Tarihi bir birikime sahip olan Cumhuriyet Halk Partisi örgütü, bu süreçte tarihi bir rol oynamak durumundadır. Genel Başkanlarının hızına yetişecek, onun söylemlerini milyonlara ulaştıracak, söylediği sözü derinleştirecek yeni bir tarz zorunludur. Bugün olmayan da budur. Ali Haydar Fırat Siyasetin ülkede yaşanan gerçekliği tam anlamıyla kavradığına dair ciddi endişelerim var. Endişelerim hem var olan gerçeklik içinde yaşanamayan hayatlara dair siyasal tepki ve örgütlenme eksikliği hem de toplumda biriken öfkenin siyaseti tümüyle tasfiye edecek kaotik bir sürece evrilme olasılığının her geçen gün güçlenmesindendir. İktidarın gerçeklikle ilişkisi kopmuş durumda. Yaşanan krizin, kendi siyasetinin toplam bir çıktısı olduğunu görmüyor ve kabul etmiyor. Hala kendisi dışındaki koşullara bağladığı sebep ve nedenlerle krizi anlatmaya çalışıyor. Sonuçta umutsuzluk, belirsizlik ve öngörülemezlik egemen oluyor… Tam da bu noktada muhalefetin en ciddi sorunu bütün bu büyük kitleyi örgütleyememesi sorunudur. Hâlâ ve de ısrarla normal bir sürecin içinde yaşanıyormuş gibi bir hareket tarzı var. Sanki normal koşullarda bir seçime gideceğiz ve sonrasında olağan bir iktidar değişimi ile her sorun çözülecekmiş gibi bir atalet var. Şu an başta Cumhuriyet Halk Partisi olmak üzere bütün muhalefetin çözülen, kriz içindeki bütün yapıları/geniş kitleleri kendi etrafında birleştirmesi gerekiyordu. Açlık ve yokluk içindeki 70 milyon insanın olduğu bir ülkede bu geniş kitleyi örgütleme ve birlikte bir siyasal seçenek sunma imkanı yaratılmıyorsa parti, örgüt ve iletişim boyutunda çok ciddi bir sıkıntı var demektir. Örgütlenmeyi parti içi güç ilişkilerine indirgemek, kendinden olanı atamak ya da küçük siyasal hesaplarla hareket etmek, tarihin ve toplumun kabul edeceği bir durum değildir. Örgütlemek kendi parti örgütü içinde güçlü olmak değildir. Parti dışındaki geniş kitlelere ulaşmak ve bu kitlelere umut, heyecan ve coşkuyla bir gelecek için örgütlenmektir. Özer Sencer’in Metropoll araştırmasında muhalefetin açıkladığı Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önerisinin toplumun % 50’si gibi çok ama çok büyük bir kitlenin haberdar olmadığı gerçeği çok ciddi bir durum ve üzerinde acilen tartışılması gereken somut bir olumsuzluktur. Yine CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun tarihi “Helalleşme” çağrısı, neden kendi örgütü tarafından ülkenin her köşesine taşınmadı? Neden bu süreci işleyen, derinleştiren bir örgütlenme yapılmadı? Neden bir toplantı, tartışma süreci örgütlenemedi? Yine ülkenin siyasi kaderinin değiştirme iddiası (bu da tarihi bir iddiadır) çerçevesinde örgütsel bir sahiplenme topluma gösterilmedi. Kendi örgütlerinin yeterince sahiplenmediği bu süreçlere halk nasıl sahiplilik edebilir? Tarihimizin en büyük siyasi, ekonomik ve toplumsal krizini yaşarken ve geniş kitleler siyasete karşı çok ciddi bir güven kaybı yaşarken muhalefet örgütleri nerededir? Neden yeni bir örgütsel strateji üretilmemektedir? Başta Sayın Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere bütün muhalefet liderleri her gün alandayken, parti örgütleri nerededir? Mesele Genel Başkanlara eşlik etmek değildir. Mesele Genel Başkanlara eşlik edecek yeni milyonları örgütleyebilmektir. Özellikle tarihi bir birikime sahip olan Cumhuriyet Halk Partisi örgütü, bu süreçte tarihi bir rol oynamak durumundadır. Genel Başkanlarının hızına yetişecek, onun söylemlerini milyonlara ulaştıracak, söylediği sözü derinleştirecek yeni bir tarz zorunludur. Bugün olmayan budur. Eğer muhalefet ciddi bir örgütlenme yaratamazsa biriken toplumsal öfke, bütün bir siyaseti tasfiye edecek boyuttadır. O öfke patladığında ne iktidar kalır, ne muhalefet. Muhalefetin içinden sıyrılması gereken ya da toplumu başka bir düzleme çekmesi gereken bu atalet durumu aşılmak zorundadır. Bunun için eski ezberlerin, küçük hesapların, bitmiş hareket tarzlarının sorunlardan uzak yaklaşımların terki gerekmektedir. Kendi örgütü hazır olmayan, bunu geniş kitlelere göstermeyen hiçbir parti iktidar olmamıştır. Ama bugün yaşadığımız sorun, iktidar olmanın çok ötesindedir. Mesele ülkenin ve siyasetin varlık yokluk mücadelesidir. Bu koşullarda parti örgütü, geniş kitleleri birleştirmiyorsa tarih başka örgütler tarafından yazılır. Tarihi süreçler, o tarihi anın farkında olanların bilinçli iradesi ile şekillenir. Bunun farkına varmak ve gereğini yapmak zorunludur…