Cumhuriyet ayağa kalkmadan savcıları ayağa kalkamaz…
Ali Haydar Fırat
Eğer bu zemin tümden ayağımızın altından kayıp giderse hiçbir harç bu toplumu bir arada tutamaz. Bugün sevgili Atatürk’ün Toros Dağları’nda umut bağladığı o yörük çadırından çıkan dumanı büyütmenin ve büyük bir aleve dönüştürmenin zamanıdır.
Toplumların, sistemlerin, yapıların kriz ve çöküş süreçleri birbirini besleyen durumlar ve semptomlar ortaya çıkarır. Yaşadığımız çürüme ve buna karşı toplumun her katmanında örgütlü olarak ortaya henüz çıkmayı başaramamış derin uğultu, salt bir savcının ortaya çıkarak çözebileceği bir mesele değildir.
Muhalefet partilerinden, bağımsız gazetecilere, Suç Örgütü lideri Sedat Peker’in açıklamalarından gündelik hayatta deneyimlediğimiz bütün iddialar, süreçler, ifşalar aslında büyük bir yıkımın, çöküşün, çürümenin içinde olduğumuzu göstermektedir. Bu süreçte “yok mu cesur bir savcı” arayışı, bekleyişi kuşkusuz hukuk sistematiği içinde yaşanılan olumsuzlukların araştırılması ve çözülmesi talebidir ama yeterli değildir.
Zira mesele çok ağır, çok vahim ve çok derindir. Türkiye’nin soğuk savaş döneminde girdiği konsept ve burada ortaya çıkan yapılar, salt ideolojik bir motivasyonla suç işlememiş aynı zamanda ekonomik süreçleri de iktidar süreçlerini de kapsayan geniş bir organizasyona dönüşmüştür, birbirini beslemiştir.
Bu organizasyonlar, darbe süreçlerinde dokunulmaz hale gelmiş, sonrasında da iktidarlar bunlara dokunacak cesareti göstermemiş ve maalesef beklenen “temizlenme” gerçekleştirilmemiştir. Çünkü devlet dediğimiz yapı “göreli özerkliğini” yitirmiş ve suç örgütleriyle siyasetin ortak organizasyonu ile birlikte bugün içinde debelendiğimiz bataklığı yaratmıştır.
AK Parti her ne kadar teşhis düzeyinde bu yapılara karşı mücadele edeceğini topluma deklere etse de ortaya çıkan büyük kentsel rantlar, siyaset ve suç yapılarının ortaklaşa hareketini ideolojik bir örtü altında yol almasına neden olmuş ve bu durum kurumsallaşmıştır. Devlet organizasyonu yöneten siyasal erk suç örgütlerine tolerans göstermeden bu yapıların bu denli büyümesi, doğallaşması ve geniş bir alanda hükümranlık kuruması söz konusu olamaz. Topluma kutsal değerler üzerinden yani din ve milliyetçilik ekseninde pompaladıkları ideolojik bombardımanın ardında dehşet bir rantın ortaya çıkışı tesadüfi değildir.
Zira ideolojik bir motivasyon hem kitleleri yönlendirmek hem de var olan gerçeği gizlemek adına çok ciddi işlev görmektedir. Bugün mevcut iktidarın daha farklı bir ifadeyle siyasetin sınırları belirsizleşmiştir. Bu belirsizlik etik ve ahlaki bir sorun ortaya çıkarmakla kalmamış bizzat devlet ve sistem ekseninde varlıksal bir sorun yaratmıştır. Yani içinde bulunduğumuz durum sürdürülebilir değildir. Bu devletin ve milletin varlığı açısından artık bir beka meselesidir. Türkiye bu çürüme içinde yol alamaz. Hiçbir toplum bu denli ağır bir çürümeyi kaldıramaz, kaldırmamaktadır.
NE YAPMALI?
Bugün, Cumhuriyetimiz ilk yüzyılını bitiriyor ve ikinci yüzyılına giriyoruz. Ancak bu ağır yükle, bu denli çürüme, çöküş, kriz ve yozlaşma ile yeni bir yüzyıla giremeyiz. Cumhuriyetin bütün kurumları ile ayağa kalkması demokratik bir sürecin ilke ve değerleriyle mümkün olabilir. İçinde bulunduğumuz çöküntünün bütün ayrıntılarına hâkim değiliz ancak gördüğümüz ve öğrendiğiniz kadarıyla devlet sistematiği toplum/halk için değil; rant/suç ekseninde bir yapılanmanın sarmalı içindedir.
Bu sarmal kırılmadıkça hiçbir Cumhuriyet Savcısı ayağa kalkmayacak, kalksa bile daha önce tanıklık ettiğimiz gibi salt belli bir düzeyde kalacak ve asla yaşananlar bütün aktör ve suçlarıyla ortaya çıkarılmayacaktır. Dolayısıyla mesele Cumhuriyetin kendisidir ve ayağa kaldırılması gereken Cumhuriyetimizdir. Bütün siyasal, kültürel, etnik ve inançsal farklılıklarımızı bir yana bırakarak üzerinde yaşadığımız zemin olan Cumhuriyeti kurtarmak zorundayız.
Eğer bu zemin tümden ayağımızın altından kayıp giderse hiçbir harç bu toplumu bir arada tutamaz. Bugün sevgili Atatürk’ün Toros Dağlarında umut bağladığı o yörük çadırından çıkan dumanı büyütmenin ve büyük bir aleve dönüştürmenin zamanıdır. Bir ülke ve toplum böylesi bir çürümeyi kabul edemez, kabullenemez, sürdüremez. Bu yüzden Cumhuriyet ayağa kalkmadan savcıları ayağa kalkmayacaktır. O Cumhuriyeti ayağa kaldıracak olan ise bu ülkenin Cumhuriyete olan bağlılığı ve demokratik birikimidir. Bu mevcuttur ve sonuç alıcı potansiyeldedir.
Yorumlar
Popüler Haberler
Atatürk Havalimanı Katliamı: Ağırlaştırılmış müebbet alan IŞİD'liler tahliye edildi
'Ölünce beni kim yıkayacak?': TRT'nin reklam panoları tepki topladı
Komisyonda mikrofonlar açık unutuldu: 'Çok yanlış yaptı Bakan Hanım'
AK Partili Belediye Başkanı, AK Parti ilçe başkanını Ülkü Ocakları üyelerine dövdürdü
Bakan Fidan: HTŞ, yıllardır bizimle işbirliği içinde oldu
İstanbul'da deprem meydana geldi