Erdoğan’ın 5’ten büyük sandığı dünyada, Suud prensinin bu devasa özgüveni ile de başa çıkmanın kolay olmadığını şimdi anladığını düşünüyorum. Prens Selman’ın Erdoğan ile çektirdiği bir poz gündemi sarstı. Elbette ki poz anlık bir görüntüyü göstermekteydi. Sorun şu ki çekilen belki de yüzlerce kare içinden buluşma gününü temsil etmek için bu fotoğraf seçildi. Erdoğan ile Selman’ın fotoğrafını her önüne gelen çekemez. Ya Türkiye’nin ya da Suudi Arabistan’ın resmi görevlileri ve aktredite olmuş basın bu imkana sahip olur. Erdoğan’ın başı önde, Selman’ın ise 32 dişiyle göründüğü bu pozu çekmek ne kadar zorsa, çekilen onca karenin içinde bunu seçmek de bir o kadar zor olmalı. Erdoğan-Selman buluşmasına dair kareleri google hazretlerine arattığınızda, genel olarak mutsuz bir Erdoğan ve mutlu bir Selman birleşimi ile karşılaşıyorsunuz. Bununla beraber Erdoğan’ın en mutsuz hali de bu ortalıkta gezen görsel olmalı. Peki bu tam olarak ne anlama geliyor? Bu resmi nasıl okumalıyız? Cemal Kaşıkçı’nın asitte yok edilen bedenine dair Erdoğan’ın söylediklerinin bir diyeti mi bu? Selman, Türkiye’ye gelirken hakkında Erdoğan ve Erdoğancı medyanın söylediği onca sözü unutmadığı gerçeğini de getirmiş olmalı. Erdoğan’ın 5’ten büyük sandığı dünyada, Suud prensinin bu devasa özgüveni ile de başa çıkmanın kolay olmadığını şimdi anladığını düşünüyorum.
Prensin Erdoğan’la el sıkışırken Türkiye’nin egemenlik haklarını, adalet prensiplerini de yerle bir etmenin haklı gururu içinde olduğu anlaşılıyor.
Erdoğan için Suriye’de Rusya’ya, Yunanistan’da Amerika’ya takılan dış politika tavlasının Suud ayağında da işler iyi gitmedi belli ki. Üstelik Suudlar daha yakın bir zamanda Türklere giriş kısıtlaması getirdi ve daha da ilginci Türkiye, Rus yanlısı az sayıda dünya ülkesi arasında yer almıştı. Belli ki ABD ekseninde daha hızlı dönen dünyaya gömleksiz yakalanmak iyi bir fikir değilmiş. Türkiye egemenlik haklarını hiçe sayan Suudi Arabistan’a göz yummakla kalmadı, bir de üstüne Suud Prensinin güç gösterisine sahne ve malzeme oldu. Erdoğan’ı mutmain gösteren tablodan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak hicap duymamak için, insanın damarında kan değil motoryağı dolaşması gerekir. Erdoğan’ı bu denli eli kolu bağlı, arada sıkışmış görmek bir muhalif olarak bana huzur değil, endişe ve tedirginlik verdi. Bu ülkeme olan güvensizlikten ziyade ülkeyi emanet ettiğimiz ellerin kendilerini bu denli bağımlı kılmasından kaynaklanıyordu. Türkiye’nin akıldışı bir hayalin peşinde, akıl dışı yönetilmesi, içeride havuz medyasının bağımlı sözde gazetecileri ile perdeleniyor. Devlet medyasının halkı manipüle etme görevini sonuna dek yapma çabası, göz önüne seriliyor. Ancak peri masalı Kapıkule-Habur arasında işe yarıyor. Kapıkule’den ya da Habur’dan çıkınca araba bal kabağına, küheylan fareye, prenses ev kedisine dönüyor. “Dünya 5’ten büyüktür” sözü dünyaya anlam ifade etmiyor. Türk insanı parası olmadığı için zaten gidemeyeceği Avrupa kapısında vize kuyruklarında aşağılanırken, neredeyse “ben Danimarkalıyım” diyen bile ülkeye elini kolunu sallayarak girecek. Ülkenin doğu sınırları yol geçen hanı iken, batı sınırları da 5 yıldızlı tatil köyü hayalindeki Avrupalılara kapısını ardına dek açıyor. Havuzun uzun saçlı prensi siyah gülü; “Selman gidecek” diyordu, Selman gide gide, Türkiye’ye gitti. Mide ameliyatı ile hazım sorunu yaşamayan havuz yazarlarını ciddiye almasak da, vergilerimizle fonlanan bu medya ağının ülkeye maliyetini göz ardı etmek olası değil.
Türkiye kendi sınırları içinde işlenmiş bir cinayete iç politika kaygıları ile, önce lanet okuyan sonra yok varsayan bir konumu kendisine nasıl layık gördü.
Erdoğan’ın ülkeyi halkın iradesine rağmen yönetme hırsının yol açtığı bu akıl tutulması ile yüzleşmeye ihtiyacı var. Bu Erdoğan’ın ülkeyi halk iradesine rağmen yönetmenin imkansızlığını anlamasıyla mümkün olacak. Prens Selman’ın servis ettiği foto; Türkiye Cumhurbaşkanını değil, Türkiye’yi yanlış yöneten siyaseti ifşa etti.