Millet İttifakı demokratik ortamın oluşturulması konusunda kararlı bir duruş sergilemektedir. Bu bakımdan açıklanan eylem planını “muhalefet partileri için büyük, Türkiye’nin sorunlarının çözümü yönünde atılmış küçük bir adım” olarak gördüğümü belirtmeliyim. Nihayet kamuoyunun muhalefetten beklediği “eylem planı” açıklandı. İçeriğine bakılırsa, neden bu denli uzun sürdüğü anlaşılıyor. İki yüz kırk sayfanın üstünde bir eylem planı. Binlerce maddeden oluşuyor ayrıca. Ekonomiden, dış politikaya, enerji politikasından savunmaya kadar birçok konuda yapılacakları içeriyor. Bu kapsamda bir planın altı farklı partinin katılımı ve uzlaşması ile çıkartılıyor olması da gerçekten takdir edilecek bir konu. Türk siyasetinde bir ilk.  Özellikle apartman toplantılarında bile anlaşmayı beceremeyen geniş bir kitlenin olduğunu bildiğimiz ülkemizde, bence bu bir başarı. Aslında bu detayda bir eylem planının açıklanmasının ardından, “adayın” isminin anlamı kaldı mı bilemem. Zira bu eylem planıyla altılı masa, neredeyse seçilecek kişinin her eylemini önden belirlemiş gibi. Yapılacaklar o kadar net ve detaylı ki, sanki adayın isminin pek önemi kalmamış gibi. Belki de bu izlenimi vermek istiyorlardı. Kim bilir? Ama belirtmeliyim ki, bu kapsamda bir eylem planının sadece iletişimini yapması bakımından aday önemli olabilir. Bunu da 13 Şubat’ta göreceğiz. Şimdi gelelim teknik manada değerlendirmelerimize. Toplantı Ankara’da olduğu için açıklama yapılan salonda bulunamadım. Ama tüm raporu inceleyebilme imkânım oldu. Daha da önemlisi 14 Ocak tarihinde Sagalassos-Ünye toplantısında, ilgili başkan yardımcılarının katılımlarıyla gerçekleştirdiğimiz panelde ipuçlarını almıştık. Toplantıya katılan iktisatçılara ve basın mensuplarına umut vermişti o günkü açıklamaları; beğenilmişti. Elbette her yönüyle yeterli görülmeyebilir. Eleştirilebilir. Bunlar normal. Ama unutulmaması gereken bir gerçek var ki, birbirine benzemez altı siyasi partinin kendi aralarında uzlaşması sonucunda çıkartılmış bir belge bu. Kanımca bu partilerin bu kadar çok maddede kendi aralarında uzlaşabiliyor olmaları bile son derecede umut verici. Hepimizin bildiği gibi, ülkemizin bugün karşı karşıya kaldığı ekonomik sorunlara yönelik kapsamlı, gerçekçi ve çözüm odaklı önerilere ihtiyaç duyduğumuz inkâr edilemez. Muhalefetin bu eylem planı açıklamasından sonra iktidar kesimlerinin de benzer sorunlara yönelik ikna edici politikalar geliştirmesi kamuoyunun beklentisi hâline gelmiştir.
Ülkemizde yoksulluk yokmuş gibi yapmak normalmiş gibi davranıp, eylem planında yer alan aşırı yoksulluk tamamen kaldırılacağının söylenmesi insanlara dert oluyor. Ya da beş yıl içinde beş milyon istihdam kazanmanın hedeflenmesi gereksiz kabul ediliyor.
Ya da bu eylem planında iddia edilen hususların doğru olmadığının, ülkemizin bu reformlara ihtiyacının olmadığının açıklanması ve gerekçelendirilmesi gerekmektedir. Sanırım ülke kamuoyu hamasi söylemler yerine, sorunlarımıza yönelik somut önerileri tartışma aşamasına geldi. Şu ana kadar açıklanan bu eylem planına iktidar çevrelerinden sadece karalama ve saptırma çabası gördük. Sorunlara çözüm bakımından alternatif “görüş” görme fırsatımız olmadı. Onlara göre sanki ülkede her şey normal. Daha önce komşularımızla “sıfır” sorun deyip savunanlar, Türkiye’nin son yıllarda dünyadan izole almasını normal karşılıyorlar da ülkemizi tekrar dünya ulusları arasında güvenilir, yükümlülüklerine sadık bir ülke yapmayı vaat edenlerin bu vaatleri anormal görülüyor. Altı yaşında bir kız çocuğunun evlendirilmesi ve istismara maruz bırakılması normalmiş gibi davranıp, eylem planında Çocuk Hakları İzleme Kurulu kurulması gereksizmiş gibi davranılıyor. Ya da hali hazırda TBMM’nin onaylamış olduğu, çocukların cinsel istismarını engelleyen ve halen yürürlükte olan Lanzarote Sözleşmesi’ne atıf yapılması gereksiz bulunuyor. Yine sanki ekonomide her şey “normalmiş” gibi davranıp, makro istikrarsızlığın temel göstergesi olan enflasyonla mücadele etmek için önerilen politikalar gereksiz görülüyor. Her geçen gün artarak devam eden haksız servet transferlerine “dur” demek ve sorumlulardan hesap sorulmasını vaat etmek gereksiz görülüyor. Çorlu Tren kazası gibi kazaların yaşanmaması için gerekli düzenlemeleri, incelemeleri yapması için Demiryolu Düzenleme ve Denetleme Kurumu gibi bir kurumun kurulması eleştiriliyor. Neden? Ülkemizde yoksulluk yokmuş gibi yapmak normalmiş gibi davranıp, eylem planında yer alan aşırı yoksulluk tamamen kaldırılacağının söylenmesi insanlara dert oluyor. Ya da beş yıl içinde beş milyon istihdam kazanmanın hedeflenmesi gereksiz kabul ediliyor.
Bir kere böyle bir altyapı oluşturulduktan sonra, bu altılı masadaki partilere başkalarının da katılımıyla, demokratik bir tartışmaların önü açılacaktır. Benim gördüğüm altılı masa bileşenleri bu demokratik ortamın oluşturulması konusunda kararlı bir duruş sergilemektedir. Bunda bizler ve ülkemiz kazançlı çıkacaktır.
Sayın Bakanımız Nebati’nin çok yakın bir zaman önce iddia ettiği, 2023 yılı içinde kişi başına geliri 12 bin dolara çıkaracağını söylediğinde alkışlayanlar, ondan bunu nasıl yapacağını açıklamasını talep etmeyenler, şimdi Altılı Masa’nın vaat ettiği gibi beş yıl içinde kişi başına geliri iki katına çıkarmayı vaat ettiğinde bunu gerçekçi bulmuyorlar. Sanki ülkede kamu kaynakları hiç suiistimal edilmiyormuş, insanların çok kısa sürede sebepsiz aşırı zenginleşmesi görülmüyormuş gibi, kamuoyunun bunun hesabının sorulmasını istemesi normal olmayan bir durum olarak görülüyor. KKM gibi olağan üstü durumların istisnai bir uygulaması normal görülürken, bunun kaldırılıp, haksız servet transferlerinin önüne geçilmesini istemek gereksiz görülüyor. Ülkemizdeki yoksulluğun, gelir eşitsizliğinin ve hatta çok şikâyet ettiğimiz enflasyonun ana kaynaklarından biri olan “barınma” sorununa devletin el atıp, mülk edinme yerine, ülke kaynaklarının daha iyi kullanılması amacıyla “sosyal konut” üretimine yönelmek de gereksiz görülüyor. Hâlâ hiçbir iktidar temsilcisinin tam olarak açıklayıp, sayılarla gerekçelendiremediği “kalıcı” yaz saati uygulamasından vatandaş şikâyet etmiyormuş gibi, bu uygulamayı normal görmeye çalışanlar, mutabakat metninde kalıcı yaz saati uygulamasının kaldırılıp, dünyadaki diğer ülkelerle uyum sağlanmasını anormal olarak görülüyor. Eğer bu uygulamalar gereksiz değilse, neden bunlar konusunda iktidarın yaptığı bu uygulamalar eleştirilmiyor? Benim edindiğim izlenime göre, bu eylem planı bir “normalleşme” belgesi. Elbette her şeyin çaresi olması mümkün değil.  Ama nereden başlanması gerektiği konusunda uzlaşılan bir mutabakat belgesi. Bir kere böyle bir altyapı oluşturulduktan sonra, bu altılı masadaki partilere başkalarının da katılımıyla, demokratik bir tartışmaların önü açılacaktır. Benim gördüğüm altılı masa bileşenleri bu demokratik ortamın oluşturulması konusunda kararlı bir duruş sergilemektedir. Bunda bizler ve ülkemiz kazançlı çıkacaktır. Bu bakımdan açıklanan eylem planını “muhalefet partileri için büyük, Türkiye’nin sorunlarının çözümü yönünde atılmış küçük bir adım” olarak gördüğümü belirtmeliyim.