AKP bir operasyon partisidir. Bu ülkede operasyon yapmadığı, kurum, parti ve kişi kalmadı gibi… Operasyondan kastımız kurum, süreç ve gelişmeleri kendisi için dizayn etme çabasıdır. Bugün kendisine operasyon yapan AKP ve lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimde ve seçim sonrası tümden ülkeyi kendi politik-ideolojik kalıbına sokma derdindedir. Bu çerçeve, muhalefetin AKP’ye yaklaşımı sağlıklı değildir. Zira AKP bir siyasi partinin çok ötesindedir. Demokrasi gibi bir derdi bulunmamaktadır. Normal demokratik süreçler işliyormuş gibi hareket etmek, bu ön kabulle gelişmeleri okumak doğru değildir. HDP’yi kendi amaçları doğrultusunda yönlendiremediği için operasyon yapan, MHP’yi farklı vaat ve politikalarla kendine eklemleyen AKP’nin bugün karşısındaki tek güç CHP’dir. Sıra CHP’ye çoktan gelmiştir ama CHP bunun pek farkında değildir. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun çevresine yönelik FETÖ’cü damgalamalar, kampanyalar bir paranteze alma çabasının çok ötesindedir. Enis Berberoğlu örneğinde görüldüğü gibi CHP yavaş yavaş, ağır bir saldırı kampanyası altındadır. Kılıçdaroğlu’nun başlattığı Adalet Yürüyüşü bu saldırıyı püskürtmüştür. Ancak AKP yeni bir taktikle sahne almaktadır. AKP’nin belediye başkanlarını görevden alması kendi içinde bir temizlik gibi okumak ya da çıkar çatışması gibi görmek asla sağlıklı bir durum değildir. Bu konuda CHP’nin ortaya koyduğu tavır süreci tersine çevirecek bir tavır değildir. Bir önceki yazıda belirttiğimiz gibi CHP’nin “seçimle gelen seçimle gitmeli” sözü etik olarak doğru ama politik olarak yetersizdir. İçinde bulunduğumuz koşullar etik tutarlılıktan öte politik bir hamleyi, süreci tersine çevirecek bir yaklaşımı zorunlu kılmaktadır. Zira çanlar CHP için çalmaktadır. AKP kendi belediye başkanlarını görevden aldıktan sonra CHP’li belediyelere yönelecektir. Eşyanın tabiatı, AKP’nin gidişatı bunu göstermektedir. Kendi belediyelerine operasyon yapan bir partinin CHP’yi es geçmesi beklenmemelidir. AKP; yerel, genel ve cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde CHP’li belediyelere operasyon yaparak tek başına seçime girmeye çalışmaktadır. Çünkü AKP artık seçimleri rıza ve ikna ile kazanamayacağını görmektedir. Bu yüzden bütün rakiplerini elemine edecek bir plan, proje ile seçime girecektir. HDP’ye operasyon yaparak referandumu tartışmalı biçimde geçiren AKP şimdi de CHP’ye yönelecektir. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "İstanbul’da tökezlersek Türkiye’de çökeriz” sözleri sadece Kadir Topbaş’ı görevden almaya ilişkin bir değerlendirme değildir. İstanbul’da önde çıkan Hayır oyları çok muhtemeldir ki CHP’de birleşecektir. Ankara’da ve diğer şehirlerde de bu durum söz konusu olacaktır. O nedenle CHP’yi HDP gibi yargı, gözaltı, tutuklama, cezaevi gibi bir sürecin içine sokmak AKP için tek çıkar yol olacaktır. HDP’li vekiller tutuklanırken CHP’ye sıra gelmeyeceğini sananlar bugün AKP’nin kendi belediyelerine operasyonunu izlemekte ve CHP’ye operasyon yapılmayacağını sanmaktadırlar. Oysa sıra CHP’ye gelmiştir. Eğer sayın Kemal Kılıçdaroğlu erken yerel seçim çağrısı yapmazsa kendi belediyeleri çok büyük bir saldırı altında kalacaktır. Kendi belediyelerine çekinmeden operasyon yapan AKP, CHP’ye operasyona başladığında CHP’nin karşı çıkışları fayda üretmeyecektir. Çünkü o zaman AKP çok “meşru” bir zemini yaratmış olarak her istediği belediyeye operasyon yapacaktır. Tarihi bir anın içindeyiz. Çok büyük bir kırılma yaşanmak üzeredir. Eğer erken yerel seçim kararı alınırsa ülkenin ve kentlerin kaderi de CHP’nin kaderi de değişebilir. Ama CHP süreci söylemsel bir itirazla geçiştirirse her şey için çok geç kalınmış olacaktır. Görevden alınan ya da alınacak AKP’li belediye başkanları ile HDP’nin kayyum atanan belediyelerinin nüfuslarına bakıldığında seçmenin % 50’ye yakını artık temsil edilmemiş olacaktır. Bu durum sürdürülebilir değildir. Nüfusunun yarısının temsil edilmediği bir ortamda ana muhalefet partisine düşen etik, politik, tarihi sorumluluk seçim istemektir. Yoksa günü geldiğinde % 100’ü bile tek kişinin temsil ettiği bir sisteme geçiş verilmiş demektir.