6’lı masa ve diğer siyasi partiler İstanbul özelinde yok edilmek istenen seçmen iradesine karşı acilen bir kampanya başlatmalıdır. “İstanbul İradesi” adında bir platform acilen kurulmalı ve bütün İstanbul seferber edilmelidir. Türkiye bir seçime değil türbülansa ve kaosa doğru sürükleniyor. Seçimi kazanmak ve bunun için her türlü bedeli ödetmek üzerine bir yol haritasının yürürlükte olduğu açıktır. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na linç girişimi ile başlayan İstanbul’u vermemek adına sahnelenmeye konan oyunun bir başka perdesi oynanmaya başlandı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen siyasi yasak kararı, salt bir hukuk garabeti/darbesi değil aynı zamanda ülkenin toplumsal ve siyasal yaşamına konmuş bir dinamittir. Çok büyük olasılıkla bu karar onanacaktır. Sonrası İstanbul Büyükşehir Belediyesine el konulması olacak ki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu buna hazır olduklarını açıkladı. Şunu görmek gerekmektedir, AK Parti ve bileşenleri iktidarı bırakmamak adına bir taşla birkaç kuş vurma çabasındadırlar. İBB’nin mali yapısının sunacağı imkanları, yapılan hizmetler ve sosyal yardımlarla ulaşılan kitleleri çok iyi bilen iktidar bir taraftan bu büyük zenginliği kendi için kullanmak diğer yandan muhalefete yönelik açık bir göz dağı vermek ve onu çatışma atmosferine çekmek adına bir yola girmiş bulunmaktadır. “Devlet ve muhalefeti karşı karşıya getirme” senaryosu bu toprakların çok bildiği ama muhalefetin hep düştüğü bir oyundur. Derin yapıların bundan başka da bir oyunu bulunmamaktadır. Dolayısıyla muhalefet kurulan bu oyuna karşı en güçlü birlikteliği sergilemek zorundadır. Cumhuriyet ve demokrasi hiç olmadığı kadar bir var oluş ve yok oluş durumuyla karşı karşıyadır. İktidarın hedeflediği süreç ülkenin her alandaki demokratik kazanımlarını ve temel haklarını ortadan kaldıracak bir kaos ortamıdır. Ortaya çıkan bu yeni süreç karşısında siyasal muhalefetin cesur bir biçimde toplumsal muhalefete öncülük etmesi gerekmektedir. Bu çerçevede 6’lı masanın dışında var olan HDP ve sosyalistler ile diğer muhafazakar ve milliyetçi parti ve sivil toplum örgütleriyle eşgüdümün yoğunlaştırılması gerekmektedir. Zira iktidar partisi farklı kompartmanlarda sabitlemeye çalıştığı bu yapıların birbirine yakınlaşmamasından güç almaktadır. Ortaya çıkan durum herkese ve her kesime büyük sorumluluk yüklemektedir. Tarihi bir sorumlulukla karşı karşıya olan muhalefetin ülkenin olağan şartlarda gösterdiği tavır ve davranışları göstermesi büyük bir hata olur.  Bütün toplumsal ve siyasal bileşenlerin demokrasi ortak paydasında yan yana getirilmesi öncelikli hedef olmalıdır. İkinci durum ise Ekrem İmamoğlu’nun siyasi yasaklı hale getirilmesini önlemek adına yeni adımlar atılmalıdır. Başta TBMM çatısı altında olmak üzere her platformda bu sürecin bir an önce ve verilen kararın bozulması yönünde bir baskının oluşturulması gerekmektedir. Bunun için hakaret cezasının siyasi yasak kapsamından çıkarılması başta olmak üzere yasa önerileri getirilmeli ve bunlar toplumla paylaşılmalı. 6’lı masa ve diğer siyasi partiler İstanbul özelinde yok edilmek istenen seçmen iradesine karşı acilen bir kampanya başlatmalıdır. “İstanbul İradesi” adında bir platform acilen kurulmalı ve bütün İstanbul seferber edilmelidir.

Yakın bir zamanda İstanbul’a el konulması aslında sadece seçim güvenliğini ve olabilirliğini değil bir bütün olarak demokratik süreçleri felç edecektir. Yaratılmak istenen korku ve baskı ile geniş kitleleri sindirmek istense de ağırlaşan ekonomik ve siyasi şartlar ülkemiz için ağır bir çatışma potansiyelini açığa çıkarma tehlikesini de üretmektedir. Bu sebeple muhalefet artık olağanüstü hal içinde daha hızlı ve sonuç alıcı adınlar atmalıdır. Aday meselesinin acilen netleştirilmesi, Cumhurbaşkanı yardımcılarının ve önemli bakanlıkların ve sorumluluk alanlarının paylaşılması yani ülkenin yeni ve güçlü bir alternatif ile tanıştırılması bu süreci tersine çevirecektir. Bunun dışında bir çare bulunmamaktadır.