Merkezi kuşatan marjinalizm
Politikyol
12 Eylül eski MHP'yi terör eylemlerinin düzenleyicisi olarak mahkûm etmişti. Yeni MHP, Türkeş’in ölümünün ardından Bahçeli ile özdeşleşti. Marjinal sokak eylemlerinden uzaklaşıp kitle siyasetini öne çıkardı. Ve yakın zamana kadar da bu yeni imajını sürdürdü.
Ancak MHP’nin toplumu terörize eden geçmişi kolay unutulmadı. Hatta Erdoğan başbakanlık döneminde MHP’nin “karanlık” geçmişine vurgu yapıyordu. MHP'nin bugün böylesine siyasetin merkezine konumlanması AK Parti'nin iktidar gücüne sırtını dayayarak meşrulaşmasından kaynaklanıyor.
“Bahçelievler’de işlenen bu cinayet Türkeş’in “Bahçelievler bizim için çok emniyetli bir yer haline getirilmelidir.” sözlerinden sonra meydana geldi. Bu konuşmadan sonra bizimkiler Bahçelievler’de bir araştırma yapmışlar ve TİP’lilerin kaldığı evi tespit etmişler.”
Bu satırlar Ülkü Ocakları ve MHP’de önemli görevlerde bulunan Ali Yurtaslan’ın 1980 senesinde yaptığı itiraflarda yer alıyor. 12 Eylül Darbesi’nin hemen öncesinde gerçekleşiyor bu itiraflar ve hala yayın hayatına devam eden Doğu Perinçek’in kurduğu Kaynak yayınları tarafından da kitap haline getiriliyor. Ali Yurtaslan’ın bahsettiği cinayet ise Bahçelievler katliamı olarak da bilinen yedi TİP üyesi üniversite öğrencisinin Abdullah Çatlı önderliğindeki ülkücü militanlar tarafından öldürülmesidir. Bu karanlık ve kan dondurucu cinayetin ayrıntıları yıllar önce Soner Yalçın’ın Reis adlı kitabında anlatıldı.
“Saldırganlar beş solcu genci nasıl yok edeceklerini tartıştılar. Haluk Kırcı, “Ben iple boğarım” dedi. Bu teklife arkadaşları bile şaşırdı: “Sahi yapabilir misin?”. Haluk Kırcı, “Denerim” dedikten sonra içeri gidip telden yapılmış bir askı getirdi.”
Canavarca hislerle ve insanın tüylerini ürperten bir soğukkanlılıkla üniversite öğrencilerini boğmaya çalışan Haluk Kırcı; geçtiğimiz aylarda bir televizyon programına çıkarak yine aynı soğukkanlılıkla yaptıklarını neredeyse savundu. Soner Yalçın’ın edebi üslupla anlattığı bu karanlık cinayeti okurken sarsılmamak mümkün değil. Ancak Ali Yurtaslan, itiraflarında bu sarsıcı olayı anlatırken daha çok olayın arkasındaki siyasi güce odaklanıyor: MHP’ye...
Halbuki MHP yasal bir partiydi. Ancak dönemin demokratik kitle örgütleri tarafından sıklıkla terör eylemleriyle anılıyordu. Özellikle 1977 ile 1980 arasında demokratik kitle örgütleri terör örgütü olarak faaliyet gösterdikleri düşüncesindeki Ülkü Ocaklarının ve ona arka çıkan MHP’nin kapatılması için yürüyüşler ve gösteriler düzenliyorlardı. Bu dönemlerde MHP ve Ülkü Ocakları; Maraş ve Çorum gibi kitlesel katliamlarla anıldığı gibi Savcı Doğan Öz, gazeteci Abdi İpekçi cinayetleriyle de anılıyordu. Tam da bu gibi hadiseler yüzünden MHP ve Ülkü Ocakları uzun yıllar Türkiye toplumu için marjinal bir hareket olarak kaldı. Savcı ve öğretim görevlisi öldüren ya da kitlesel katliamlara karışan bir siyasi hareketin toplumun gözündeki siyasi meşruluğu pekâlâ tartışmalı olacaktı.
1990’lar itibariyle yeni bir MHP doğdu. Eski MHP 12 Eylül askeri yönetimi tarafından terör eylemlerinin düzenleyicisi olarak mahkûm edilmişti. Özellikle Türkeş’in ölümünün ardından Devlet Bahçeli ile özdeşleşen yeni MHP; marjinal sokak eylemlerinden uzaklaşıp kitle siyasetini öne çıkarmasıyla yeni bir imaj çizme çabasına girdi. Bu çaba büyük oranda MHP'yi merkez sağda yer alan bir aktör olma arayışına soktu. MHP çok yakın zamana kadar da bu imajını sürdürmeye devam etti. 2002’de meclis dışında kalmasının ardından bir süre parti içi buhranlar yaşasa da 2007 seçimleriyle beraber önemli muhalefet öznelerinden bir tanesi oldu. Türkiye’deki popüler milliyetçi söylem MHP’nin siyasi kimliği ile özdeşleşti. Ancak yine de MHP’nin yazının başında anlatılan toplumu terörize eden geçmişi kolay kolay unutulmadı. Hatta Erdoğan başbakan olduğu dönemde Bahçeli ile yaşadığı siyasi polemiklerde MHP’nin “karanlık” geçmişine vurgu yapıyordu.
AK PARTİ OYNAMAK İSTEDİĞİ KIRMIZI ÇİZGİLERE HAPSOLDU
15 Temmuz’un ardından AK Parti, MHP ile bir ittifak gerçekleştirdi. Bu ittifak halen sürüyor. Erdoğan ve Bahçeli birçok kere karşı karşıya gelse de 15 Temmuz’un ardından iki lider ortak bir siyasi aklın taşıyıcısı oldular. Bu siyasi akıl, AK Parti’nin kuruluş doktriniyle hiç bağdaşmıyordu ve tam da bu yüzden AK Parti; MHP ile özdeşleşen siyasi argümanların taşıyıcısı haline gelmeye başladı. Bu ortak akıl 12 Eylül darbesinden beri Türkiye siyasetinin çeşitli akımlarına sızan Türk milliyetçiliğidir. Her siyasi meseleyi Türk milliyetçiliğinin “kırmızı” çizgileriyle kapatan bu siyasi akıl; başta Kürt meselesi olmak üzere her türlü olguyu daha konuşmadan kapatmak ve dışlamak eğilimini güdüyor. 12 Eylül öncesinde MHP’nin önemli ideologlarından olan Agah Oktay Güner’in, darbe sonrasında söylediği “biz içerdeyiz ama fikirlerimiz iktidarda” sözü meşhurdur. MHP’nin yarattığı milliyetçi söylem ve Kenan Evren’in yarattığı milliyetçi tonları öne çıkan yeni Kemalizm söylemleri Türkiye’nin bugün de AK Parti ile MHP arasındaki ittifaka da rengini veren bir ortak akıl yarattı. Daha da önemlisi, İslami gelenekten gelen ve Türkiye’yi demokratikleştirmek adına “kırmızı” çizgilerle oynamaktan çekinmeyen AK Parti’de ortak akla içerilmiş oldu.
AK Parti ile MHP’nin yarattığı ortak siyasi aklın en önemli sonuçlarından bir tanesi, MHP’nin marjinal sokak eylemleriyle anılan tarihinin kamuoyunda temize çekilmesi oldu. MHP, 2000’lerden sonraki kitleselleşmesine rağmen hala bir merkez parti gibi hareket edemiyordu ki, MHP’nin bugün de bir merkez parti gibi hareket ettiği söylenemez. Ancak MHP’nin şiddet içeren ve infial yaratan eylemleri hızla toplum nezdinde unutulmuş durumda. Üstelik şunun da altı çizilmeli, bu unutkanlık MHP'nin şiddet eylemleriyle iç içe geçen tarihinin üstüne kapatmasından kaynaklanmıyor aksine olanları meşrulaştırıyor. Böylece siyasetçileri, gazetecileri tehdit eden ve bu eylemlerini de meşru gören bir MHP ortaya çıkıyor. 90'lı yıllarda merkezde görünme isteği sebebiyle karanlık isimlerle yan yana görünmemeye çalışan ve sokak eylemlerinden kaçınan MHP'nin bugün böylesine bir kaygı duymadan siyasetin merkezine konumlanması geçmişle yüzleşme çabasından ileri gelmiyor. Bu büyük oranda AK Parti'nin iktidar gücüne ve kitlesel oy desteğine sırtını dayayarak meşrulaşmasından kaynaklanıyor. Daha korkutucu olan ise MHP bu şekilde bir merkez parti olan AK Parti’yi de kendi ideolojik harmanında dönüştürüyor.
Yorumlar
Popüler Haberler
Deniz Zeyrek, Sözcü gazetesinden ayrıldı
MHP'li vekillerin istifa gerekçesine PolitikYol ulaştı: VIP altın kaçakçılığı
Yasadışı bahis soruşturmasında yeni dalga: 7 fenomene yakalama kararı
Sivas’ta dershane bulunan binada yangın: Bir öğretmen öldü
Selçuk Üniversitesi, mutluluğun formülünü aramayı bıraktı
Erdoğan'ın danışmanı, 'Öcalan'a şehit evinde şartlı kahvaltı' iddiasını doğruladı