Füsun Hanım’ın araştırmalarına göre 2007 ve 2023 yılları arasında Türkiye'deki nüfus 14,6 milyon artmış, fakat seçmen sayısı 21,4 milyon artmış. Bu, 16 yıl içerisinde 6,7 milyonluk bir fazlalık oluşturuyor. Çok sevdiğim ama uzun süre kendisiyle yüz yüze görüşemediğim, saha çalışmaları konusunda tecrübeli eski bir dostumla ancak telefonda sohbet etme imkânına sahip oldum. Şu anda hâlihazırda muhalefet belediyelerinden birinde görevli olan, daha önce de seçimlerdeki manipülasyonlarla ilgili Deniz Baykal’a 2007-2009 tarihleri arasında brifing veren ve hâlen bilfiil muhalefetin mitinglerine gözlemci olarak katılan arkadaşıma seçimlerle ilgili ne düşündüğünü sordum. Bir dokundum bin ah işittim. Önce sahaya ilişkin gözlemiyle başladı. Ona göre seçimleri aslında CHP ve Kılıçdaroğlu kazanmış.  O da bir çokları gibi seçimi en çok oy alanın değil, sayma gücünü ve kimin yarışı önde bitirdiğini ilan etme gücünü elinde tutanın kazanacağını düşünenlerden. Ona göre seçimlere Kılıçdaroğlu %65’le açık ara önde başlamış ancak terör, güvenlik, HDP meselelerinden dolayı bu oylar %53-54’e kadar gerilemiş. Ben “hadi %5-7 sahada gözlemle belli olur da %1-2 nasıl belli olur?” diye sordum. “Hocam sahadan neyin ne olduğu gözlemle belli olur” dedi. Aradaki farkın en az %6-7 bandında olduğunu ve sahada gözlemlenemeyecek bir şey olmadığını söyledi. Devam etti: “Buna hile denmez. Buna hile demek dönen geniş çaplı ve sistematik manipülasyonu küçümsemek olur” diye konuştu. Ben de “ee peki o zaman eteğindeki taşları dökmeye başla” dedim. Başladı anlatmaya…. En büyük manipülasyon sandık kurullarında tutanak birleştirme aşamasında yaşanıyormuş. Biz sadece sandıklardaki müşahitleri biliyoruz bir de sandık kurullarında birleştirmeyi yapıldığı yerde de müşahitler bulunuyor ya da bulunması gerekiyormuş. Ama Millet İttifakı’nın müşahidi bu kurullarda var mı yok mu belli değil, buna dair bir şey söyleyemedi.  Peki bunu nasıl yapıyorlar diye sordum, “oturup uzun uzun konuşmamız gerekiyor böyle ayaküstü olmaz” dedi.  Okuyucularıma konuyla ilgili daha detaylı bir yazıyı, gizemli arkadaşım beni enforme ettiğinde önümüzdeki haftalarda aktaracağım inşallah. Ama şunu belirtmeliyim, ısrarla kendisine bölgede deprem nedeniyle oluşan kaos üzerinden ya da seçmen sayısının fazla gösterilmesi üzerinden bir manipülasyon olduğuna dair çok miktarda veri olduğunu ifade etmeme rağmen seçimlerdeki hile ve çarpıtmanın çok daha farklı olduğunu ifade etti. Dediğim gibi gizemli dostum detaylara girerse, bunları aktarmaya devam edeceğim. Zira iddiaları çok ciddi ve bizzat kendisinin bazı olaylara tanık olduğunu ifade ediyor. Deniz Baykal’a konuyla ilgili brifing verdiğini ifade eden arkadaşım, onun brifingde “bunlar evet çok önemli” dediğini ama gerisinin gelmediğini kaydediyor. Bir başka önemli iddia da CHP içerisine devlet tarafından sızıldığı ve CHP’nin içindeki bu isimlerin bizzat bu manipülasyonun bir parçası oldukları. Tabii, kendisi isim verdi ama hukuki sorumluluk nedeniyle biz isim olayına giremiyoruz. Gelelim diğer iddialara… Aynı sitede yazı yazdığımız dostum Nezih Onur Kuru ve Füsun Sebil ise konuya seçmen sayısı açısından yaklaşıyor. Her iki isim de mevzuyla ilgili sosyal medyada paylaşımlar yaptılar. Konuyla ilgili yazısında belirttiği gibi Füsun Hanım, meseleyle Ekim ayından bu yana ilgileniyormuş. Bir analiz yaptıktan sonra meseleyi iki uzmanla yaklaşık bir ay çalışmış,  ardından bir kaç ilgili kişiyle daha konuşmuş. Anlayacağınız konu ne bir dedikodu ne de bir iddia. Bunlardan çok daha öte bir anlam ifade ediyor ve konu akademik bir boyut kazanmış durumda. Nitekim bu yazıda Türkiye’de ciddi bir manipülasyon iddialarını teyit eden, İngilizce bilimsel bir makaleye de değineceğim.
Bu vatandaşlık meselesi de ilginç aslında, dünyada Türkiye gibi vatandaşlık alır almaz oy kullandıran bir ülke pek bulunmuyor. Örneğin Lübnan gibi devlet otoritesinin pek yerleşmediği ülkelerde bile vatandaşlar ancak pasaport elde etmelerinden on yıl sonra oy kullanabiliyorlar.
Füsun Hanım’ın araştırmalarına göre 2007 ve 2023 yılları arasında Türkiye'deki nüfus 14,6 milyon artmış, fakat seçmen sayısı 21,4 milyon artmış. Bu, 16 yıl içerisinde 6,7 milyonluk bir fazlalık oluşturuyor. Yapılan analizler sonucunda, bu 6,7 milyonluk seçmen artışının ölüm, doğum veya genç nüfusun yaşlanmasının etkisiyle açıklanamadığı görülüyor. 2014'ten itibaren ise vatandaşlık alan yabancı seçmen sayısı ayrı olarak verilmeye başlanmış. Bu vatandaşlık meselesi de ilginç aslında, dünyada Türkiye gibi vatandaşlık alır almaz oy kullandıran bir ülke pek bulunmuyor. Örneğin Lübnan gibi devlet otoritesinin pek yerleşmediği ülkelerde bile vatandaşlar ancak pasaport elde etmelerinden on yıl sonra oy kullanabiliyorlar. Yazıda göze çarpan diğer hususları ise şöyle özetlemek mümkün:
  1. 2007-2010 aralığındaki 3,1 milyonluk nüfus artışına karşın, 6,7 milyonluk seçmen artışı dikkat çekiyor.
  2. 2023 seçimlerinde de tuhaflıklar gözleniyor. Seçmen sayısındaki artış hızı, nüfus artış hızının iki katı olmuş. Yani 2018 seçimine göre nüfus 3,8 milyon artarken, seçmen sayısı 5,6 milyon artmış.
  3. 20 yıldır Nüfus İşleri Genel Müdürlüğünün işlerini yürüten Kale Yazılım'ın işlerinin yazılımı, 2023 Ocak ayında Turkcell altında kurulan Global IT adlı firma tarafından satın alınmış. Seçim öncesi bu değişikliğin anlamı sorgulanıyor.
  4. Analizlerde adrese dayalı nüfus sayımının başladığı 2007'den itibaren artışlara bakılmış, fakat 2007'den önce de tuhaflıkların olabileceği belirtilmiştir. Örneğin 2007 seçimlerinden sonra anketlerin ve sonuçların farklı çıktığına dikkat çekilmiş.
  5. Son 20 yılda nüfus ile seçmen sayısı arasında tutarsız bir artış gözlemlenmiş.
  6. Bu durumun genç nüfusun yaşlanması ile açıklanması mümkün görünmemektedir. 2002'de 19 yaş altı nüfusun %40.1 olduğu, 2023'te ise bu oranın %30.3'e düştüğü görülmüştür. Bu durum sadece yarım milyonluk bir seçmen artışına işaret ederken, gerçek artış 5 milyon civarındadır.
  7. Doğum oranının düşüş gösterdiği ve ölüm oranının ise sabit bir çizgide ilerlediği belirtilmiştir. Bu da seçmen sayısındaki anormal artışı açıklayamamaktadır.
  8. Genel olarak, genç nüfusun yaşlanması, doğum ve ölüm oranlarındaki değişimlerin, son 16 yılda seçmen sayısını %10.5 artırmak için yeterli olmadığı sonucuna varılmıştır. Ayrıca seçmen sayılarının yıllara göre düzensiz bir biçimde değiştiği belirtilmiştir.
Öte yandan “Forensic analysis of Turkish elections in 2017–2018” (2017-2018 Türkiye Seçimlerinin Adli Analizi) adlı bilimsel makalede söz konusu tarihlerde yapılan seçim ve referandumlarda aşırı katılım ve blok oylar üzerinde duruluyor. Makalede şu ifadeler kullanılıyor: “2017 Anayasa Referandumu'nda Türkiye'nin yönetim şeklinin değiştirilmesine dair 'Evet' oylarının çoğunluğuyla, tüm yürütme yetkisi Cumhurbaşkanı Erdoğan'a aktarıldı. Ancak, bu referandum çeşitli seçim usulsüzlüğü ve düzensizlik iddialarıyla karşılaştı. Bu durumu analiz etmek için, seçim verileri üzerinde istatistiksel incelemeler gerçekleştirildi. İnceleme sonucunda, 2017 Referandumu'nda sistematik ve önemli istatistiksel destek bulunan oy doldurma ve seçmen düzeltme gibi olası usulsüzlükler tespit edildi. Ayrıca 2018 erken seçimlerinde benzer istatistiksel düzensizlikler bulundu. Bu bulgular, seçimlerde sistemli ve potansiyel olarak hileli eğilimlerin olduğunu gösteriyor ve bu tür suistimalleri önlemek için daha fazla dikkat gerektiriyor.” Evet sayın okuyucular, işte durumlar böyleyken böyle…