Bir yanda 20 yıldır bizi inim inim inletmiş Erdoğan, öte yanda sabırlı, akıllı, hoşgörülü Kemal Kılıçdaroğlu. En büyük artısı namuslu! Dürüst. Bilgili, kültürlü. Devlet adamı. Seçim bu ikisi arasında bir referanduma dönüştü. AHLAK VE DEMOKRASİ İÇİN BİRLEŞTİK Demokrasi mi, otokrasi mi? Özgürlük mü, istibdat mı? Hak hukuk mu, adaletsizlik mi? Yalan dolan, iftira mı, şeffaflık, gerçekler mi? Bütün topluma dağılmış ekonomik refah mı, küçük bir azınlığın soygun düzeni mi? Bu soruları çoğalttıkça biz de çoğaldık. Öyle bir çoğalma ki, büyük bir olgunlukla, hoşgörüyle ve çok renklilikle aynı masa etrafında buluştular ve aynı sonuç için gönül birliği, kader birliği yaptılar. Bir tür iftar sofrasına benzetiyorum ben artık bunu: iftar sofrasına oruçlu olan da oturur, oruçlu olmayan da. Niyetliyim demek biraz da budur, kimi oruç tutmuş niyetlidir, kimi iyi niyetlidir! Aynı sabırla bekler, aynı zeytinle oruç açarlar, karşılıklı saygıyla, aynı huzur ve mutluluğu tadarlar. SAĞDAN SOLA SAY Demokrasi şöleni sofrasında kimler yok ki? Türk milliyetçileri, Kürt milliyetçileri; liberaller, muhafazakârlar, sosyal demokratlar, demokratlar, feministler, çarşaflılar! Ortak hedefleri karşı tarafta suç olarak niteleniyor: Tek adam rejimine son vermek. 20 yıllık AKP iktidarı mensuplarının gözü o kadar kararmış, pusulaları o kadar şaşmış ki, bu seçimin tek gerekçesinin iki adaydan birini seçmek olduğunu bile unutmuşlar. Muhalefetin birleşmesinin tek hedefi var, iktidarı ele geçirmek diye şikâyet ediyorlar! Ya ne olacaktı? Siyasi yelpazenin bir ucundan diğer ucuna birleşilebiliyorsa, bıçak kemiğe dayanmış demektir, herkesin canı burnunda demektir. Bu yalan dolan, iftira düzeninden, iktidar nimetlerinden yararlanmayı sürdürmek için her yol mubah ahlak dışı yöntemlere kadar her şey planlanmış. Düzmece montaj videolarla iftihar ediliyor! Askeri gemi lunaparka dönüştü, oylar düşer gibi olunca hemen Sarayburnu’na çekiliyor, halkın gözü boyanıyor. Her tuşa aynı anda basılıyor: kendi seçmeninin umurunda olduğunu sanmıyorum ama İstanbul Modern’i bile ben açacağım diye haber yolladı, açılış yaptı. Marmara’nın tek taşı, Kız Kulesi apar topar bitirildi ve halkın ücretsiz gezmesine açıldı. Halkımız bedava eğlence diye saatlerce kuyruklarda bekliyor motora binip kuleyi gezmeye, gemide fotoğraf çekmeye gidiyor. Ne yapsın, bir yerde oturup kahve içse iki üç kişi, 200 lira yetmiyor! Ama efsunlanmış teyzeler hâlâ pazarda CeHaPe’ye sövüyor, pahalılığın sebebi olarak CEHAPE yaptı diyor. Okuyup üflüyor mu ki Cinci Hocalar bu teyzeleri? Cepte para yok, hazinede para yok, bankada para yok, vaatler çok, hayaller çok. Ama para bitti. Çünkü ÇALDILAR!
Kazandığımız geleceğimiz olacak. Çünkü bu iktidar değişmezse, ülkeyi bu kafalar yönetirse, uçurumun kenarından düşeceğiz, Türkiye batacak! Oylarımızla patlatalım sandıkları ve bitirelim bu kâbusu!
HERKESİN DERDİ AYNI İşte bütün bu baskının, adaletsizliğin, ekonomik krizin ve değeri düşmüş vatandaşlık dağıtımı, üç kuruş fon gelecek diye sığınmacılara açılan kapılar, sokaklarda güvenlik sorunu yüzünden neredeyse ırkçılık boyutuna varan yabancı düşmanlığı muhalefeti birleştirdi. Bir yanda 20 yıldır bizi inim inim inletmiş Erdoğan, öte yanda sabırlı, akıllı, hoşgörülü Kemal Kılıçdaroğlu. En büyük artısı namuslu! Dürüst. Bilgili, kültürlü. Devlet adamı. Seçim bu ikisi arasında bir referanduma dönüştü. İlk turu büyük soru işaretleri, şaibelerle bitirdik, MHP’nin aldığı oylara kendileri bile şaşırdı! Yurt dışında gelen oylarda 25 seçmeni olan konsoloslukta RTE’ye 900 oy çıktı. Uzmanlar TUİK’İn ölü sayısını vermediğini, buna karşın seçmen sayısı artışının olağan dışı olduğunu söylemekten bir hal oldu. Hani bir şeyler olmadıysa bile bir şeyler oldu! Hele deprem bölgesinde çok şey oldu: göçük altında kalan, cesedi bile bulunamayanların ruhu geldi, oy kullandı? İstanbul’da sandık görevlilerine yardımcı olan müşahit kartlı gönüllüler sandıklara hâkim oldu da Kılıçdaroğlu İstanbul’da Erdoğan’dan fazla oy aldı! Tabii ki hak ettiği oyu! BAKAN MI MİLLETVEKİLİ Mİ? Bu seçimde de tüm Türkiye’de 100 binin üzerinde müşahit kartlı gönüllü sandıkların güvenliğini sağlamaya yardım edecek. Ki Süleyman Soylu bundan hiç hoşnut değil, özellikle İstanbul’da gönüllülerle uğraşmak üzere polislere özel görev verilmiş. Biz de onun İçişleri Bakanı olarak hâlâ görevde olmasından çok rahatsızız. Kendisi seçilmiş bir milletvekili ve seçimde olmaması gerektiği halde hala partili bir İçişleri Bakanı, bu nasıl bir hukuksuzluk? Yetmedi, seçimlere müdahale edebilmek için iki kez tutanakların polislere verilmesini istedi de YSK reddetti ilk seçimde!
  1. TURDA KAZANACAĞIZ
Pazar günü sakin, sakin gidip herkes oyunu verecek, herkes, herkes. İki turlu seçimlerde Avusturya, Uruguay, Ekvador, Şili, Slovenya, Brezilya ve Karadağ’da birinci turda en düşüğü yüzde 19’dan yüzde 47’ye kadar oy almış adaylar ikinci turda yüzde en az 50’den yüzde 58’e kadar yükselen oylar almış ve seçimi kazanmışlar! 2 turlu seçimlerde seçimi ikinci tura en çok seçmeni katılan parti alıyor. Ne kadar çok, o kadar iyi. Kimlikler iyi denetlenecek, özellikle yabancılar için kimliği ikamet izni mi, vatandaşlık mı, iyi kontrol edilecek. Sandığa kimse yanında biriyle girmeyecek. Müşahitler ve görevliler, kimseden korkmadan görevini yapacak. Sayımı o sandıkta oy vermiş herkes gelip izleyecek. Ve KAZANACAĞIZ. Kazandığımız geleceğimiz olacak. Çünkü bu iktidar değişmezse, ülkeyi bu kafalar yönetirse, uçurumun kenarından düşeceğiz, Türkiye batacak! Oylarımızla patlatalım sandıkları ve bitirelim bu kâbusu!