Bienal’e dair en sevdiğim şey İstanbul’un hiç bilmediğim mekanlarıyla ve sokaklarıyla tanışmak. Örneğin ben, Pera Müzesi dışındaki yerleri bu sayede öğrendim. Bienal, iki yılda bir gerçekleştirilen çağdaş sanat sergisi. Yurtiçi ve yurtdışından sanatçıların eserlerine ev sahipliği yapan Bienal, 1987 yılından beri İKSV tarafından düzenleniyor. Bienal’in 17.si de hem Avrupa hem de Anadolu yakasında birçok farklı mekânda 17 Eylül – 20 Kasım tarihleri arasında gerçekleştiriliyor. Ben de Beyoğlu’ndaki etkinlik alanlarını gezip tecrübelerimi sizlerle paylaşmak istedim. Bienal bitmeden Fatih ve Anadolu yakası rotalarını da gezeceğim. Küratorler 17. Bienal’i “[b]u bienal tatlı, olgun meyvelerle kaplı ulu bir ağaç olmak yerine kuşların uçuşundan, bir zamanların bereketli denizlerinden, yerküreyi yavaşça yenileyen ve besleyen kimyadan bir şeyler öğrenme arayışında” sözleriyle açıklamaya başlıyor. Bu Bienal’in geçmiş sergilerden farklı olarak bir ismi yok. Rehberli turda rehberimiz bunun sebebini sergiye sınır çizmek anlamına gelmesiyle açıklamıştı. Bu açıklama beni daha önceki Bienal sergileri sınırlanmış mıydı diye düşündürdü. Şu ana kadar bende en çok etki bırakan Bienal’in 2013 yılında gerçekleştirilen ve ismini asla unutamadığım “Anne Ben Barbar Mıyım?” sergisi olduğunu düşündüğümde ben isim vermenin etkili olduğunu düşünüyorum, naçizane. Bienal gezisi ne kadar sürüyor? Her eseri detaylı bir şekilde inceleyip eserler üzerine düşündüğünüzde Bienal’de uzun saatler geçirebilirsiniz. Ben bir günde gezimi tamamlayabildim. Tabii güne erken başlamak lazım. Rotamı Instagram’daki bir hesabın (hesap: rotabu) önerisi üzerine belirledim ve Metro İstanbul Yaklaşım Tüneli ile gezime başladım. Tünel mavi ve kırmızı ışıklı fakat karanlık bir yol. Yürüyüş 3-4 dakika sürse de ani sesler ve karanlık sebebiyle daha uzun yürümüş hissine kapılıyorsunuz. Bu yürüyüşte biraz korkabilirsiniz; bu yüzden bir arkadaşınızla gitmenizi öneririm. Daha sonrasında Merkez Rum Kız Lisesi’ne gittim. Bu okul yoksul kız çocuklarının eğitimi için yapılmış; fakat yeterli öğrenci olmadığı için sonradan kapatılmış. Binanın kendisi, bahçesi ve muhafaza edilen okul araç gereçleri de sergiden bağımsız olarak görmeye değer. Buradaki eser “İtaatsizlik Arşivi (Ders Bitti)” olarak nitelendiriliyor. Dünya’daki haksızlıkların ve bu haksızlıklar karşısındaki itaatsizliklerin videolarını küçük ekranlarda izliyorsunuz. Bazı videolar röportajlara da yer verilmiş durumda. Çevre eylemlerinden kadın hareketine kadar birçok video bulabilirsiniz. Dünya’da ne çok haksızlık var diye üzülmeden edemiyorsunuz. Ben videoların hepsini izleyemedim. Bu yüzden keşke detaylı açıklamaları olsa dedim. Pera Müzesi’nde sizi Lübnan savaşından Nepal kadın hareketine kadar birçok farklı konudaki eser karşılıyor. Ben bu müzedeki serginin bir nevi tarih arşivi niteliğinde olduğunu hissetmiştim. Tarihi belgelerin, önemli olayların kayıtlarının, araştırma projelerinin sanat olarak ortaya çıkması diyebilirsiniz. Bu gezide yer yer sanat nedir sorusunu da bu vesileyle düşündüm. Benim en çok etkilendiğim eser de Pera Müzesi’ndeydi. Lida Abdul’un “Geçiş Halinde” isimli video çalışmasında çocukların Afganistan’da düşmüş ve kullanılamaz haldeki bir uçağı pamukla doldurup uçurmaya çalışması, insanı, çocukların savaşı algılayışı üzerine düşünmeye itiyor. Daha sonrasında ise İstanbul sokaklarını keşfederek vardığım Büyükdere 35 adlı mekânda “Çamuralem” adlı yerleştirmeyi gezdim. Manda yoğurdunun serüveninin anlatıldığı ve muhallebinin satıldığı bir mekân. Burası ufak bir alan. Arkadaki türküler eşliğinde kısa bir zaman ayırarak gezebilir ve İstanbul mandıralarının karşı karşıya kaldığı tehlikeler üzerine düşünebilirsiniz. Büyükdere 35’ten de Performistanbul Canlı Sanat Araştırma Alanı’na devam ettim. Performistanbul, performans sanatçılarını desteklemek amacıyla kurulan bir platform. Ben de bu gezi vesilesiyle öğrendim. Burası da kısa sürede gezebileceğiniz bir mekân. Buradaki seslerin performans sanatı yoluyla sessiz bir şekilde anlatıldığı video da beni etkileyen eserlerden biriydi. Mesela “fayans zeminde ilerleyen su dolu temizlik arabasının tekerleklerinin, karoların arasındaki boşlukların üzerinden geçerken çıkardığı ritmik ses”i duymasanız da hareketler sebebiyle duymuş gibi oluyorsunuz. Beyoğlu geziniz kapsamında gidebileceğiniz bir diğer mekân Saha Studio. Burası yalnızca çarşamba ve cumartesi günleri açık. Bu sebeple ben maalesef ziyaret etme fırsatını henüz bulamadım. Benden önce gidenleriniz olursa yorumlarınızı bekliyorum. Bienal’e dair en sevdiğim şey İstanbul’un hiç bilmediğim mekanlarıyla ve sokaklarıyla tanışmak. Örneğin ben, Pera Müzesi dışındaki yerleri bu sayede öğrendim. Etkinlik alanları arasında gezerken daha önce yürümediğiniz sokaklarda yürümek, yeni kitapçılar veya restoranlar keşfetmek de Bienal’i sevme nedenlerim arasında. Peki Bienal’i ziyaret etmek için ne kadar bütçe ayırmak gerek? Çoğu sanat etkinliğinin aksine Bienal ücretsiz! Pera Müzesi, Barın Han ve Müze Gazhane için rehberli tur da alabilirsiniz. Her bir tur 90 TL (öğrenci 45 TL). Tüm mekanlar için 200 TL (öğrenci 100 TL) fiyatlı kombine bilet alabilirsiniz. Rehberli turla gezmek kolaylık olsa da bu turların muhakkak alınması gerektiğini düşünmüyorum. Ayrıca, Bienal kapsamında çeşitli atölyeler, filmler, söyleşiler de düzenleniyor. İlgilenenler sergi ziyareti dışında bu etkinliklere de katılım gösterebilir. Bu arada, 2017 yılı ile birlikte her Bienal’de bir eser kalıcı olarak İstanbul’a armağan ediliyor. Böylece bir Bienal eserini kamusal alanda da görmeye devam edebiliyoruz. Bu seneki eseri de merakla bekliyorum. Bir sonraki tecrübede görüşmek üzere.