Sayın Kılıçdaroğlu ya değişimin önüne açar ve ona öncülük eder ya da toplumun değişim dinamiğini sönümlendirir ve bu durum çok ciddi bir toplumsal ve siyasal çöküntüye neden olur. Partinin bir arada tutulması önemlidir ancak gelecek hedefi olmayan bir partinin geleceğinden söz edilemez. Seçim sonrası yaptığım ilk değerlendirmede CHP lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığının doğru bir karar olduğunu belirtmiş ve seçim sürecinde yapılan hataların seçimin kaybedilmesinde ciddi bir etken oluşturduğunu ifade etmiştim. Meseleyi “bakın biz haklı çıktık” diyerek Kılıçdaroğlu adaylığına indirgeyenlerin seçim sonuçlarını ve bundan sonraki süreci anlama, çözümle ve yeni bir siyaset oluştura konusunda bir imkan yaratabilmesi imkan dahilinde değildir. Onları kendi küçük intikam duyguları içinde bırakıp yeni süreci anlamak zorunludur. Muhalefetin bir bütün olarak sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alıp “iyi bir aday” çıkarıp Erdoğan’ı yenme kolaycılığını terk etmesi gerekiyor. Erdoğan hem yıllardır inşa edilen bir sosyolojinin üstüne oturmakta hem de güçlü kadrolar ve yerel/genel iktidar imkanlarıyla yeni bir düzen kurmayı başarmıştır. Dolayısıyla mesele Erdoğan’dan öte onun kurduğu düzen ve ilişki ağlarını çözmektir yani yeni bir düzen kurmaktır. CHP dört yıl içinde yönettiği yüzde 60’lık kent nüfusunda bunu başaramamıştır. Buna ilişkin hiçbir sorgulama yapılmamaktadır. CHP alternatif bir düzen değişikliği önerme cesareti gösterememiş var olan düzenin egemen dünyaya daha uyumlu bir eklemleme vaadinde bulunmuştur. Oysa bu konuda AK Parti’nin verdiği ve vereceği tavizi hiçbir parti vermemiş ve vermeyecektir. Kurulan kabine, CHP tarafından analiz edildi mi bilmiyoruz ama bu kabine sonrasında açıklanan CHP MYK listesinin geniş kitleler tarafından karşılaştırıldığı bilinmelidir. Fotoğrafı doldurmayan bir parti yönetiminin güven dağıtması, inandırıcı olması, daha iyi yönetebilir iddiası taşıması nasıl mümkün olabilir? Dolayısıyla kaçınılmaz soruya geliyoruz, peki bu köklü değişim nasıl olacak? CHP lideri Sayın Kılıçdaroğlu çok önemli açılımlar yapmıştır. Ancak en köklü değişimi partisinde gerçekleştirmemiştir. Genel Başkan olduğu günden bugüne kadar Parti Meclisi, MYK ve Milletvekili listeleri maalesef toplumsal ve siyasal beklentileri karşılayamamış ve Sayın Kılıçdaroğlu güçlendikçe, parti kurulları zayıflamıştır. Kimse şu kolaycılığa düşmesin, “Deniz Baykal giderse parti iktidar olur” ezberi bugün benzer biçimde Sayın Kılıçdaroğlu için söylenmektedir. Oysa mesele lider değişimi değildir. Mesele değişen bütün süreçleri okuyacak, değişecek ve dönüştürecek kadroların partiye kazandırılmasıdır. CHP kendi içinde değişim, dönüşüm ve devrimci bir irade kurmadan ülkede bunu sağlayamaz. Sadece 2 ilde 100 bin üyesi olan bir partinin konjonktüre, ittifaklara mecbur olması kaçınılmazdır. Bunun da kalıcı bir zafere ve dönüşme imkan sağlamadığı ortadadır.
Cumhuriyet Halk Partisi ve ona oy veren milyonlar kendisini temsil edecek nitelikte kadroları talep etmektedir. Bunun sorumluluğu Sayın Kılıçdaroğlu’ndadır.
Şu an CHP, Kılıçdaroğlu-İmamoğlu ekseninde dönen tartışmalardan acilen çıkmalıdır. Bunu yapacak olan Sayın Kılıçdaroğlu’dur. Son olarak çıktığı Sözcü TV’de beklentileri karşılayan bir performans ortaya koyamamıştır. Sayın Kılıçdaroğlu’nun yapması gereken ve kaçınılmaz olan, kendi değişim haritasını halka sunmaktır. Partide ve ülkede yeni bir heyecan uyandıracak program ve kadro yenilenmesi zorunludur. Bunun yolu da yanındaki ekipten geçmemektedir. Bir tür yeni kuruluş kongreleri yapılmalıdır. Yerel seçimler öncesi ciddi bir değişim rüzgarı estirilmezse ağır bir yenilgi kaçınılmaz olacaktır. Öte yandan parti yönetimine tepki duyan geniş kitlelerin nasıl yeniden ikna edileceği bir başka sorundur. Eş zamanlı olarak bir kampanya süreci başlatılmalıdır. Ama bu süreç yanındaki dar kadroya teslim edilemez. Sayın Kılıçdaroğlu ya değişimin önüne açar ve ona öncülük eder ya da toplumun değişim dinamiğini sönümlendirir ve bu durum çok ciddi bir toplumsal ve siyasal çöküntüye neden olur. Partinin bir arada tutulması önemlidir ancak gelecek hedefi olmayan bir partinin geleceğinden söz edilemez. Cumhuriyet Halk Partisi ve ona oy veren milyonlar kendisini temsil edecek nitelikte kadroları talep etmektedir. Bunun sorumluluğu Sayın Kılıçdaroğlu’ndadır. Sonuç olarak ülkenin kurucu partisi tarihsel bir eşiktedir. Daha devrimci bir tavır alıp ortak ve büyük bir değişime imza atar ya da koltuklarını koruma kaygısına düşmüş bir avuç kariyeristin elinde yeni ve ağır bir yenilgiyle daha büyük bir çıkmaza sürüklenir.