“Softa sınıfının din simsarlığına izin verilmemelidir. Dinden maddi menfaat temin edenler, iğrenç kimselerdir. İşte bu duruma karşıyız ve buna müsaade etmiyoruz. M. K. Atatürk.

Türkiye, adına ister radikal dincilik ister selefilik ister siyasal İslamcılık ister vahabilik ve tekfircilik diyelim; ağır bir terör gerçeğiyle karşı karşıyadır. Mesele salt teröre indirgenmeyecek kadar da büyük ve tehlikelidir. Son olarak Reina saldırısında da görüldüğü üzere seküler yaşamın bütün alanlarına dönük bir saldırı söz konusu. Bu saldırı salt terör eylemi ile ilgili bir durum değildir. İslamcı medyanın yeni yıl kutlamalarına dönük provokasyonu, Diyanetin fetvası, sokakta bildiri dağıtarak insanları tehdit eden gericiler ve son perde olarak terör; hepsi birbirini tamamlıyor. Bütün bunların amacı bu ülkede Atatürk Cumhuriyeti’nin kazanımlarını, değerlerini yok etmek, laikliği ortadan kaldırmak; özgürlük, eşitlik, barış ve temel insan haklarına dayalı mücadeleyi ezmektir. AKP’nin yanlış dış politikası nedeniyle IŞİD benzeri yapıların musallat edilmesi, halihazırda tarikat ve cemaat sarmalındaki Türkiye’nin bir Orta Doğu ülkesine dönüşmesine yol açmıştır. Sürekli olarak vurguladığımız gibi, AKP kendi sosyolojisini oluşturmuştur. Ama bu sosyoloji AKP’yi bile yaşatmayacak kadar radikal bir savrulma ve kayma içindedir. Türkiye AKP’nin içeride ve dışarıda izlediği politikalar nedeniyle siyasal İslam’ın yeni cihat coğrafyasına dönmüştür. Dolayısıyla siyasal İslamcılık ya bu topraklarda yenilir; ya da bu topraklar tümüyle cihatçı yapıların egemenliğine girer. Bu nedenledir ki Türkiye ağır ve büyük bir hesaplaşmaya gidiyor. Hangi partiden, inançtan, mezhepten olursa olsun ya birlikte yaşamı savunmak adına bir birleşime gidilir; ya da bu radikal dinci yapılanmalara teslim olunur. Laikliğin giderek suç unsuru haline getirilmesi, yaşam tarzına dönük fiili müdahaleler sıradan insanın gündelik yaşamını biçimlendirmeye, yön vermeye ve onu dinci hegemonyaya boyun eğmeye zorlamaktadır. AKP’nin inşa ettiği devlet ve toplum yapısından türeyen ve bulduğu ortamda serpilip gelişen bu yapılar, çok ciddi ve yaşamsal bir tehdit oluşturmaktadırlar. Bugün FETÖ’nün darbe girişimiyle ortaya çıktığı gibi devlet içinde tarikat/cemaat yapılanmalarının ulaştığı düzey korkunçtur. Her tarikat/cemaat darbe girişiminde bulunacak kadar güçlenmişse; ya da devletin hareket mekanizmalarını kontrol edebiliyorsa bu durum yaşadığımız sürecin ne denli zor olacağının göstergesidir. Bu ülkede FETÖ’nün emrindeki askerler darbe yapmaya kalktı. Yine aynı örgüte mensup olduğu söylenen bir polis Rus Büyükelçisini öldürdü. IŞİD’e mensup teröristler çok sayıda insanımızı katlettiler. Bu ağır saldırılar karşısında devlet ve hükümet mekanizmasının zaafının olmadığını söylemek mümkün müdür? Hiçbir kamu görevlisinin istifa etmemesi nasıl açıklanabilir? Dünyanın bütün demokratik ülkelerinde kamu görevlileri, yurttaşları saldırılara karşı koruyamadıkları zaman istifa eder. Yürüttüğü politikalarla yurttaşlarımızı, ülkemizi, güvenlik güçlerini bu saldırıların hedefi haline getiren AKP’nin hiçbir özeleştiri yapmaması, sorumluluk almaması, kusuru bulunanları yargı önüne çıkarmaması bizi daha çok saldırının hedefi haline getirecektir. Bu ülkede gerçekleşen her terör eyleminin arkasında emperyalizm vardır. Ancak mesele emperyalizme imkan vermemek ve buna dönük güçlü bir toplumsal ve siyasal barışı sağlamaktır. Dinci, mezhepçi, etnik terör karşısında en güçlü silah toplumun bütün kesimlerinin dayanışması ve birlikteliğidir. AKP bunu yapmadığı gibi kullandığı dil, söylem ve eylemlerle iktidarda kalmak uğruna toplumsal barışa inanılmaz zarar verdi. Her şeye rağmen bu sarmaldan çıkış mümkündür. Bu ülkenin yurttaşları için çıkış yolu Atatürk Cumhuriyetine, onun devrimlerinin değerlerine ve temel insan haklarına bağlı kalarak teröre karşı dayanışmayı güçlendirmek ve gericiliğe karşı laikliği ödünsüz bir biçimde savunmaktır. Türkiye’nin her alanda yeniden inşa edilmesi gerekmektedir. AKP’nin yarattığı tahribatı ve iktidarda kaldığı sürece yaratacağı tahribatı onarmak kolay olmayacaktır. Bu ülkede ayrımsız bütün parti, görüş ve düşünceden insanlarla demokrasi, cumhuriyet için ve teröre karşı bir araya gelmek tarihsel önemdedir. İnsan hayatı ve huzur içinde yaşadığı ülke her partiden daha önemli ve değerlidir. Böyle bir yurttaş dayanışması bütün fay hatlarını yeniden onarır ve yeni bir umut olarak ülkenin geleceğe güvenle bakmasını sağlar. O nedenledir ki herkesin nefret dilinden uzaklaşması, ayrışmadan kaçınması, teröre karşı açık ve net tavır alması önemli ve zorunludur.