Türkiye’nin siyasal yaşamında liderler üzerine bir değerlendirme yapıldığında Kemal Kılıçdaroğlu en sakin lider kategorisinde ipi göğüsler. Bu yüzden siyasete girdiğinden beri ona “sakin güç” deniyor. Bugüne kadar bu haliyle birçok eleştirinin hedefi olsa da hiçbir zaman tavrından geri adım atmadı. Enis Berberoğlu’nun tutuklanması beklenen bir durum değildi. Daha doğrusu hukuki mülahazaları yapılmış ve böylesi bir durumun olmasının mümkün olmayacağı konuşulmuştu. Olağan MYK toplantısında dava ile ilgili bir gelişme olmamış ancak davaların seyri ve giderek artan adaletsizlik konusunda daha yoğun bir muhalefetin yapılması tartışılmıştı. MYK toplantısı bittikten sonra Enis Berberoğlu’nun tutuklandığı haberi hem medyaya son dakika olarak yansıdı hem de davayı izleyen vekillerden bilgi alındı. MYK yeniden olağanüstü toplantıya çağrıldığında artık herkes yeni bir döneme girildiğinin farkındaydı. Söz alan herkes bugüne kadar AKP’nin bütün anti-demokratik uygulamalarına ve CHP’nin buna karşı ortaya koyduğu tavra ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Ancak herkesin artık yeni bir şey yapılması gerektiği konusundaki fikri, isteği ve amacı netti. Tam da bu noktada Kemal Kılıçdaroğlu arkadaşlarına dönerek “Artık sözün hükmü bitmiştir. Bundan sonra başka bir siyaset yapma zamanı gelmiştir. Şimdi bu ülkede yeni bir yürüyüşü başlatma zamanıdır” dedi. İlk geldiği zaman Gandhi Kemal olarak tanımlanan Kemal Kılıçdaroğlu, Gandhi gibi bir büyük yürüyüş başlatarak yeni dönemi açma kararı verdi. Şimdi mesele bu yürüyüşün toplumsal ve siyasal dinamikleri ile ülke sathına yayacak bir büyük harekete dönüştürülmesidir. Kemal Kılıçdaroğlu hem genel merkezde hem evinden çıkarken hem de yürüyüş boyunca şu sözleri hep dile getirdi; “Yürüyüşümüz İstanbul’a kadar değil, bu ülkeye adalet ve demokrasi gelene kadar sürecek.” Bu söz bir büyük vaat olarak CHP’nin önündeki en temel hedeftir. CHP adalet çağrısını ülkenin bütün ezilenlerine, adaletten mahrum edilenlerine ve bu kaygıyı yaşayan herkese taşırsa ülkede yeni bir dönem başlayacaktır. Bu süreci CHP gerektiği gibi örgütlerse AKP çözülür, CHP geri adım atarsa CHP çözülür. Elbette sözün artık hükmünün kalmadığı bir ortamda iki taraf yeni hamlelerle süreci yönlendirmeye devam edecektir.