CHP lideri ve Maltepede toplanan halk, ülkenin her yanında değişim isteyen geniş kitleler başka bir düzen istiyor. Kılıçdaroğluna sosyolojik gerçeklikler” ile seslenip aday olmasını istemeyenler bu ülkenin sınıfsal gerçekliklerini ıskalıyor. Nitekim  Kılıçdaroğlu siyaseti, tam da bu gerçeklik üzerine siyasetini kuruyor. Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Mitingi en çok katılımcıların coşkusu ile değerlendirmeyi hak etmektedir. Zira kimsenin bundan sonraki süreçte kazanmaktan öte bir hedefi ve buna dair bir kuşkusu yoktu. Bu durum elbette CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun izlediği siyasetle ilgilidir.  Zira Kılıçdaroğlu bugüne kadar izlediği siyasetle, hem partisine olan kuşku ve kaygıları çok büyük oranda yıktı ve partisini büyüttü hem de muhalefeti bir araya getirerek çok ciddi bir güç medyana getirdi. Bu oyun kuruculuğu ile CHP lideri, ortak bir gelecek tasarımı ve hedefiyle uzak görünen iktidarı yerelde kurdu. Şimdi herkes onun merkezi iktidarı alacağını görüyor ve bunu kabul ediyor. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na “sosyolojik gerçeklikler” ile seslenip aday olmasını istemeyenler bu ülkenin sınıfsal gerçekliklerini ıskalıyor. Nitekim  Kılıçdaroğlu siyaseti, tam da bu gerçeklik üzerine siyasetini kuruyor. Sosyolojik ezberler, farklı inanç ve kimliklere üstenci bakış; aslında en ilerici, demokrat, aydın veya sosyalist görünenin hakim kimlik konforundan seslenen ve buyurgan bir edayla herkesi olduğu yerde sabitleyen yaklaşımlar ırkçıdır, faşizandır.
Maltepede o büyük kalabalık değişime olan inançla orada toplanmıştır. Ama bundan da önemlisi o meydana gelmeyen milyonların ortaklaştırılmasıdır. Bunun yolu da sosyolojik ezberler değil sınıfsal gerçekliklerdir.
Bu açıdan Kemal Kılıçdaroğlu salt kitlesel bir değişimi ve dönüşümü gerçekleştirmiyor, aynı zamanda memleketin aydın ve entelektüel camiası için bir turnusol işlevi görüyor. Ülkeyi kuran ve de genetiğinde devrimci bir tarz olan siyaset, sosyolojik ezberlere yaslanmaz. Ortaya irade koyup değişimi ve dönüşümü gerçekleştirir. Eğer bu “sosyolojik gerçekler” göz önünde tutsaydı Mustafa Kemal, böylesine büyük bir devrimi gerçekleştirmezdi. Bunu aktarmamın nedeni Maltepe Meydanında toplanan geniş kitlelerin bu sosyolojik dayatmaları reddetmesiydi. CHP lideri Kılıçdaroğlu’ndan önce konuşan bu ülkenin güvencesizleri yani prekaryası aslında iktidarın kimleri esas alan bir siyaset izlendiğini ortaya koyuyordu. Kılıçdaroğlu’nun “kimsesizlerin kimsesi olan Cumhuriyetin, artık güvencesizlerin güvencesi olmalı” ifadesi sınıfsal gerçekliğe ilişkin çok net, gerçekçi ve doğru bir tespitti. Dönüşüm işçilerinden ev işçilerine, gençlerden kadınlara toplumun bütün geleceksiz, güvencesiz, sendikasız, sigortasız çalıştıranlarına seslenen bu siyaset karşılığını buluyor. Kılıçdaroğlu’nun neo-liberal sisteme karşıtlığını ifade ederken de, konuşmasının içeriğinde dile getirdiği sorunlar ve çözümler de maduniyet içinde olanları esas aldığını belirtiyordu. CHP lideri Kılıçdaroğlu üzerine koyarak büyüttüğü siyaset yeni bir paradigmayı esas almaktadır. Mesele salt seçimin kazanılması ya da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kaybetmesi değildir. Mesele ülkenin her alanında yeniden halkçı ve kamucu bir inşanın zorunluluğudur. Mesele demokrasiye bütün kurum ve kurallarıyla işlerlik kazandırılmasıdır. Mesele yüzlerce yıllık toplumsal ve siyasal sorunların çözülmesidir. Bu yüzden CHP lideri salt bir aday değildir aynı zamanda bir paradigmanın kurucu aktörüdür. O yüzden tartışma, adaya indirgenecek ya da kazanalım sonrasına bakarız ya da Erdoğan gitsin ne olursa olsun rahatlığı değildir. Bu yaklaşımlar, bu memlekete yeni bir gelecek kazandırmaz. CHP lideri ve Maltepe’de toplanan halk, ülkenin her yanında değişim isteyen geniş kitleler başka bir düzen istiyor. Mesele halka kurulacak düzeni iyi anlatabilmektir. Maltepe’de o büyük kalabalık değişime olan inançla orada toplanmıştır. Ama bundan da önemlisi o meydana gelmeyen milyonların ortaklaştırılmasıdır. Bunun yolu da sosyolojik ezberler değil sınıfsal gerçekliklerdir.