AKP, siyasal alanı kriminalize, diplomatik alanı politize etmiş; ekonomik alanı çöküntüye uğratmıştır. Dolayısıyla içinden geçtiğimiz süreç salt bir hükümet sorunu değildir. Her açıdan devlet, hükümet ve sistem krizi üst üste binmiştir. AKP’nin bu “başarısı” herkes açısından hem derin bir arayışı gündeme getirmekte hem de herkesin katlanacağı/katlanmakta olduğu durumları ortaya çıkarmaktadır. Bugün siyasal alanda kendisine eleştiri getiren kişi ve kurumlara dönük olarak yaftalama çabası bir tür siyasal kültüre dönüşmektedir. Eleştiri sahibi kurum ve kişileri terör örgütü ile ilişkilendirmesi aslında siyasal bir karşı eleştiri üretmekteki çaresizliğini ortaya koymaktadır. Bu durum her geçen gün daha kronik bir sorun halini almaktadır. AKP’de siyasal sözün bitmesi aslında- ve doğal olarak- siyasetinin tükenmesinden ileri gelmektedir. O nedenledir ki iş artık komplo teorileriyle götürülmeye çalışılmaktadır. “Bütün dünya bize düşman” algısı bunun bir sonucudur. Buradan hareketle diplomatik alanın politizasyonu; daha doğrusu iç siyaset odaklı kullanımı onun teknik, diplomatik, ulus üstü aklını kapatmıştır. Buna eşlik eden bir diğer durum ise ekonominin salt iktidar aygıtının bir parçası haline getirilmiş olmasıdır ki bu, ekonomik alanı çöküntüleştirmiştir. Borçla döndürülmeye çalışılan bu ekonominin halkın üstüne çökmesi ise an meselesi halini almıştır. Bütün bu tespitlerin bizi getirdiği nokta şurasıdır. Karşımızda olayın vehametini kavramış bir siyasal yapı bulunmamaktadır. Yani bu ülkenin her alanda yeniden inşasını önüne ana bir hedef olarak koyan bir akıl ne yazık ki mevcut değildir. Türkiye’deki siyasetin meseleyi salt bir iktidar değişimi gibi okuması; ya da bu çerçevede eylem ve söylem geliştirmesi, aslında toplumsal talebin, beklentinin ve de bunun ötesinde üç kırılmaya ilişkin yeni bir şekilleniş beklentisini karşılayamamaktadır. Bu durum siyasal ve toplumsal heyecanın oluşmasına engel teşkil etmektedir. Türkiye toplumu kapsamlı bir değişim istemektedir. Çünkü eski kurum ve siyaset tarzının kendisini geleceğe taşıyamayacağını görmektedir. Eski sözlerin kendisini yeni dünyayla buluşturmayacağının bilincindedir. Yeni bir dünya kurulurken o yeni dünyada var olmak istemektedir. İçeride biriken bu enerjiyi siyasal alana taşıyan aklın, aktörün ve siyasetin kendisine yol göstermesini beklemektedir. Dolayısıyla AKP’yi hala var kılan onun gücü, siyaseti, içeride ve dışarıdaki atraksiyonları değildir. İşte bu yokluktur. Bu yokluk hali sadece CHP’nin sorunu değildir. Bu ülkede AKP dışındaki bütün kesimlerin ortak problemidir. Bütün bu kesimlerin ortaklaşacağı zemin ise her alanda yeni bir ülkenin inşa edileceği vaadi ve elbette bunu somutlaştıracak programdır. İster erken ister zamanında seçim olsun; böyle bir program çok büyük bir aciliyet taşımaktadır. Bu seçimlere partilerin seçim bildirgeleri ile gidilemez. Bu seçimlere bütün Türkiye’yi ortaklaştıracak bir programla gidilmelidir. Bu program ülkedeki bütün talep ve beklentilere cevap vermeli ve en önemlisi Cumhurbaşkanı Erdoğan karşısına çıkacak aday, bu programı uygulayacağını taahhüt etmelidir. Bütün bu kırılma alanlarını yeniden yapılandıracak olan böylesi bir programdır.