Yeni siyasal ve anayasal hedef somut: Demokratik anayasal düzeni yeniden kurmak için siyasal çoğunluk. Bu nedenle, sürecin kilit kavramı olan anayasa, siyasal uzlaşma zeminini meşruluk, haklılık ve gereklilik olarak pekiştirici bir işlev görür. OHAL ortam ve koşullarında, Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi (CBHS) adıyla dayatılan Parti Başkanlığı yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme (PBDBY), demokratik hukuk devletinin asgari gereklerini tasfiye etti. Türkiye Cumhuriyeti kamu tüzelkişiliğini temsil eden Cumhurbaşkanlığı ve siyasal karar alma düzeneği ile özdeş olan hükümet, tek kişide birleştirildi. Aynı kişi, Nisan 2017 Anayasa değişikliğinin yürürlüğe girişi ardından parti genel başkanı oldu: PBDBY böyle oluştu. Böylece yüzyıllara yayılan anayasa biliminin oluşum sürecine ilişkin kurumlar ve kurallar, anayasa hukuku tarihi öncesine götürüldü ama belirleyici bir fark ile: siyasal parti olgusunun varlığı.  Şu unutmamalı: 2017 kurgusu sonucu ortaya çıkan şablondan farklı olarak, tarihteki en katı tek kişi yönetimlerinin siyasal partileri yoktu. 2017, “anayasal halkoyu değil” daha çok “plebisiter anayasa oylaması” idi;  Anayasa üzerinden kişi oylandı. 2023’te ise, bu tasarım tersine çevrilerek, yasama ve yürütme üzerinden “anayasal ve siyasal düzen oylaması” yapılacak. Haliyle, 2017 ‘hayır’ bloku, ‘evet’e çevrilerek,  topluma yapılan ‘anayasa vaadi’, sandıkta belirleyici olacak. Bu bakımdan anayasal demokrasi,  seçmenin evet oyunun merkezi bir kavramı olmalı. Bunun başlıca yolu, 2023 çifte seçiminin “anayasa oylaması”na dönüştürülmesinden geçer. Şu halde, demokrasi yanlısı 2017 hayır blokunu, 2023’e giden yolda genişleterek ve büyüterek “demokratik hukuk devleti” ereğinde  ‘evet’e çevirmek, yaşamsal. Denklem ise belli: kullanılacak iki oy (CB+TBMM)= demokratik anayasa. Yeni siyasal ve anayasal hedef somut:  Demokratik anayasal düzeni yeniden kurmak için siyasal çoğunluk. Bu nedenle, sürecin kilit kavramı olan anayasa, siyasal uzlaşma zeminini meşruluk, haklılık ve gereklilik olarak pekiştirici bir işlev görür. 2021’de anayasa raporları yoluyla çizilen yol haritası doğrultusunda 28 Şubat 2022’de imzalanan “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” başlığını taşıyan ve her siyasal partinin mutfak çalışmasının ortak paydalarını yansıtan Altılı Masa mutabakat metni,  hedefe yönelik “siyasal sözleşme” dir. Ana hedef için yapılacak olan ve yapılmakta olan arasında tutarlılık gereği de kaydedilmeli.  Anayasa’ya saygı çerçevesinde parlamento içi ve dışı muhalefet, nitelikli yasa arayışı ve “iktidarı kuşatıcı toplumsal talepler”i Anayasa ile temellendirirken, yol haritasını somutlaştırma vaadini “anayasa halkoylaması”na çevirmeye elverişli olmalıdır. Bu belirlemeler ışığında ‘geçiş dönemi’ yol haritası; -       Seçime kadar, -       Anayasa’ya saygılı yönetim ve Anayasa değişikliği yoluyla demokratik parlamenter sistem kuruluşu, -        Parlamenter sisteme geçildikten sonraki dönem olmak üzere üç ana aşama olarak tasarlanabilir. Bu yazıda seçim öncesi dönemi ele alacağım.
Hukuk yoluyla demokrasi için ANAYASA TASARIMI’na gelince; öncelikli sorun, özgürlük değil iktidar. Çünkü, Anayasa’da tanınan hak ve özgürlükler, denge ve denetim düzeneğinden arındırılmış olan iktidarca sistematik biçimde çiğnenmekte.
Bu dönemin en kritik sorunu,  yürürlükteki hukuk düzeninin gereklerini sürekli talep etmek. Örneğin, kamu yararına ve Anayasa’ya uygun yasalar için  sonuna kadar direnirken, ANAYASA GEREKLERİNİN YERİNE GETİRİLMESİNİ TALEP kararlılığı da sürdürülmeli.  Sahiplenilen halkalar, yenileri ile pekiştirilmeli: -       Kanunsuz emir yasağı ihlallerine karşı çıkmak ( md. 137). -       Kamu görevine girişte liyakat ilkesini savunmak ( md.70). -       Tüketicilerin haklarını savunmak (md.171). -       Sosyal devlet önceliklerinin gözetilmesini istemek (md.65). -       Doğa ve çevre talanlarına karşı direnme hakkı (md.56). Hukuk yoluyla demokrasi için ANAYASA TASARIMI’na gelince; öncelikli sorun, özgürlük değil iktidar. Çünkü, Anayasa’da tanınan hak ve özgürlükler, denge ve denetim düzeneğinden arındırılmış olan iktidarca sistematik biçimde çiğnenmekte. Bu nedenle, iktidarı önceleyici bir yaklaşımı gerekli kılan anayasa çalışması, aşağıdaki katılımcı süreçte yürütülmeli: Ø  Seçim öncesi süreç için, kurumsal anayasa hukukunun sacayağını oluşturan yasama/yürütme/yargı bölümleri, parlamenter sistem inşası amacıyla çerçeve olarak ortaya konulması. Ø  İklim krizinden koronavirüse varan ve insanlığın bekası sorunu haline gelen büyük felaketler, anayasal tasarımı çok yönlü olarak etkilemiş bulunduğuna göre, 21. Yüzyıl Anayasacılığının gereği olarak kapsayıcı ve geniş bir revizyonla hak ve özgürlük güvencelerini düzenleyen sosyal anayasa alanı, insan-çevre ilişkilerini düzenleyen çevresel anayasa ile ikinci aşamada tamamlanmalı. Ø  Katılım süreci: Bu yolda siyasal partiler, toplumsal katılım sürecinin öncüsü ve kolaylaştırıcısı konumunda olmalı.  Demokratik kitle kuruluşları, meslek örgütleri ve sivil toplum örgütleri ekseninde geniş bir katılım öngörülmeli. Bu, tek kişi keyfiliğine dayalı PBDBY şablonuna karşı samimi ve tutarlı bir karşı duruşun tesisi açısından da gerekli. Geleceğe yönelik olarak, zaman boyutu ile anayasa, erişkin yurttaşlardan çok gençleri (ve çocukları) ilgilendirdiğinden, en büyük egemenlik simgesinin yapımı ve değiştirilmesi sürecine genç kuşaklar öncelikle katılmalı. Geçiş dönemi tasarımı, yasama süreci ihmal edilmediği sürece inandırıcı olur: torba yasalar, bütçe görüşmeleri ve Anayasa değişikliği girişimi karşısında demokratik muhalefetin duruşu, geçiş dönemi için de test niteliğinde. Giderayak ivme kazandırılan bir tür heteroklit torba yasa çalışmaları, Yürütme’siz bütçe görüşmeleri ve yetki dışı Anayasa girişimleri karşısında, demokratik muhalefetin eksikleri, özeleştiri hanesinde.  Yalnızca üç örnek: -Cemevleri’ni ‘torba’layan 7421 sayılı yasaya karşı AYM yolunda, HDP ve İYİ Parti, CHP’ye ne ölçüde açık destek verebilecek?
Geçiş dönemi tasarımı, yasama süreci ihmal edilmediği sürece inandırıcı olur: torba yasalar, bütçe görüşmeleri ve Anayasa değişikliği girişimi karşısında demokratik muhalefetin duruşu, geçiş dönemi için de test niteliğinde.
-Bütçe sunumu, CB’nin tekelci yetkisi olduğu halde, CB yardımcısınca yapılan YÜRÜTME’siz bütçeye karşı, CHP-HDP-İYİ Parti, neden ortak ve blok direnç gösteremedi? -Anayasa için girişim yetkisi TBMM tekelinde olduğu halde, Adalet Bakanı’nın parti gruplarını ziyareti, neden geri çevrilmedi? Öte yandan, siyasal partilerin uzmanlık temelinde hazırladığı raporları yasama+yürütme+yargı başlıklarına aktarmada görev üstlenenlerin, uzmanlık sorunu ve yasama sürecine mesafeli konumları, demokratik kararlılık için söylem ve eylem ortaklığını pekiştirmede yetersiz kaldı. Bu özeleştiriler, gündemdeki düzenleme üçlüsü için de geçerli: İçtüzük, öncelikle yasama meclisinin müzakereci bir süreçte nitelikli yasa yapımının gereklerine yanıt vermelidir. Seçim ve siyasal partiler yasaları, siyasal davranış ve tercihlerin hukuki güvencesi olarak, seçmenlerin iradelerini demokratik biçimde temsili organa yansıtacak şekilde düzenlenmeli.  Seçim Kanunları, dağınık seçim yasaları kodifiye edilerek, tek bir yasada birleştirilmeli. Siyasal partilerin, seçimlerin finansmanı ile birlikte düzenlenmesi, demokratik devletlerde olduğu gibi akçasal konularda etkili yaptırımlar, siyasal ahlak ve etik sorunlarının yasa ile düzenleme gereğini en aza indirmeye katkıda bulunacaktır. Tek konu (kod) yasa önerileri, seçim öncesi gündeminde olmalı. Özellikle,  “torba” tarz düzenlemelerle altüst edilen hukuk mevzuatını toparlama iradesi ortaya koyulunca,  öncelik verilecek yasalar, Kamu İhalesi Kanunu, İmar Kanunu, Çevre kanunu, Yerel Yönetimler Kanunu, Kamu Sağlığı Yasası, Eğitim Yasası ve Adil Yargılanma Hakkı Yasaları vb. olmalı. Demokratik hukuk devleti yolunda program ve ilkeler üzerinde yoğunlaşma gereği varken, Millet Masası’nın omurgası CHP-İYİ Parti çizgisinde yinelenen zikzaklar, ( Y. Ağıralioğlu gibi) bazı vekillerin, Anayasayı özümseyemediklerinin de bir göstergesi. Bu ve benzeri çıkışlar, ana hedefe giden yolu pekiştirmek için gözden geçirme gereğini de ortaya koyar:
Demokratik hukuk devleti yolunda program ve ilkeler üzerinde yoğunlaşma gereği varken, Millet Masası’nın omurgası CHP-İYİ Parti çizgisinde yinelenen zikzaklar, ( Y. Ağıralioğlu gibi) bazı vekillerin, Anayasayı özümseyemediklerinin de bir göstergesi.
Ortak söylemin Anayasa’nın toplumsal uzlaşma belgesi özelliği ile uyumlu olması ve kapsayıcı dil,  anayasal yurtseverlik gereğidir: insan haklarına dayanan Anayasa’ya saygılı devlet, laik ve demokratik Cumhuriyet, vb. Toplumsal barış belgesi olarak anayasa dili ve bilgisi, anayasa bilincinin ve kültürünün pekişmesine katkı sağlayıcı olmalı; Siyaset ve devlet yönetiminde düzeyli dil ve doğru bilgi kullanımı, Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve toplumu ile ilerlemesinin itici gücü olacak ve demokratik Anayasa’ya giden yolda uzlaşma birlikteliğini sağlayacaktır. Toplumsal bellek ve özgür halkın özgeçmişi olan anayasa sürecine katkı, nasıl bir ülke, nasıl bir toplum ve nasıl bir devlet istediğimizi geleceğe yönelik olarak birlikte yaşam belgesine yansıtmaktır. Bu nedenle bu süreç,  kadınlar, gençler ve çocuklar başta, bütün yurttaşların katılımıyla, demokratik egemenlik temelinde “yurttaşlık, eşitlik ve laiklik” üçlüsü pekiştirilmelidir. Kuşkusuz, liyakat ilkesi ve anayasa biliminin gerekleri doğrultusunda uzmanların katkısı vazgeçilmez olmakla birlikte, sivil toplum ve demokratik kitle örgütlerinin katkıları, demokratik meşruluk gereği olacaktır. Anayasa değişikliği yapan iktidar, asli kurucu iktidar değil, türev kurucu iktidar olsa da katılım, anayasal uygulamanın etkililik ölçütü olacaktır. Ortak söylem, siyasal iktidarın el değiştirmesi yolunda ortak işlemler yürüten Millet Masası bileşenlerinin ortak eylem sürecine de katkıda bulunacaktır.