Seçim bitti. Bugünden itibaren % 50’lik bir kitlenin yenilgi psikolojisinden çıkması gerekmektedir. Bütün muhalefet bu konuda daha yoğun bir işbirliği içinde olmak durumundadır. Tarihin gerektirdiği sorumluluk budur. Ülkemiz tarihi bir seçimi geride bırakmış, devletleşen iktidarın bütün olumsuzluklarına tanıklık etmiştir. Bundan sonraki süreçte daha yoğun olumsuzluklarla mücadele etmek durumunda kalacağı bir sürecin kapısı sonuna kadar açılmıştır. Elbette ki yapılan her tercih saygıyı hak etmektedir. İktidarda 20 yılı geride bırakan AK Parti’nin almış olduğu % 35’lik oy ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aldığı % 52’lik oy çok farklı açılardan; özellikle muhalefet, daha özelinde ise Cumhuriyet Halk Partisi tarafından çok iyi analiz edilmelidir. Bu çerçevede sıcağı sıcağına şu değerlendirmeler yapılabilir. Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı son derece doğru bir karardı. Toplumun her kesiminden aldığı oy seçimi kazanmasına yetmemiş olabilir; ancak sembolik açıdan son derece tarihi önemdedir. Cumhuriyetçisinden muhafazakârına, milliyetçisinden Kürt hareketine, sosyalistinden liberaline çok geniş bir konsensüs sağlamayı başarmıştır. Mücadelesine bütün toplum tanıktır. Muhalefet bileşenlerinin aldığı % 48’lik oy içinde ülkemizin geleceğini şekillendirecek dinamiği üretecek potansiyeli taşıyan bir iradeye sahiptir. O yüzden % 48’in büyütülmesi ve Millet İttifakı’nın birlikte sağlam durması önemlidir. Ülkemiz ağır krizlerin içinden geçmektedir ve mevcut iktidarın bu sorunları çözme kapasitesi bulunmamaktadır. Cumhuriyet Halk Partisi açısından ivedi olan sosyal demokrat bir çizgide program ve kadro değişim sürecini başlatmasıdır. Topluma sosyal demokrat bir seçeneğin sunulması; partinin sol, cumhuriyetçi ve demokrat kimliğinin yeniden inşası toplumsal dengenin korunması açısından zorunludur. Emek hareketinden kimlik sorunlarına, herkesi eşitlik ve özgürlük temelinde bir araya getirecek 21. Yüzyılın sol değerlerini yeniden tartıştıracak ve olgunlaştıracak bir sürece ihtiyaç bulunmaktadır. Toplumun sağ, milliyetçi ve muhafazakâr olduğu ezberinden kurtulmadan sağlam bir siyaset inşa edilemez.
Muhalefetin ve özellikle Cumhuriyet Halk Partisi’nin toplumsal kutuplaşmayı çözecek bir formülasyonu geliştirmesi yerel seçim öncesi elzemdir. Aksi takdirde beklenmeyen büyük bir yenilgi bu süreçte de ortaya çıkabilir.
Millet İttifakı’nın bu süreçteki en temel hatası, iktidarın söylem üstünlüğünü kabul edip sürekli ona cevap veren bir konuma kendisini hapsetmesidir. Bu konuda her türlü uyarıyı yaptığımız, yazdığımız ve konuştuğumuz halde “biz daha fazla milliyetçiyiz”, “biz daha fazla muhafazakârız” parantezinden çıkmayan bir kampanyanın elbette başarılı olma imkanı yoktu. Gündem üstünlüğünü elinde bulunduran iktidar ve sürekli ona alan açan muhalefet bu sarmaldan bir türlü çıkamadı. Muhalefetin ve özellikle Cumhuriyet Halk Partisi’nin toplumsal kutuplaşmayı çözecek bir formülasyonu geliştirmesi yerel seçim öncesi elzemdir. Aksi takdirde beklenmeyen büyük bir yenilgi bu süreçte de ortaya çıkabilir. O nedenle yeni bir kampanya stratejisiyle sürece hızlı bir biçimde başlamak gerekmektedir. Cumhuriyet Halk Partisi mevcut yönetimi özellikle aday belirleme sürecinde kendi örgütünün talebini dikkate almamış ve tamamen genel merkez kadrolarınca adaylıklar eş-dost ekseninde şekillenmiştir. Bu çerçevede CHP liderinin seçim sürecinde, adaylıkların belirlenmesinde, iletişim stratejisini yürütemeyen kişilerle hızlı bir biçimde yollarını ayırması gerekmektedir. Bu konuda hızlı bir adım atılmazsa örgütsel bir tepki kaçınılmaz olacaktır. Gelinen noktada daha kararlı bir mücadele ve o mücadeleyi yürütecek güçlü bir iradeye ihtiyaç bulunmaktadır. Bunun için çok hızlı hareket edilmesi gerekmektedir. Zira daha yoğun bir baskı, daha yoğun bir kriz süreci içinde halkın nefes almakta zorlanacağı bir atmosferin içindeyiz. Bu süreçte CHP’ye çok büyük bir önderlik rolü düşmektedir. Bunu başaramazsa ciddi bir dağılma kaçınılmazdır. Bugünden itibaren % 50’lik bir kitlenin yenilgi psikolojisinden çıkması gerekmektedir. Bütün muhalefet bu konuda daha yoğun bir işbirliği içinde olmak durumundadır. Tarihin gerektirdiği sorumluluk budur.