İzlenen bu politika enerjide dışa bağımlılığımızı azaltmadığı gibi bize daha fazla dışa bağımlı hâle getiriyor, geleceğimizi tehdit ediyor. Oysa temiz enerjiye en çok ihtiyacımız olduğu ve buna sahip olduğumuz coğrafyada bunu kullanmamak en başta biz gençlere ve bu ülkeye ihanettir. Günümüz dünyasında oldukça fazla ülke özellikle enerji konusunda dışa bağımlıdır. Dışa bağımlılık kısaca bir ülkenin ihtiyacı olan “şey”i diğer ülkelerden alması ve bunu sürekli hâle getirmesidir.  Özellikle gelişmekte veya gelişmemiş olan ülkelerde dışa bağımlılık çok yaygındır. Türkiye de pek çok alanda dışa bağımlı ülkelerden birisidir. Bu bağımlılığın başında da enerji gelmektedir. Enerji gündelik hayatımızın temel ihtiyaçlarından olduğu kadar ülke sanayinin gelişmesi içinde çok önemli ve gereklidir. Enerji günlük hayatımızda ve ekonomik alanda bu kadar temel bir ihtiyaç iken bu alanda dışa bağımlılığı azaltmak için ne yapılıyor? Ya da bir şey yapılıyor mu? Son yıllarda Türkiye’de enerji ihtiyacı dünyanın izlediğinin tersine hala fosil yakıtlarından temin edilmeye çalışıyor. Dünyada pek çok ülke başta kömür olmak üzere fosil yakıtlardan hızla uzaklaşıyor. ABD, Çin, AB ülkelerinde fosil yakıtlar azalırken onun yerini yenilenebilir enerji alıyor. Türkiye hariç. Türkiye’de hâlâ termik santral sayısı artıyor. Karadeniz ve Ege başta olmak üzere termik ve hidrolik santraller ülkenin ihtiyacı olan enerjiyi sağlamadığı gibi müthiş bir doğa katliamına yol açıyor. Dünyanın pek çok ülkesi bu tür santralleri kapatırken Türkiye neden tersine bir politika izliyor? Geride bıraktığımız temmuz ayı son 100 yılın en sıcak ayı oldu. Neden? Çünkü küresel ısınma bir gerçek ve bundan en çok etkilenen ülkelerin başında da Türkiye geliyor. Karadeniz’de, Ege’de termik ve hidrolik santraller için dere yatakları, kömür başta olmak üzere maden için ormanlık alanlar yok ediliyor. Bu ve benzer adımlar küresel ısınmanın etkisini daha çok hissetmemize yarıyor. Sıcaklık artıyor, kuraklık ve susuzluk etkisini gösteriyor. Türkiye’de ortalama sıcaklık yükseldikçe her alanda fakirliğimiz daha görünür oluyor. Yaklaşık iki aydır Akbelen’de köylüler, Türkiye’nin her yanında çevreciler tıpkı iki yıl önce Kazdağları’nda olduğu gibi ormana, doğaya sahip çıkmaya çalışıyorlar. Ama sonuç ne yazık ki parası olanların, güçlü olanların istediği gibi oluyor. Zenginler ve güçlüler kazanıyor, halk kaybediyor. Oysa Türkiye bulunduğu coğrafi konum nedeniyle yenilenebilir enerji alanında en şanslı ülkelerden birisi. Rüzgâr enerjisi, güneş enerjisi açısından Türkiye, Avrupa başta olmak üzere pek çok ülkeden çok daha zengin ülkelerden. Hatta sadece güneş enerji potansiyeli enerji ihtiyacını karşılayabileceği sıkça ifade ediliyor. Ne yazık ki, bu potansiyel değerlendirilmiyor. Türkiye’nin ihtiyacı olan enerjinin karşılanmayacağı bile bile fosil yakıtların peşinden gidiliyor. Doğa katlediliyor, ormanlar yok ediliyor, dereler kurutuluyor. Özetle izlenen bu politika enerjide dışa bağımlılığımızı azaltmadığı gibi bize daha fazla dışa bağımlı hale getiriyor, geleceğimizi tehdit ediyor. Oysa temiz enerjiye en çok ihtiyacımız olduğu ve buna sahip olduğumuz coğrafyada bunu kullanmamak en başta biz gençlere ve bu ülkeye ihanettir.