Netanyahu Radikalizmi Tetikliyor
Ahmet Sunal
Küresel alanda demokratik kurumların işlevsizleşmesi veya insanların merkezi politikalardan uzaklaşmaya başlamasının birçok sebebi bulunmaktadır. Liberal düşünce sisteminin hasar görmesi elbette bugünden yarına gelişen bir fenomen değildir. Buna neden olan, ekonomik veya ideolojik bağlantılı uzun vadeli sosyolojik travmalar yaşanmaktadır. Bu travmaların bazılarını bu yazıda tartışmaya çalışalım.
ABD ve İngiltere merkezli neoliberal hakimiyetin yayılmasıyla, ulus ötesi sermaye gruplarının kâr maksimizasyonu artmış, "insan" merkezli politikalar yerine "kazanç" merkezli politikaların daha öncelikli hale geldiği şeklinde değerlendirme yapılabilir. Bu durumun ise Batı'nın "Aydınlanma" özelliğine zarar verdiğini ve bunun yerine maddi kazancın ön plana geçtiği şeklinde yorumlanabilir. Yani burada Descartes'in "Düşünüyorum o halde varım" cümlesinden, "Kazanıyorum o halde varım" cümlesine doğru bir evrim yaşandığı üzerine fikir teatisi yapılabilir.
Bu evrimin yaşanması, ayrıca sosyal demokrat politikaların tıkanması gibi önemli nedenlerle beraber merkez politikalarda hayal kırıklığı yaşayan insanlar, akılcı veya modern paradigmadan uzaklaşarak radikal eğilimli görüşler tarafından yönlendirilebilmektedir. Batılı bazı politikacıların Ukrayna'ya farklı Filistin'e farklı pozisyon alması, yarının demokrasi anlayışına büyük zarar vermektedir. Bu konuda politikacıların hangi "motivasyonla" veya hangi "duygusallıkla" hareket ettikleri yoruma açıktır. Ancak "insan" merkezli olmadığı açıkça ortadadır diye düşünüyorum.
Kendi ülkesinde bile yoğun protestolarla karşılaşan Netanyahu'nun gözünü karartmış bir şekilde sivil hedefleri bombalattırmasına karşı söyleyecek hiçbir şey bulamıyorum. Asıl sözün bittiği yer küresel demokratik kurumların gerçekleşen insanlık suçuna karşı sert bir yaptırımda bulunamamasıdır. Gazze'nin güneyinde sıkışıp kalan insanların yaşadıklarını izlerken, demokratik sistemlerin büyük zarar gördüğünü tekrarlamamıza gerek yok sanırım.
Netanyahu'nun bu saldırgan tutumuna karşı Batı'da gerçekleşen protestolar, bazı uluslararası medya kuruluşları tarafından kriminalize edilmektedir. Yine aynı şekilde bu güçlü medya kuruluşlarının hangi "motivasyonla" veya hangi "duygusallıkla" hareket ettikleri yoruma açıktır. İki yüzlülüğe karşı çözüm bulamayan ve travma yaşayan toplumun önemli bir kısmı ise merkezi politikalardan uzaklaşarak radikal unsurlar tarafından enstrümantalize edilmeye açıktır. Avrupa Birliği, başta Almanya olmak üzere "Staatsraison" olarak gördükleri İsrail'in güvenliğini, Netanyahu'nun iktidar güvenliğiyle karıştırmamalıdır. Asıl mesele tüm Orta Doğu halkları için barışa yönelik zemin hazırlamaktır. Bu da sanırım yaşadığımız sistemde kulağa fazlasıyla ütopik geliyor. Akılcı ve liberal değerler böylelikle büyük zarar görmekte; dayanışma ruhunun karşıtı olan kutuplaşma hızlanmakta, radikal eğilimli görüşleri ise güçlenmektedir.
Yorumlar