Salgın sonrası dünya liderlerini bir araya getiren G7 Zirvesinin ardından bizleri daha yakından ilgilendiren NATO Zirvesi, Ankara’nın tek gündem maddesi olmuş durumda. Neredeyse Sosyal Güvenlik bakanlığı bile ABD’yi memnun edecek bir açıklama yapmak için uğraşıyor. Zirve öncesi iki kritik konuda Türkiye’ye gelen ABD’li kadın diplomatların (bunu özellikle vurguluyorum) müzakere maddeleri S-400, insan hakları ve Suriye konusuydu. ABD’nin son yıllarda yürüttüğü en dikkatli ve hassas pazarlık olan İran nükleer yaptırım pazarlığının beyni Wendy Sherman’ın Ankara temaslarını izleyenler için “Biz Ankara’ya yapmaları gerekenleri ilettik, gerisi onlara kalmış” ifadesi çok şey anlatıyor. Sherman, müthiş bir müzakereci ve İran’lılar ile bile müzakere edebiliyorsanız Ortadoğu’da herkes size saygı duyar. Anlaşıldığı kadarıyla “S-400’leri mülkiyetimizden çıkardık” ya da “filanca üste ABD ve Türk askerlerinin kontrolü altındadır” yazan bir yazılı taahhüt karşılığında ABD Başkanı Biden’dan bir mektup sözü verilmiş. Ankara, “biz taahhüt veremeyiz, aldık kullanacağız” deyince de Sherman, “Eh siz bilirsiniz” demiş ve Kadın Dernekleri, LGBT+ aktivistleri ile olan daha verimli görüşmesine gitti. “İstanbul Sözleşmesi Bizim” yazan mor maske takmayı ihmal etmedi. ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Linda Thomas-Greenfield ise Ankara ve sınır temaslarında Türkiye’nin Suriye’li mültecilere olan desteğine teşekkür ettikten sonra “Mahmur Kampına yapılan operasyonlarda sivillerin hedef alınmasının kabul edilemez olduğunu Türk yetkililere açıkça söyledim” diye twit atıp hiç lafını eğip bükmeden Kürt meselesinde Türkiye’den beklentilerini dile getirdi. Sonrasında Mevlüt Çavuşoğlu, Anthony Blinken ile İbrahim Kalın da Jake Sullivan ile görüştü ama bunlar genelde “futile” dediğimiz vakit doldurmaca, “ajansa haber olsun” görüşmeleri oluyor. ABD’nin yeni dış politikasında Feminizm izlerini arayacaksak bu iki kritik ismin Türkiye’ye bakışında bunu göreceğiz.
  • İki kuvvetli kadın diplomat hiç “lip service” dediğimiz, laf kalabalığına girmeden meselenin göbeğine dalarak taleplerini ilettiler.
  • Bu iki kadın diplomat da kadın, mülteci, çocuk hakları ve demokrasi konularını hep masada tutacaklarını hatırlattılar.
  • En kritik askeri konuda bile pazarlığı kadınların yapmasına alışılması gerektiğini gösterdiler.
  • Türkiye’de demokrasi ve sağlıklı muhalefeti örgütleyen kadın hareketine selam gönderdiler. İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönülmesi gerektiğini açıkça söylediler.
Foreign Policy’nin görüşme öncesi yayınladığı ve Eric Edelman ve Merve Tahiroğlu’nun imzasını taşıyan makale de gösteriyor ki, Sedat Peker meselesi artık uluslararası çapta izlenen bir konu. “Afganistan’a asker gönderelim, Karadeniz’de petrol yatağı verelim” gibi “abi iş yapalım paramıza bakalım” tekliflerin artık Washington’da hiçbir karşılığı yok. Çünkü Peker videoları artık Türk müteahhitlerinin yaptığı işlerin içine uluslararası mafya ve kara paranın da bir şekilde girebildiğini bütün dünyaya gösterdi. Kendi küresel şirketlerine bile yüzde %15 vergi getirmeye hazırlanan ABD yönetimi bizden gelecek bu “bize ihale verin, biz de sizin için ölmeye gidelim” tekliflerine mi tav olacak? Gülelim bari. Ankara Irak Savaşı öncesi yaptığı hataları yapmakta israrlı görünüyor. Anlamadığı ya da görmek istemediği, ABD Dışişleri’nin kritik isimlerinin dosyalarına AKP değil, ANAP döneminden bile hakim oldukları. Türkiye’ye bakış 90’larda nasıl şekillendiyse hala orada duruyor. Feminist bir dış politika geliyor ve Ankara’nın buna alışması gerekecek.