Cumhuriyet Halk Partisi içindeki tartışmaları bitirmeden ve kapsamlı bir restorasyon başlatmadan Hayır’a yoğunlaşması yani 2019’a yön verecek ana merkez olması mümkün değildir. CHP’nin lider, kişi üzerine yıllardan beri süregelen tartışmasının arka planında siyaset üretememe, ideolojisizleşme, apolitizasyon yatmaktadır. AKP’yi taşıyan güç ise tam tersine son derece politik bir hareket olmasıdır. CHP politik bir hareket olma becerisini kaybetmiştir. Neo-liberal hegemonyanın parantezinde ve onun dayatmalarını bir tür politik hakikat olarak kabul edip yoluna devam etmeye çalışmaktadır. Yani "tarih bitti", "ideoloji bitti", "sağ-sol bitti", "emek-sermaye çelişkisi kalmadı" söylemleri CHP’nin bugün ezberi haline gelmiştir. O yüzden sağdan aday bulmakta hiçbir politik sakınca görmemektedir. O yüzden her politik akımdan aday transfer edebilmektedir. O yüzden şimdiden teslim bayrağı çekmişçesine 2019’u sağdan bir adaya teslim etmeyi kabullenmiş görünmektedir. Neden sağcıların, muhafazakarların, milliyetçilerin oy verebileceği bir solcu olmasın? Bütün mesele siyaseten ve ideolojik olarak ne olduğu, nerde durduğun ve neyi hedeflediğindir. Yoksulluğun, işsizliğin bu denli kitleselleştiği bir ortamda sol siyasetin de kitleselleşmesi beklenir. Çünkü bütün bu sonuçlara yol açan sağ/muhafazakar/İslamcı partiler izledikleri siyasetle bu sonucu ortaya çıkarmışlardır. Dolayısıyla sol siyaset bunun anti-tezini inşa etmek zorundadır. Siyaset sadece bir halkla ilişkiler faaliyeti değildir. Yani milletin elini sıkıp, birlikte çay içip, broşür vererek ne oy alabilirsiniz ne iktidar olabilirsiniz. Ama bir davanız, inancınız, ideolojiniz varsa ve halkın talepleri doğrultusunda kurgulanmışsa halk o siyaseti benimser, sandığa gider, sandığı korur ve iktidar olur. CHP’nin ideolojik/politik bir hatta çekilip geniş kesimlerle bağ kuracak bir hareketi örgütlemesi zorunludur. Kendi iç tartışmalarındaki kısır döngü bu siyasetsizlik halinin sonucudur. Mesele partinin bir takım uzmanlara raporlar hazırlatması değildir. Mesele aşağıdan yukarıya bir düşüncenin, siyaset tarzının ve davanın inşa edilmesidir. Dünya solunun içinde bulunduğu krizi CHP çok daha yoğun yaşamaktadır. Bugün dünyada da sol; neoliberalizme meydan okuyacak cesareti gösterememektedir. O yüzden bunu kısmi ve çarpık yapan sağ-popülist hareketler güç kazanmaktadır. Çünkü bu popülist hareketler solun doldurması gereken alanı doldurmakta, her alandaki eşitsizlikleri bir sistem sorunu olarak değil “yabancıların”, “göçmenlerin” ortaya çıkardığı sorun olarak görmektedir. CHP’ye dönecek olursak partinin yeniden ideolojiyle tanışması ve ürettiği ideolojiyi içselleştirmesi gerekiyor. Dolayısıyla genel başkanlık sorunu ikincildir, talidir. Asıl olan yeni bir siyasetin varlığının, ideolojik/politik hattın kurulmasıdır. CHP’de ideolojinin geri dönüşünü sağlamadan partiyi yapılandırmak mümkün değildir. Partinin politize olması tarihseldir, zorunludur. Bugün solun siyaset yapma alanı, var olan eşitsizlikler düşünüldüğünde, oldukça geniştir. Ancak solun da bu yeni döneme uygun hareket tarzı geliştirmesi, söylemini yenilemesi gerekmektedir. Eğer CHP bir politik arayış başlatır, yeni söylemleri dolaşıma sokabilirse ülkenin ve hatta bölgenin kaderini değiştirebilir. Bütün bu değerlendirmeler ışığında CHP’nin kendisini merkeze çekmesi ya da orada konumlandırması anlamsızdır. Çünkü ortada bir siyasi merkez yoktur ve bu rejim değişikliğiyle ülkenin siyasi merkezleri tasfiye edilmiştir. Bütün bu gerçeklerden hareket ederek kendisini sol siyaset ekseninde tanımlayan bir CHP hem kurtulur hem de kendi iç tartışmalarını sona erdirir.