Türkiye'de seçim süreçlerine bakıldığında propaganda çalışmaları başlamadan yurttaşların genel kanaati oluşmuştur. Bu kanaatin değiştiği de pek görülmemiştir. Çünkü Türkiye'de halk yoğun bir biçimde siyasetin içindedir ve politizedir. Öte yandan sanıldığının aksine demokrasi ve cumhuriyet halk tarafından yoğun bir biçimde içselleştirilmiştir. Buradan hareketle referandum genel olarak cumhuriyet ve demokrasinin oylanması biçiminde geçecek ve AKP bunu gördüğü için sayın Başbakan sürekli olarak bunun bir rejim değişikliği olmadığını anlatmaktaya çalışmaktadır. Referandumun yumuşak karnıı burasıdır ve AKP burada savunmadadır. İletişimde savunmada olan dezavantajlıdır. Bu durum “hayırcılar” için olumlu “evetçiler” için olumsuzdur. Referanduma neden gidildiği AKP tarafından iyi anlatılmadı. Bu saatten sonra da bunun anlatılması pek mümkün olmayacaktır. İçerik olarak bunu anlatacak bir formül de bulunmamaktadır. Çünkü tümüyle ülkenin kaderi tek bir kişinin eline bırakılmakta ve bunun demokratik bir sistemde olumlu karşılanması söz konusu olamamaktadır. Bu durum da “hayırcılar” için olumlu ve “evetçiler” için olumsuzdur. Türkiye'de oturmuş teamüllerin başında Cumhurbaşkanının tarafsızlığı gelmektedir. Hangi siyasi görüşte olursa olsun herkes Cumhurbaşkanının tarafsızlığını önemser. Bu noktada “evet” diyecekleri varsayılan AKP'lilerin bile partili bir Cumhurbaşkanını anlaması, anlatması ve kabul etmesi olası değil. Dolayısıyla bu durumda “hayır” için çok önemli bir avantaj oluşturmaktadır. İktidar partisi evet için temel gerekçeyi devlette çift başlılığın kaldırılması olarak kamuoyunun gündemine getirip tartışmaktadır. Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın yürütmede çift başlılık meydana getirdiğini söylemektedir. Oysa sadece 15 yıllık AKP iktidarı bile bunun aksini somut olarak kitlelere anlatmaktadır. Zira bu süreçte derin bir çatışma, tartışma ve ayrışma olmadı ve hatta eski Başbakan Ahmet Davutoğlu Cumhurbaşkanının isteğiyle istifa ederek görevini Binali Yıldırım'a devretti. Öte yandan çift başlılık eğer referandumda evet çıkarsa merkezi düzeyden bütün şehirlere yayılacaktır. Çünkü söz konusu değişiklikle Cumhurbaşkanı hem vali hem il başkanını hem kaymakamı hem de ilçe başkanını atayacak. Böyleyece her il ve ilçede çift başlılık ortaya çıkacak. Bu durumun anlatılması da pek olası değil ve “hayır” demek için güçlü bir sebeplerden birini teşkil etmektedir. AKP iktidarının iki önemli kaynağını oluşturan "istikrar" ve "ekonomik büyüme" hem şuan içinde bulunduğumuz koşullar nedeniyle etkisini kaybetmiştir hem de referandum süreci sonrasında evet çıkması durumunda giderek daha da kötüleşeceği genel kabul görmüş bulunmaktadır. Ekonomi ve demokrasi ilişkisini artık herkes kabul etmekte ve dünyanın en gelişmiş 10 ülkesinin parlementer demokrasi (ABD hariç) ile yönetiliyor olması ve en geri kalmış 10 ülkenin başkanlık benzeri rejimlerle idare edilmesi güçlü bir argüman olarak kampanya sürecinde belirleyici olacaktır. AKP buradaki şansını ve ikna kabiliyetini büyük ölçüde yitirmiştir. AKP'nin bu süreçteki belki de tek artısı devlet gücünü kullanması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçimlerdeki başarısıdır. Ancak AKP şunun farkında değil, seçimleri kazandığı zemini ortadan kaldırmaktadır. Yani devlet gücü ve Cumhurbaşkanının kitleler üzerindeki etkisi bugüne kadar AKP için olumlu bir durum olarak görünse de bundan sonra ne derece belirleyici olacağı tartışma konusudur. Çünkü radikal bir değişim yaratma çabası AKP için olumlu bir durum ortaya çıkarmayabilir. Genel hatlarıyla ortaya koymaya çalıştığımız bu süreçte “evet”in oldukça negatif bir konumlanma içinde olduğunu söyleyebiliriz. Kuşkusuz önümüzdeki süreçte içeride ve dışarıda ne tür gelişmelerin olacağını bilmiyoruz. Ancak bugün itibariyle referandum sürecinin “hayır” için çok daha elverişli bir ortama sahip olduğunu rahatlıkla dile getirebiliriz.