Adalet ve Kalkınma partisi çok uzun bir süredir aynı stratejiyi izliyor. Hep şu algı inşa edildi; “Ülke içeride ve dışarıda büyük bir saldırı altında ve bu saldırıları ancak biz önleyebiliriz. Çünkü biz istikrarın temsilcisiyiz.” Ancak bir şeyler hiç de AKP’nin umduğu gibi gitmiyor. Cumartesi günü yapılan lansmanda ortaya çıkan tablo da bunun göstergesi. AKP’nin kendi kitlesi üzerinde istediği etkiyi yaratmadığı yani kendi çelik çekirdeğini EVET’e inandıramadığı görüldü. Peki neden böyle oldu: Öncelikle Cumhurbaşkanı Erdoğan iki yıldır fiili olarak ülkeyi başkan olarak yönetiyor ve bu süreçte ortaya koyduğu performans Evet için olumlu bir referans teşkil etmiyor. Daha önce hiçbir iktidarın kullanmadığı ölçüde devletin imkanlarını kullanmalarına rağmen istenen başarı elde edilemediği gibi istikrar algısı da sürekli ivme kaybediyor. Türk Dil Kurumu Sözlüğü'nde 'istikrar' şöyle açıklanıyor: “Aynı kararda, biçimde sürme, kararlılık, stabilizasyon” Oysa AKP Kürt sorunundan Suriye meselesine, AB, ABD, Rusya, İsrail, İran ve komşularla ilişkilerden ekonomiye, sağlıktan eğitime, gündelik yaşamdan rejim tartışmalarına kadar hiçbir alanda istikrarlı bir politika üretemedi, sürdüremedi. Cumartesi günü Arena’ya gelen AKP’li yurttaşlar bütün bu istikrarsızlıklardan yorulmuş olarak geldiler ve yeni bir söz ve heyecana tanıklık etmeden döndüler. “Daima Millet, Kararımız Evet” Sloganı AKP’nin yeniden millilik söylemi üzerine daha statükocu bir konumlanış içinde kendini kurduğu bir propaganda sürecini önümüze koyuyor. Oysa değişim ve kalkınma mottosuyla geniş kitleleri etrafına toplayan AKP, şimdi o kitlelerin kopmaması için korku ve millilik ekseninde bir propaganda yürütmektedir. Pazar günü Kahraman ünvanı verilen Kazan mitingi de bu coşkusuzluğun ve kendilerine yeni bir söz söylenecek mi merakıyla meydana gelen insanların hüzünlü ayrılışına tanıklık etti. Ülkeyi yönetmedikçe, her alanda krizler derinleştikçe AKP daha fazla millici oluyor. Kendine göre kahramanlar üretme, yeni bir tarih yazma veya tarihsel başarıları arkasına alma çabası artık ciddi bir tepkiye neden oluyor. İletişimde 'Boomerang Effect' denilen Geritepme Etkisi kitlelerin sürekli aynı mesajlara maruz kalması sonucunda bu mesaja ve mesajı oluşturanlara yönelik bağlılıklarının, inandırıcılıklarının azalması anlamına gelen bir süreci anlatır. Artık doyma noktasına ulaşan bu millilik söylemi ve bunun hep aynı aktörler tarafından dillendirilmesi ona dönük inancı azaltmaktadır. Mevcut koşullar içinde bu söylemin AKP’ye bir şey kazandırması mümkün değil. Çünkü ortada bir Devlet Bahçeli gerçeği var. Ana damar milliyetçi siyasetin temsilcisi olan MHP’nin Genel Başkanı olmasına rağmen kitlesinin istediği siyaseti üretmek yerine kendi ikbalinin peşine düştü ve bu süreçte ürettiği bütün millilik söylemleri karşılık bulmadı/geritepti ve artık altı boşalmış bir siyasal aktör olarak tamamen AKP destekli devlet imkanlarıyla koltuğunu koruyor. Benzer bir durum Cumhurbaşkanı için de geçerli. Geldiği makam ve elindeki yetkiler sınırsız olmasına rağmen millilik söylemiyle devleti bütünüyle kendine bağlama çabası da geri tepiyor. Buna bir de Başbakan Binali Yıldırım’ın “Bir de tutturmuşlar ‘tek adam’. Başka ne olacak? Elbette tek olacak’" sözlerini eklediğimizde Hayır’ın giderek ivmeleneceği ve AKP’nin millilik söyleminin sürekli geri tepeceği ortaya çıkıyor. Süreci izlemeye ve analiz etmeye devam edeceğiz.