Bugün sosyolojisi parçalanmış bir toplumsal durum var. Bu denli toplumsal ve siyasal yarılmanın yaşandığı bir başka dönemi ülkenin siyasi tarihini anlatan hiçbir kitap yazmadı. Karşımızda daha önceki durumlarla ve süreçlerle kıyaslanmayacak bir olağanüstü kriz var. Türkiye bir olağanüstü hal değil; olağanüstü krizden geçmektedir. Bütün bu sorunlara çözüm olarak sunulan başkanlık ise bu krizi daha da derinleştirecektir. Zira kimse başkanlığın nasıl bir sistem olduğunu tartışmıyor. Zaten bunu tartışacak ne bir ortam ne de bu tartışmayı isteyen bir yapı var karşımızda. Geleneksel kutuplaşmalar kullanılarak ve mevcut çatışmalar derinleştirilerek yaratılan bir kriz ortamında, metazori yoluyla topluma dayatılan yeni bir rejim inşa ediliyor.
Şimdi bu süreçteki tespitlere gelelim:
1- Türkiye bir sistem değişikliğine gitmiyor; bir rejim değişikliğine gidiyor. Tek adam rejimi ne şeriat ne faşizm ne başka bir biçimde tanımlanabilir. AKP'nin dediği gibi bu Türk tipi; ama başkanlık değil: Bir tür hibrit, herhangi bir rejim karakteri içermeyen; daha doğrusu karakterini cumhurbaşkanının ruh halinin belirlediği bir rejim olacak.
2- HDP'nin siyasetsizleştirildiği, MHP'nin AKP çizgisinde olduğu bir konjonktürde bu rejimi engelleyecek tek yapı CHP'dir. Ancak CHP'nin engellemesi için kendi içinde olağanüstü hal ilan etmesi ve yeni bir yapılanma, strateji ile süreci tersine çevirecek enerjiyi ortaya çıkarması gerekmektedir.
3- Türkiye derin devleti Erdoğan'ı kullanarak her istediğini yaptırmaktadır. Buna emperyal yapılar da dahildir. Ancak olası bir başkanlık rejiminde Erdoğan ve bu güçler arasında yeni çatışmaların çıkması kaçınılmazdır. Dolayısıyla bu rejim değişikliği bir iç mesele değil; dünya sorunu niteliği taşımaktadır ve güçler buna göre mevzilenecektir.
4- AKP'nin Gramsciyan anlamda artık geniş bir rıza üretemediği ve zora daha çok başvuracağı sürecin doğal yasası olmuştur. AKP için asıl sorun budur ve bu durum çok ciddi bir ivme kazanmıştır. O nedenle AKP devlet ve paramiliter güçlerle süreci zor kullanarak götürmek isteyecektir.
5- Türkiye'nin demokrat, cumhuriyetçi, laik güçleri vardır ve bu güçler daha demokratik bir ülke inşa edebilecek potansiyele sahiptir. Sorun bu güçlerin bir araya gelmemesidir. Bütün bu güçler önümüzdeki süreçte ya bir araya gelerek yeni bir iklim oluşturur ya da var olan iklimde daha da dağılarak alternatif olma niteliğini kaybeder.
Tarihsel sorunların ve bunu çözmeyen aktörlerin oluşturduğu keşmekeşten daha iyi bir alternatif çıkarmanın çok zor olduğu bilinmelidir. Ancak bir kırılma kaçınılmazdır. Bu haliyle sürdürülebilir bir ülke tablosu artık mümkün değildir. AKP’nin istediği gibi bir başkanlık rejimi kurulursa bu ülkenin çöküşünü hızlandırır. Fakat bu ülkenin cumhuriyetçi, demokrat, ve devrimci güçleri yeni bir düzen talebi ile AKP karşısına çıkarlarsa bu çöküş ve kriz hali son bulabilir.