Mantıksal olarak yapısal reformların yeri maalesef OVPler değildir. Çünkü her bir OVP belli bir kurumsal yapıyı veri alır ve onun üzerine ekonominin mevcut işleyişiyle birtakım ekonomik hedefler koyar. Oysa bizim ihtiyacımız olan veri alınan bu yapının değiştirilmesidir. Geçtiğimiz hafta yeni dönemin ilk Orta Vadeli Programı (OVP) açıklandı. Seçimin ardından tüm kamuoyu, yeni dönemin ekonomik yönelimlerini anlamak konusunda bir çaba içine girdi. İktidarın devraldığı ve kendisinin yol açtığı ekonomik enkazı ortadan kaldırmak giderek zorlaşmış ve ciddi tedbir alma ihtiyacı doğmuştur. Seçimi kazanan AKP yeni döneme algı yönetimi ile başladı. Önce herkes tarafından kabul görecek bir ismi bakan yaptı. Ardından da kamuoyunda sürpriz etkisi yaratan birtakım ekonomik tedbirleri uygulamaya koydu. Alınan tedbirlerin ardından, ülkedeki kurumsal yapının yol açtığı sorunlara çözüm olacak diye hazırlanan OVP’nin kamuoyunun talep ettiği reform programı olarak algılanmasına izin verildi. Kanımca “ekonomi esnafı” olarak tanımlayabileceğimiz ve mali kurumlarda görev yapan bir kısım ekonomist bu algının çekim alanına girmiş görünüyor. Onlar, sınırlı da olsa faizlerin yukarıya doğru esneklik kazanmasından, kamu maliyesindeki açıkları kapamaya yönelik vergi artışlarından memnunlar. Elbette karşımızda normal koşullara sahip bir Türkiye ekonomisi olmuş olsaydı, böyle sıradan bir OVP ile kamuoyunun beklentileri karşılanabilirdi. Maalesef Türkiye ekonomisinin şu andaki içinde bulunduğu koşullar hiç de “normal” koşullara sahip bir ekonomiye işaret etmiyor. Normal koşulların hüküm sürdüğü bir ekonomi de Merkez Bankası rezervlerinin negatif olması gerekir. Buna bağlı olarak normal koşullara sahip bir ekonomide döviz kurunda istikrar beklenir. Hatta ülkede yeterli dövizin olmadığı, döviz talebinin giderek yükseldiği durumda sürekli cari açık vererek ve bunun ekonomideki riskleri arttırdığını bilerek büyümeye çalışmak da normal kabul edilemez. Bu denli yüksek döviz ihtiyacı olan bir ekonomide normalleşmek, tasarruf sahiplerinin TL yerine dövize yönelmesiyle olmaz. Hele Kur Korumalı Mevduat (KKM) gibi TL talebi yaratmayı amaçlayan, piyasa dinamiklerini baskılamayı amaçlayan ve kamuya çok ciddi maliyetler yükleyen bir uygulama da yapılmaz. Yine normal koşullara sahip bir ekonomide %70’leri aşan bir enflasyon beklentisi olmaz. Dahası an itibariyle gerçekleşen enflasyon bile %60’ları aşmaz. Son olarak, normal bir ekonomide gelir dağılımını gösteren Gini katsayısının 0,40’ları aşmasını görmemiz de mümkün olmaz. Dahası gelir dağılımı bu denli bozukken, KKM gibi bir uygulama ile devasa kaynakların zenginlere transfer edilmesine de rastlanmaz.
Bazıları OVPyi tam da iktidarın istediği şekilde iktidarın yeni dönemde ekonomide yapacağı reform programının bir fragmanı” olarak kamuoyuna sundu. Bu yanlıştır, yanıltıcıdır.
Görüldüğü gibi Türkiye ekonomisinin çok ciddi ekonomik sorunları var. Bu sorunların bugün ulaştığı düzey ekonominin çok da normal” olmadığına işaret ediyor. Dolasıyla, “normal” koşullarda kamu kurum ve kuruluşlarının mevcut kurumsal yapılarını veri alan ve bu kurumların orta vadeli faaliyetlerinin iktisadi planlamasının yapılabilmesi için gerekli bazı iktisadi büyüklükleri içeren bir OVP, ülkenin bugün karşı karşıya kaldığı devasa ekonomik sorunların çözüm yeri olamaz. Bahsi geçen sorunların çözümünün, OVP’de yapıldığı gibi kamu ve özel sektördeki mevcut kurumsal yapılarının ve alışkanlık hâlini almış davranış biçimlerinin veri alınmasıyla çözülemeyeceği son derecede aşikârdır. Zira bu yapının hâlihazırda ürettiği iktisadi sonuçları ortadadır ve ülke ekonomisini normalden uzaklaştırmıştır. Oysa yapılması gereken, başta özel ve kamu sektörleri olmak üzere toplumdaki tüm kesimlerin iktisadi davranışlarında değişim yaratacak yeni bir kurumsal yapı ve teşvik mekanizması oluşturmaktır.  O yüzden bu ciddi sorunların çözümü için ülkemizdeki iktisatçıların iktidardan beklediği kapsamlı bir “yapısal reformların” yapılmasıdır. Mantıksal olarak bu yapısal reformların yeri maalesef OVPler değildir. Çünkü her bir OVP belli bir kurumsal yapıyı veri alır ve onun üzerine ekonominin mevcut işleyişiyle birtakım ekonomik hedefler koyar. Oysa bizim ihtiyacımız olan veri alınan bu yapının değiştirilmesidir. İhtiyacımız olan ekonomide yeni bir yönetim anlayışıdır. Ekonomideki kaynakların kullanımını yapacak yeni bir kaynak kullanım tercihinin ortaya konulması ve bunu sağlayacak kurumsal yapıların oluşturulması ve/veya olanların güçlendirilmesidir. Maalesef bunların hiç biri geçen hafta sunulan OVP’de yok. Sadece bir OVP’de olması gerektiği gibi, önümüzdeki üç yıla yönelik birtakım ekonomik hedefler sunuldu. Bu hedeflerin gerçekçiliği elbette tartışılabilir. Zaten geçen hafta birçok iktisatçı bunu yaptı. Ama bazıları da OVP’yi tam da iktidarın istediği şekilde iktidarın yeni dönemde ekonomide yapacağı reform programının bir “fragmanı” olarak kamuoyuna sundu. Bu yanlıştır, yanıltıcıdır. Bugünkü sorunlarımızın çözümü için sıradan bir OVP’nin sınırlarını aşan bir kapsama sahip ekonomik ve siyasi reformlara ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak bırakın reformu, bugün yaşadıklarımıza bakıldığında toplumun böyle bir ihtiyacı hissedip, dillendirmek bakımından bile çok fazla istekli olmadığı anlaşılmaktadır. Belki mevcut sistemin insanlar üzerinde yarattığı baskıların yol açtığı çaresizlikten, belki de insanların reform taleplerini dillendirdiklerinde seslerini duyurabilecekleri bir muhatabın olmaması böyle bir isteksizliği oluşturuyor. Ama her geçen gün ertelen reformlar, ekonomik problemleri çözmek bir yana, mevcudun artmasına yol açıyor.