Hiçbir köklü değişim kolay gerçekleşmemiştir. Bugün de benzer sancılar yaşanmaktadır. Ancak bunlar aşılmak zorundadır. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı bu değişimin en somut ifadesi olacaktır. Bu değişim çabasında 6’lı masanın ortaya koyacağı irade ve vereceği destek yeni bir ülkenin inşasında tarihi bir imkan yaratacaktır. Cumhuriyet tarihinde CHP liderlerinin suikastlere, linçlere, provakasyonlara maruz kalması siyasi tarihimizin bir parçası olagelmiştir. Bu, elbette ki normal ve olağanlaştırılacak bir durum değildir ama bugüne kadar hiçbir CHP liderinin geri adım  attığı da görülmemiştir. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı gibi… CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu partinin başına geçtiği günden bugüne kadar çok sayıda saldırıya maruz kaldı. TBMM çatısı altında organize edilen saldırı, katıldığı şehit cenazelerinde önüne kurşun atılması, PKK terör örgütü tarafından Artvin’de gerçekleştirilen saldırı ve son olarak iktidarın bütün imkanlarıyla organize ettiği Çubuk’taki linç saldırısı… Ancak bugün gelinen noktada özellikle CHP liderinin adaylığının resmileşmeye başlaması ve 6’lı masanın kazanacağının yüksek bir ihtimale dönüşmesi yeni bir saldırı durumunu ortaya çıkarmıştır. Bu saldırının aktörleri; son TV100 kanalında alenileşen SADAT ile birlikte derin devlet olarak kodlanan faili meçhullerin aktörleri, uyuşturucudan kent rantına ve onun üstünde, onu kullanan eski-yeni siyasetçiler, müteahhitler, mafya unsurları kısacası mevcut düzenin sürmesini isteyen aktörlerdir. Kemal Kılıçdaroğlu karşısında kurulan bu geniş cephenin varlığı elbette anlaşılabilir ancak kabul edilemezdir. Anlaşılabilir zira sayın Kılıçdaroğlu’nun ifade ettiği 100 milyarlarca dolarlık bir rant söz konusu ve bu düzenin kolay bir biçimde teslim edileceği beklenmemelidir, kabul edilemez zira bu düzen ülkeyi her alanda çöküşe sürüklemiştir. CHP lideri mevcut yolsuzluk, yasakçı ve yoksullaştırıcı düzen karşısında bir anti-tez olarak ve bu düzene meydan okuyan bir aktör olarak kendisini konumlandırıyor. Mesele de burada ortaya çıkıyor. CHP lideri dışında adaylık arayışı salt Kılıçdaroğlu’nun kazanıp kazanamaması ile ilgili bir durum ya da sorun değildir. Bunun da ötesinde mevcut düzeni sürdürme çabalarının bir sonucudur. Kılıçdaroğlu adaylığı karşısında aday olarak sunulanların hiçbiri bize bir düzen değişikli vaat etmiyor. Sadece kazanacakları iddia ediliyor. Oysa sürdürülemez bir düzen söz konusu ve bu düzene meydan okuyacak bir aktör ancak kazanabilir ve ülkeyi yeni bir rotaya sokabilir. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’nun adaylığı kazanma konusunda en iddialı ve kitleleri motive edici bir karakter taşımaktadır. “Sosyolojik gerçekler” “sağ-muhafazakar” aday iddia ve tezleri bir taraftan ezber diğer taraftan hakim kimlikler dışındaki kimliklere yönelik gizli ya da açık faşizan tutumların dışavurumudur. Elbette değişim süreçleri kolay bir biçimde yaşanmamaktadır. Bu süreçlerde en ilerici görünenlerin bile ne denli statükocu, ırkçı ve değişime kapalı oldukları ve gizli anlatıları dolaşıma soktukları görülmüştür, görülecektir. Bu zihniyetin kırılması için de Kılıçdaroğlu’nun adaylığı tarihsel önemdedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan benzeri siyasal ve kimliksel kodların içinde bir adayın varlığı ancak Erdoğan’ı ve onun temsil ettiği siyaseti güçlendirir ve hegemonik karakterini çelikleştirir. Türkiye yeni bir Erdoğan aramıyor, Türkiye böyle bir aktörü ve siyasiyi kaldıramaz. Türkiye’de gerçekten değişimi sağlayacak ekonomik, sosyal ve siyasal alanda eşitliği, özgürlüğü, bölüşümü, adaleti ve barışı sağlayacak bir aktöre ihtiyaç duyulmaktadır. Bu sebeple Kılıçdaroğlu belli çevrelerde endişe yaratmaktadır. Ancak bu çevreler geniş toplum kesimlerini temsil etmiyor. Büyük rantların küçük temsilcileri olarak bize değişimin imkansızlığını anlatıyorlar. Hiçbir köklü değişim kolay gerçekleşmemiştir. Bugün de benzer sancılar yaşanmaktadır. Ancak bunlar aşılmak zorundadır. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı bu değişimin en somut ifadesi olacaktır. Bu değişim çabasında 6’lı masanın ortaya koyacağı irade ve vereceği destek yeni bir ülkenin inşasında tarihi bir imkan yaratacaktır. Kılıçdaroğlu’na yönelik saldırıların varlığı değişime yönelik korkunun yansımasıdır. O sebeple değişim dinamiğinin işletilmesinden çekinmek yerine daha büyük bir özgüvenle savunmak gerekmektedir. CHP liderinin 17 Ocak’taki grup konuşmasındaki şu sözleri asla unutmamak gerekmektedir: “Önce benimle konuşmak istediler, anlaşmak istediler, kapıyı yüzlerine kapattım. Bir sonraki aşamaya geçtiler, bu işin içine bazı medya organlarını da soktular. Bunların hapislerden çıkan mafyaları var, mafya artıkları var, satın alınan araştırmacıları var, medya ünlüleri var, satın alınan gazetecileri var; tüm bunları yöneten merkezleri var. Sureti muhalefetten görünüp bir sürü insan da var bunların değirmenine su taşıyan.” Buradaki mesele “muhalif” görünümlü kişi ve kurumların dolaylı bir biçimde mevcut statükoya verdikleri destektir. O sebeple çok iyi niyetli olmayan yorum ve yorumcuların derdi mevcut iktidarı değiştirecek kazanacak aday değildir, içinde bulundukları sistemin yeniden kazanmasını sağlayacak bir aday istemidir. Bu nedenle herkesi içinde bulunduğu pozisyon içinde değerlendirmek daha sağlıklı çözümleme yapmamıza imkan sağlayacaktır. Türkiye soğuk savaş konseptiyle inşa edilen ideolojik anlatıyı, devlet yapılanmasını ve zihniyet kalıplarını aşmak zorundadır. Bunun yolu da değişimi gerçekleştirecek bir adayın varlığından geçmektedir.