Cumhuriyet Halk Partisi bir dizi toplantıyla geleceğe ilişkin strateji oluşturmaya çalışıyor. Bu stratejinin ne olacağı, nasıl bir hareket tarzı belirleneceği ve bunun nasıl yaşama geçirileceği konusunda önümüzdeki günlerde net veri ve söylemlere ulaşacağız. Ancak CHP’nin yapması gereken iki büyük, temel ve de zorunlu süreç var. İlki partinin yeniden yapılandırılması; ikincisi ise ülkenin yeniden yapılandırılmasına ilişkin yol haritası. CHP'nin hem kendi içinde çok büyük bir değişim, dönüşüm yaratmak hem de ülkenin ihtiyaç duyduğu değişim haritasını toplumun önüne koymak gibi bir sorumluluğu var. CHP’de değişim denildiğinde akla lider, MYK ve kurultay süreçleri gelir. Oysa CHP için çok ciddi yapısal sorunlar bulunmaktadır. Bu bir yanıyla solun evrensel sorunları diğer yandan ülke içindeki durumuyla ilişkilidir. Örneğin bugün sosyal demokrasi nedir, ne ifade etmektedir ve bir geçerliliği kalmış mıdır? Ya da neo-liberal politikalara karşı net bir tavır almadan sol mücadeleyi vermek mümkün müdür? Elbette değildir ve de bir geleceği yoktur. Öte yandan Kemal Kılıçdaroğlu’nun algısının sola kapalı olması ve sürekli olarak sağa açılım yapma uğraşı bir sonuç üretmemiştir, üretmeyecektir. Zira sağın bütün versiyonları denenmiş ve ülke her alanda bir çöküşün eşiğine getirilmiştir. Hala iflas etmiş sağ siyasetten medet ummak çözümsüzlüktür. Kılıçdaroğlu’nun bu yönelimi devam ettikçe partide çok ciddi arayışlar ortaya çıkacaktır. Ayrıca CHP’nin ezberi haline gelen %70 sağ, %30 sol son referandumda geçerliliğini bir kez daha kaybetmiştir. Sosyolojik ezberler solun devrimci, değişimci ve dönüştürücü siyaseti açısından kabul edilemez. Türkiye solu tarihinin en büyük fırsatını yakalamış durumdadır. Solun paradigması içindeki kavram ve söylemlerle hareket eden, duyarlılığı olan en az % 50’lik bir potansiyel olduğu son referandumda ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla CHP kendisini bu yeni gerçeklikle uyumlandıracak bir kadro, program ve söylemi tedavüle sokmalıdır. İkinci bir yapısal müdahale ülke için geçerlidir. Ekonomisi, eğitimi, hukuk sistemi, medyası, idari yapısı çökmüş bir ülkeyi yeniden ayağa kaldıracak bir vizyonun ortaya konulması gerekmektedir. 2019’a kadar bekleyip Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşısına bir aday çıkarıp ondan mucize beklemek bir çözüm değildir. O nedenle bu ülkenin her alanı yeniden bir restorasyona tabi tutulmalıdır. CHP bu iki yapısal dönüşüm sürecini eş zamanlı olarak çalışır, geliştirir ve geniş kitlelere ulaştırırsa her alanda iktidar imkanına kavuşacaktır. Düşünce kuruluşları, araştırma şirketleri, yeni medya sistemi kurmayan bir düşüncenin iktidar şansı yoktur. Bu ülkenin birikimini partiye aktaracak yeni bir açılım yapılmalıdır. Bunu sağladığı ölçüde 2019’a başarıyla yürüyecektir. Yoksa kendi iç tartışma ve mücadeleleriyle toplumun gündeminden çıkacaktır. Siyasi partiler dipten gelen hareketleri, istem ve talepleri fark ettikleri ölçüde değişim süreçlerinin aktörü olurlar, etmediklerinde ise kurbanı…