Demokrasiye dönüşün piyasalarda yaratacağı iyimser hava ve güçlü ekonomi yönetiminin sağlayacağı düzelmeler, özgürlüklerin hayatımıza katacağı temiz soluk, desteğin artarak sürmesini sağlayacak olumlu değişimler olacaktır. Nisan ayında yayınlanan yazılarımdan birinde yeni Cumhurbaşkanı için yasama çoğunluğuna sahip olmanın önemini anlatmaya çalışmıştım. Kısaca hatırlatayım.  Önerdiği politikaları hayata geçirebilmek için kanun değişikliğine ya da yeni kanuna ihtiyaç duyduğu noktada bu çoğunluk desteği önemlidir. Öte yandan bugünkü tabloda hiçbir siyasi partinin tek başına salt çoğunluğu sağlayamadığını görüyoruz. Bugünkü mevcut iktidar koalisyonunu bağlayan ve bir arada tutan Cumhurbaşkanının anayasadan kaynaklanan atama yetkileri, devletin tüm mali kaynaklarını kontrol yetkileridir. Buna bağlı olarak ittifak ortakları arasında siyasi sadakatin kamu kaynaklarının dağıtımı ile ve yine kamu gücü tehdidi ile sağlanmaya çalışıldığını biliyoruz. Bu güç ortadan kalkınca çıkar alışverişini dayalı ortaklıklar da son bulacaklardır. Her bir siyasi partinin ideolojik farklılıklarından kaynaklı oy farklılaşmaları belirginleşecektir. Kanun gerekli olduğunda önerilen politikalara destek verebilecek muhalif milletvekillerinden destek arayışı da olabilecekler arasındadır.  En son noktada, Cumhurbaşkanı TBMM seçimlerini yenileme yetkisine de sahiptir. Uygun gördüğü bir zamanda erken seçim kararı almak suretiyle bu çoğunluğu da değiştirme yoluna gidebilecektir. Erken seçime gitmeden de TBMM karşısında kullanılabilecek başka önemli yetkiler mevcuttur. Cumhurbaşkanları arzu etmedikleri kanunları kısmen veya tamamen veto edebilmektedirler. Veto sonucunda düzenlenmeden boş kalan alanların büyük kısmında da Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile istedikleri düzenlemeleri getirebilmektedirler. Vetoyu aşabilmek için gereken 301 oya ulaşılabildiği durumlarda bile kanun yapım sürecinin uzunluğu, veto üzerine görüşme zorunluluğu bu düzenlemelerin çok kısa sürede çıkması önünde engel teşkil edecektir. Ayrıca Cumhurbaşkanı anayasaya aykırı olduğunu düşündüğü kanuni düzenlemeler aleyhine Anayasa Mahkemesine iptal davası açabilecektir. Hatırlayalım, en baştan beri bu hükümet sistemine yöneltilen eleştirilerin ortak noktası cumhurbaşkanı ile meclisin gücü arasında dengenin bulunmamasıdır. Cumhurbaşkanlarının çok geniş bir kararname yetkisi mevcuttur. Kılıçdaroğlu da mevcut yasalarda değişiklik yapmadan büyük oranda kararname yetkisini kullanmaya yönelebilecektir. Hemen belirtelim ki mevcut durumda yasalar da cumhurbaşkanına çok geniş bir manevra alanı sunmaktadır. Bu yasaları değiştirmeden de onlara uyarak veya cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkararak politika önerilerinin önemli kısmını hayata geçirebilir.
Son söz olarak, Kılıçdaroğlu kazanırsa hayatımıza, iş dünyasına, ekonomiye, yoksul kitlelere, sivil topluma ve gençlere vaat ettiği ekonomisi iyi yönetilen, özgür, adil ve demokratik ülkeye doğru dönüşümü başlatabilecek güçtedir.
Tüm merkez devlet teşkilatını yeniden düzenleyebilecek, kamu tüzel kişisi oluşturabilecek, üst düzey kamu görevlilerini yeniden belirleyebilecek, atama ve yükseltme kriterlerini tanzim edecek gücü vardır. Yüksek yargıya ve Hakimler Savcılar Kuruluna atama yetkileri mevcuttur. Güçlendirilmiş parlamenter sistem vaadine gelince, bu anayasa değişikliği gerektirmektedir. Mevcut durumda hiçbir ittifakın ya da partinin anayasayı tek başına değiştirecek gücü elde etmediğini söyleyelim. Anayasa değişikliği yapabilmek kanun yapmaktan çok daha güç koşullara bağlanmıştır. Minimum 360 kabul oyu ve halkoylamasında yüzde elli artı bir veya en az 400 kabul oyu gereklidir. Dolayısıyla güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçebilmek tüm partilerin katılacağı, sivil toplumun katılacağı müzakere, pazarlık ve uzlaşma süreçlerinden geçerek olabilecek bir husustur. Bu zaten her demokratik anayasa yapım sürecinin de bir gereğidir. Söz konusu gereklilik salt çoğunluk millet ittifakında olsaydı da değişmeyecekti. Kılıçdaroğlu’nun kazanması hâlinde olabilecek siyasi ve ekonomik gelişmeler ise tüm bu anayasal yetkilerin açıklayabileceğinin üzerindedir. Demokrasiye dönüşün piyasalarda yaratacağı iyimser hava ve güçlü ekonomi yönetiminin sağlayacağı düzelmeler, özgürlüklerin hayatımıza katacağı temiz soluk, desteğin artarak sürmesini sağlayacak olumlu değişimler olacaktır. Cumhur ittifakının iki büyük partisinde lider değişimi süreçlerinin başlaması da bu olasılıklar arasındadır. Son söz olarak, Kılıçdaroğlu kazanırsa hayatımıza, iş dünyasına, ekonomiye, yoksul kitlelere, sivil topluma ve gençlere vaat ettiği ekonomisi iyi yönetilen, özgür, adil ve demokratik ülkeye doğru dönüşümü başlatabilecek güçtedir.