Bugün kime sorarsanız bu ülkenin her alanda yeniden inşasının, yapılandırılmasının, bir tür restorasyonunun zorunlu olduğunu söyler. Bu bir anlamıyla iktidarın ömrünü tükettiği ve bu iktidardan yeni bir beklentinin kalmadığının da göstergesi olarak okunabilir. Bu elbette ilk defa karşılaştığımız bir durum değil. Türkiye’de siyasal aktörler, çok partili yaşama geçildiğinden beri ülkenin hiçbir sorununa kalıcı çözüm üretmediler. Elbette sorumluluk sürekli iktidarda olan sağda; dolaylı olarak da iktidar olmayı başaramayan soldadır. Bir ara not olarak şunu belirtmekte fayda var. Bugün sıklıkla sağ-sol ayrımının kalmadığına; meselenin ülke meselesi olduğuna dair bir tez ileri sürülmektedir. Oysa temel soru şudur; bu ülkeyi kim bu hale getirdi ve bu halden hangi siyaset çıkaracaktır? Siyaseti sağ sol üzerinden okumak bugün çok arkaik gibi görünse de bu, aslında siyasal olanın teknokratlaşması, siyasal öznelerin özne olmaktan çıkıp ideolojik olmayan varlıklara dönüşmesi anlamına gelmektedir. Dolayısıyla bu iddia, tez ve tespit tarihin doğrulamadığı ve doğrulamayacağı bir durumdur. Bunun arka planında post-modern teorinin sefaletinin olduğunu da not düşelim. Gelelim bize… Bir süredir Meral Akşener üzerinden bir tür siyasal projeksiyon yapılmaktadır. Müstakbel parti, AKP’nin yarattığı düzenden bir tür kurtuluş olarak görülmektedir. Bunda haklılık payı var. Ama bir o kadar da sol adına ağır bir yenilginin iz düşümü var. Şöyle ki, Demokrat Parti kapatıldıktan sonra Adalet Partisi açıldı ve o iktidar oldu. Adalet Partisi’nden sonra Anavatan Partisi kuruldu ve o iktidar oldu. Sonra Doğruyol Partisi iktidar oldu, tekrar Anavatan Partisi ve MHP, DSP ortaklığıyla iktidarı paylaştı. Bütün bu siyasal partilerin tarih sahnesinden çekilme tartışmaları yaşanırken Adalet ve Kalkınma Partisi ortaya çıktı ve sağ iktidarlarının devri daim hale geldi. Bugün AKP’nin ülkeyi yönetemediği, her alanda ciddi bir krizin olduğu ifade edilmekte ve zaten durum da bunu göstermektedir. Ancak beklenen solun iktidarı değil. Beklenen kendisini yeniden üreten sağın iktidarı. Emin olun Meral Akşener o partiyi kurar ve bir süre sonra iktidar da olur. Bugüne kadar yaşanılan siyasi süreç bunu göstermiştir. Ve ne yazıktır ki sol bir türlü gerekli dersleri çıkaramamış ve kendisini bir iktidar alternatifi olarak sunamamıştır. Demirel’den kurtulalım ne olursa olsun, Özal’dan kurtulalım, Çiler’den, Mesut Yılmaz’dan kurtulalım; şimdi de Cumhurbaşkanı Erdoğan… Peki Meral Akşener geldikten sonra devlet mekanizması farklı mı işleyecek? Devlet aklı daha mı demokrat bir işleyişi ortaya çıkaracak? Salt kişilere indirgenen bir siyasetin sistemi sorgulama, değiştirme istenci ve perspektifi olamaz. Evet Meral Akşener’in gelmesi sağda bir bölünme yaratabilir ve bu sol için bir avantaja dönüşebilir. İşte sorun tam da bu noktada ortaya çıkmıyor mu? Kendisi özne olmayan bir siyasetin başka öznelerden kendisine alan açmasını bekleme talihsizliği ve çaresizliği… Şu soru bugün ülkedeki herkesin önündeki temel sorudur. Sol neden iktidar olacağına kendisini ve halkı inandıramıyor?  Bir diğer soru, sağın bütün renkleri iktidar olmuşken ve üstelik krizlerle ülkeyi yönetilemez hale getirmişken sol neden bu gerçeği halkın önüne koyup kendisini bir iktidar alternatifi olarak sunamıyor? 1950 yılından başlayarak sağ partinin alternatifi hep sağdan çıktı. İktidardaki parti ve kişiler değişti; ama devletin çekirdeği, yönetim zihniyeti, kadroları değişmedi. Bir anlamıyla 67 yıllık kesintisiz sağ iktidar şimdi yeniden başka bir ad ve aktör halinde görevi devralmaya hazırlanıyor. Sosyolojik ön kabulle ülkenin sağcı olduğunu varsayarak sağdan aday çıkarmak; ya da sağ siyaset yapmak giderek siyasetsiz, teslimiyetçi bir yapı ortaya çıkarmıştır. Sol özgüvenini yitirmiştir. Sol artık kendisinin memleketi yöneteceğine inanmıyor. Sürekli sağdan aday çıkarıp kaybetmek artık doyum noktasına ulaşmıştır. Eğer CHP il ve ilçe kongrelerinde sol bir ses yükselmezse sağın iktidarı altında yaşamaya devam edilir. Bu durum öyle bir noktaya gelmektedir ki CHP’de; ya da solda siyaset yapmanın politik, ideolojik bir zemini, anlamı ve tahayyülü kalmamaktadır. Farkında olunmadan yaşanılan sağ sapma değildir. Tehlike çok daha büyüktür. Tehlike bir bütün olarak solu anlamsızlaştıran bir amorf siyasi formun egemen hale gelmesidir. Bundan kurtulmak tarihi ve zorunlu bir siyasi sorumluluktur. Mesele sağ iktidarın devamlılığını ortadan kaldıracak bir sol iktidar alternatifini inşa etmektir. Bugün yaşanılan pratik solu felç etmektedir. Kadim çelişkiler değişmediğine göre klasik ayrımlardan kaçmak iktidarların işine gelir. İktidarda kimin olduğu ve kimin olacağı da ortadadır. Başlıktaki ironinin trajik bir başka örneğini yaşama sürecine girmiş bulunuyoruz...