Bugün ülkede yaşanan krizleri ve bu krizlerin perde arkasında kimlerin, hangi politikalar; ya da politik öznelerin olduğunu, sanıldığının aksine, sıradan yurttaş çok iyi bilmekte ve görmektedir. Bütün bunların nedeni; yani iktidarın bütün söylemlerine inanmış görünmenin sebebi kendisini bütün bu krizlerden çıkaracak bir performansın yokluğudur. Yani geniş kitleler umutsuzca ve de güçlü bir siyasi alternatifin yokluğundan kaynaklı olarak iktidarın söylemine alan açmakta, inanmış gibi yapmakta ve çoğu zaman onların söylemini yeniden dolaşıma sokmaktadır. Burada muhalefetin yapması gereken iktidarı suçlamak değildir. Bu doğru bir iletişim ve siyasi strateji değildir; olmadığı da bugüne kadar ortaya çıkmıştır. Yani AKP’yi suçlamanın, siyasal İslamcıları Amerikancı ilan etmenin kitleler nezdinde bir karşılığı yoktur. Buradaki temel mesele krizlerin nasıl çözüleceğini anlatma becerisidir. Yani bu ülkede her şeyin bir altüst oluş içinde olduğunu durup durup söylemeye, iktidarı sürekli bir biçimde eleştirmeye yeltenildiğinde halktaki soru şu olmaktadır; “senin çözümün nedir?” Bu nedenle AKP ve elbette ki MHP dışındaki partiler ve aktörler krizin siyasal, ekonomik, diplomatik eleştirisini yapmak yerine siyasal, ekonomik, diplomatik çözümünü ortaya koymalıdır. Türkiye’de ana akım kapitalist-neoliberal paradigma ne 1980 ne 1990’lar; ne 2001’de olduğu gibi bir kriz içindedir. Yaşanan kriz çok daha köklüdür. Devlet mimarisini saracak denli bir büyük kriz içindeyiz. Mesele buradaki derinliği anlayacak ve buna karşı bir çözüm politikası oluşturacak muhalefetin yokluğudur. Halkın zaten bildiği gerçekler üzerinden AKP’yi eleştirmenin hiçbir getirisi olmadığı gibi bu durum halkı “bunların eleştirmekten başka ellerinden bir şey gelmiyor, yine en iyisi AKP” noktasına getirmektedir. Oysa yapılması gereken sadece ve sadece çözümü anlatmaktır, çözümü konuşmaktır. Bunun için topyekün bir iletişim stratejisine ihtiyaç bulunmaktadır. 1- En yakıcı kriz alanlarını tespit etmek 2- Bunların çözümüne ilişkin somut, gerçekçi, uygulanabilir önerileri sunmak 3- Kamuoyunda karşılığı olan aktörlerle; yani halkın bütün bu politikaları hayata geçireceğine inandığı kişilerle alanlara, medyaya çıkmak 4- Güçlü bir iletişim örgütlenmesi ile, mahalleden medyaya kadar, her alanda yeni bir yapı meydana getirmek Bütün bunlar yapılmadığı takdirde kriz döngüsü devam edecektir. Yani bütün bu kriz hali devam edecek ve halk AKP’ye umut beslemeye, onun çözüm üreteceğine inanmaya devam edecektir. Dolayısıyla muhalefetteki “bu krizden sonra AKP gider” beklentisi siyasetin doğasına, akışına, bilimine aykırı olduğu gibi; bu beklenti içinde olanların da siyasetin ne kadar uzağında olduğunu ortaya koymaktadır. Krizde iktidarların değişimi mümkündür; ama mevcuttan daha iyi bir alternatif olması koşuluyla. Bu çerçevede gündelik AKP eleştirisi ile bir yere varılmayacağı açıktır. AKP’den daha fazla çalışmadan, daha fazla örgütlenmeden, onun medya gücünden daha büyük bir güç meydana getirmeden, yeni siyasal ve sosyolojik bir paradigma oluşturmadan AKP’nin yaşanan krizle gideceğini sanmak beyhudedir. Ötesinde şöyle bir durum var. Eğer AKP bu krizi normal standartlara indirirse o zaman “iktidardan indirmeyen kriz daha da güçlendirir” sözünü pratikte hep birlikte deneyimleyeceğiz.