20 yıl boyunca gerçeği çarpıtıp yeni doğruymuş gibi gösterdiler ve halkın desteğini aldılar. Şimdi sözde gerçeğe dönecekler. Çok zor, çok acılı, çok dramatik bir süreç demektir bu. Dünyada gündem: ABD’den gelen haberler, konuşmalar ve veriler dünya piyasasını dalgalandırmaya devam ediyor. Önce Powell şahince konuştu, ardından ABD açık işsiz sayısının düştüğünü gösteren veriler açıklandı. ADP özel istihdam verileri kötü geldi. Ardından GSYH büyümesi ve tüketici güven endeksi verileri zayıf geldi. Haftaya “Fed faiz artıracak” beklentisiyle başlayan piyasalar haftayı “Fed artık faiz artırmaz” beklentisi ile bitirdi. Bu durum hafta boyunca doların diğer paralar karşısında fiyatını etkiledi. Daha önce de yazdığım gibi, Fed yıl sonuna kadar “Faiz artırabilirim” kılıcını piyasalarından üzerinden çekmeyecek ama faiz artırımına da gitmeyecek diye tahmin ediyorum. Dünya, global durgunluk yerine “yumuşak iniş” söylemine sarılmaya, buna inamaya çalışıyor. Son zamanlarda yumuşak iniş daha çok gündem oluyor. Yumuşak iniş konusunda en güvenilen ülke Çin. Ama Çin Ağustos ayında da ard arda beşinci defadır büyüyemiyor. Çin ve global piyasa oyuncuları Çin hükümetine ekonomiyi desteklemek için somut adımlar atması çağrısında bulunuyor sürekli. Geçen hafta Çin Merkez Bankası ekonomiyi desteklemek adına zorunlu karşılıkları 200 baz puan indirince finansal piyasalar bunu olumlu karşıladı. Çin’in ekonomiyi canlandırmak adına daha yoğun adımlar atması gerekiyor çünkü gelen verileri hâlen olumsuz havanın devamına yol açıyor. BRICS genişliyor. 2006 yılında çalıştığım yabancı bankanın global uzmanlarından biri bizlere seminer vermek için Türkiye’ye gelmişti. “SSCB dağıldıktan sonra dünya tek başlı olmasın diye AB kuruldu. Görülen o ki, AB dünyayı ikili güç merkezi hâline getiremeyecek. Bu yüzden hammadde ve işgücü kuvvetli olan ülkelerden kurulan bir topluluğun dünyayı üçlü güç merkezi hâline getirmesini bekliyoruz” demişti. Hakikaten 2009 yılında Rusya, Çin, Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika BRICS ı kurdu. Bu ay Suudi Arabistan, iran, BAE, Mısır, Etiopya, Arjantin’in üyeliğe kabulü ile BIRICS genişledi. Mısır, S. Arabistan ve BAE ile İran’ın aynı toplulukta olması Körfez ülkerininin birbirine düşmanlığını önleyebilir. Ama esas konu BRICS’ın yakında kendi para birimlerini kullanma hedeflerinin olması. Dünya dolaşımındaki paranın %60 ı dolar, %21 Avro. Yeni bir para biriminin girmesi ilginç olacaktır. “Dolar bitecek” diyenlerin, artık güçlü bir argumanı olabilir bu durum. Türkiye’de Gündem: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi yeni ekonomi yönetiminin ekonomiyi dengeleme çabaları sürüyor. “İyi de hemşerim de dengeyi kim bu kadar bozdu?” diye soran yok nasılsa. MB hafta içi Fed tutanaklarından adeta kes yapıştır yaptığı bir cümle ile faiz artışının devam edeceğini ima etti. Bu sadece kes yapıştır değilde gerçek ise yıl sonuna kadar her ay 600 baz civarı faiz artışı devam edecek demektir. MB faiz artışı, referans faizi artırdığından tüm kredilerde faiz artışı devam edecek demektir. Kredi ile büyümeye alışkın Türkiye’nin kredisiz bu kadar sert soğutulmaya nasıl tepki vereceğini çok merak ediyorum doğrusu. 2. çeyrek büyüme açıklandı. %3,8 büyümüş ikinci çeyrekte. Altı aylık enflasyon %20, büyüme ise %3,8. ABD enflasyonu %3 civarında, ikinci çeyrek büyümesi %2,4. Aslında büyümemişiz görüyorsunuz. Bir de Türkiye bu büyümeyi yatırım ve üretim ile sağlamıyor. Sanayi %2,6 küçülmüş örneğin. İnşaat, hizmetler, finans faaliyetleri ile büyümüş, yıkıcı büyümeye devam etmişiz kısaca. Dış Ticaret açığı: Temmuz ayı dış ticaret verileri açıklandı. İlgili ay ihracat %7,2, ithalat %11,6 , dolayısıyla dış ticaret açığı %19,3 artmış. Ocak- Temmuz arası yedi aylık dönemi dikkate alırsak dış ticaret açığı %21 civarında artmış. Yıllardır söylemekten dilimde tüy bitti. 20 yıldır ülkede tarımda ve sanayide üretimi bitirdiler, iki kararla yeniden üretime nasıl başlayacağız. Ocak, Temmuz arası TL, dolar karşısında %33 değer kaybetmiş buna karşın dış ticaret açığımız %21 artmış. İnşaat, tüketim ve ithalata mecbur bıraktılar ülkeyi, geri dönemiyoruz işte. İthalat düşmüyor da tüketici kredileri düşüyor mu? Krediler: 18 Ağustos haftası bireysel krediler %0,5 küçülmüştü. 25 Ağustos verilerine göre Krediler 15 milyar TL civarı küçülmüş ama küçülme ticari kredilerden kaynaklanıyor. Ticari krediler 55 milyar TL küçülürken, bireysel krediler 40 milyar TL büyümüş. Yeni ekonomi yönetimi bireysel kredileri kısıp yatırım ve üretim kredilerini artırmayı hedefliyor oysa ki. Ekonomik doktirinler uydururak ekonomiyi arap saçına çevirdiler, şimdi düzelecek diye uğraşıyorlar.
Ocak, Temmuz arası TL, dolar karşısında %33 değer kaybetmiş buna karşın dış ticaret açığımız %21 artmış. İnşaat, tüketim ve ithalata mecbur bıraktılar ülkeyi, geri dönemiyoruz işte. İthalat düşmüyor da tüketici kredileri düşüyor mu?
Yıllarca doğruları çarpıtıp yanlışı doğru gibi gösterdiler. Kim söylemişti hatırlamıyorum ama şöyle bir cümle hatırlıyorum; “Gerçek, tarafımızı göstermiyorsa çarpıt ki, bizden tarafı göstersin.” 20 yıl boyunca gerçeği çarpıtıp yeni doğruymuş gibi gösterdiler ve halkın desteğini aldılar. Şimdi sözde gerçeğe dönecekler. Çok zor, çok acılı, çok dramatik bir süreç demektir bu. İktidar, “Nasılsa muhalefet yok, acı reçeteye rağmen bu seçmen bizi yerel seçimde yine iktidar yapar” diye düşünüp gerçeklere dönmeye devam eder mi göreceğiz. Yani faizleri, artı reel faize kadar artırıp tüketimi düşürmeye devam edebilecekler mi; yoksa biraz ondan biraz bundan, biraz da ucundan azcık yöntemini mi uygulayacaklar? PİYASA    Dolar/TL: 26 ile 28 lira arasında sıkışmanın Eylül ayının üçüncü haftasına kadar devam edeceğini sonra bir sıçrama yapacağını tahmin etmeye devam ediyorum. Belki Ekim ayının ilk haftasına kadarda yatayda tutmayı becerebilirler. Bist100: Yabancıların, seçim sonrası iki ayda 2 milyar dolar civarında alış yapacağını sonra satmaya başlayacaklarını hemen seçim sonrası yazmıştım. Seçim sonrası iki ay 1,9 milyar dolar alış yaptılar, üç haftadır satıyorlar. Satışları 550 milyon doları buldu. Destek 7400 ve 6200, direnç 8200 puanda. Düşme olasılığını yüksek görmekle beraber önce 8200 puanı görebileceğini haftalar önce yazmıştım hatırlarsanız. Değişiklik yok görüşümde. Endeks dolar bazında 3 dolarda. Bana saçma geliyor ama doğruyu piyasa belirliyor. Altın/Ons: Durgunluk beklentisi altını yukarı taşır. Ama aylardır ABD reel faiz getirisinin olması altına ilgiyi durduruyor. Bu aylarda Hindistan gibi ülkelerde düğün sezonu altına ilgiyi artıracağını üç haftadır yazıyorum. Geçen hafta altın yukarı hareketlendi. Düğün etkisi mi, yukarı mı dönüyor, karar vermek için daha erken. 1970 doların üstüne çıkıp iki hafta kalamadıkça teknik olarak yukarı dönüyor demek zor. 1800 dolar halen hedefte. Euro/USD: İki hafta önce; “1,0930 direnç. Üstüne atamadığı müddetçe 1,0635 seviyesine gelme olasılığı güçleniyor” tahmininde bulunmuştuk. 1.0766 seviyesine kadar gevşedi. Gevşeme olasılığı devam ediyor. 1,0635 altı ilginç yerleri hedefe sokabilir. TR Tahviller: İki yıllıklar tahmin ettiğimiz %20,70 hedefini, %20,76 ile gördü. 10 yıllık tahvil faizi tahmin ettiğimiz gibi %20 gördü, %22,80 hedefte.
Durgunluk beklentisi altını yukarı taşır. Ama aylardır ABD reel faiz getirisinin olması altına ilgiyi durduruyor. Bu aylarda Hindistan gibi ülkelerde düğün sezonu altına ilgiyi artıracağını üç haftadır yazıyorum. Geçen hafta altın yukarı hareketlendi.
Bitcoin: Geçen hafta SEC ten bitcoin lehine kararlar çıkmasına rağmen yukarı tepkide sınırlı kaldı. Üç hafta önce tahmin ettiğimiz gibi Ekim ayının ikinci haftasına kadar 26.000 dolar civarında sıkışmaya devam edecek; yukarı mı aşağı mı gideceğine ondan sonra karar verecek gibi duruyor halen. CDS TR 5 yıllık: CDS’lerdeki düşüş fazla göze batmaya başladı. Seçim öncesi 670 puanlara çıkmıştı, şimdi 370 puanlara düştü. Bunda abartacak bir şey yok. 300 puanın üstü “kötü”dür. 670 puan kötünün kötüsünün kötüsü demekti. Şimdi kötüye geri döndük. Hâlen Yunanistan’ın üç katı temerrüt riski taşıyoruz. Yunanistan artı %1 ile borçlanırken Türkiye artı %4 ile borçlanabiliyor. Üstelik yıllardır CDS puanımızda böyle düşüşler çok yaşadık. Papaz krizi ile 2018 sonunda 540 puadan beş ayda %45 düşerek 296 puana; Naci Ağbal göreve geldiğinde yine 540 puandan yedi ayda yine %45 gevşeyerek 306 puana gelmişti. Bu senede seçim öncesi 660 puanlardan üç ayda %45 gevşedi. Çok olağandışı bir hareket değil yani, dikkatli olun.