Türkiyenin belirli miktarlarda yatırım yapan yabancı uyruklulara vatandaşlık vermeye başlamasıyla birlikte, Türkiyede en fazla taşınmaz alan ve yatırım yapanların başında İranlılar geliyor. Geçtiğimiz gün İran Emlak Danışmanları Birliği Başkan Yardımcısı Davud Beyginejad, İranlı konut inşaatçıları ve müteahhitlerinin artık ağırlıklı olarak Türkiye’ye göç ettiklerini ve inşaat faaliyetlerini Türkiye’ye kaydırdıklarını açıkladı. Beyginejad’a göre, İran’daki ağır ekonomik krizin yarattığı şartlardan dolayı müteahhitler artık İran içinde yaptıkları konut inşaatlardan yeterli maddi kazancı sağlayamıyorlar ve bundan dolayı da yatırımlarını Türkiye’ye kaydırıyorlar. Bu durumun neden ortaya çıktığını anlayabilmek için bazı donelere bakmak gerekiyor. Özellikle Türkiye’nin 400 bin dolarlık konut alanlara ve ülkede belirli miktarlarda yatırım yapan yabancı uyruklulara vatandaşlık vermeye başlamasıyla birlikte, Türkiye’de en fazla taşınmaz alan ve yatırım yapanların başında İranlılar geliyor. TÜİK verilerine göre, 2013 yılında yabancı ülke vatandaşları Türkiye’de 12 bin 181 konut alırken bu sayı 2014’te 18 bin 959’a yükseldi. 2015’te 20 bin barajı aşılırken yabancılar 22 bin 830 konut satın aldı. 2016’da 18 bin 189 konutu yabancılar alırken 2017’de bu sayı 22 bin 234 oldu. Yabancılar 2018’de 39 bin 663 konut alırken bu sayı 2019’da 45 bin 483 oldu. Covid-19 salgınının patlak verdiği 2020’de bu sayı 40 bin 812’ye gerilerken 2021’de tam 58 bin 576 konutu yabancılar satın aldı. 2022 yılının ilk 6 ayında ise bu sayı 35 bin 383 oldu. Yabancıların Türkiye'de taşınmaz satın almasının önündeki sınırlamaları kaldıran ve Mütekabiliyet Yasası olarak bilinen düzenlemenin yürürlüğe girdiği Mayıs 2012'den 2023 yılı Mart sonuna kadar Türkiye'de yabancılara satılan konut sayısı 357 bin 343'e ulaştı. İran vatandaşlarının artık İran yerine Türkiye’de konut almaya yönelmeleri şüphesiz İranlı müteahhitlerin de iştahını kabartmış durumda. Peki, İranlılar neden Türkiye’den bu kadar çok konut satın alma yoluna gidiyorlar? Bunun pek çok nedeni var. Özellikle 1979 İslam Devrimi sonrasında Türkiye her zaman İranlıların seyahat hayatında en önemli uğrak yerlerinin başında gelmiştir. Türkiye’nin İran’la sınır olması, İranlıların ülke içerisinde bulamadıkları özgürlükleri Türkiye’de yaşayabilmesi, Türkiye’nin İranlılar için Avrupa’ya açılan bir kapı olması, 90 günlük vize muafiyeti olması ve kültürel pek çok yakınlık şüphesiz bunda etkili.
İranlılar konut satın alarak oturma izni alıyorlar. Beş yılın sonunda vatandaşlığa başvuru hakkı kazanıyorlar. Türk pasaportuna sahip olmak İranlıları ABD ambargosundan kurtarıyor ve Avrupaya daha kolay gidebilme olanağı sağlıyor.
İranlıların Türkiye’de konut almalarının en büyük sebebi 400 bin dolar vererek vatandaşlık alabiliyor olmalarıdır. Öte taraftan, 400 bin doları olmayan İranlılar daha ucuz konutlara yönelip satın alarak oturma izni alıyorlar ve 5 yılın sonunda vatandaşlığa başvuru hakkı kazanıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti pasaportuna sahip olmak İranlıları pek çok ABD ambargosundan kurtarıyor ve Avrupa’ya daha kolay gidebilme veya ambargoların getirdiği kısıtlamalara takılmadan ticari faaliyetlerini genişletme olanağı sağlıyor. İran’da özgürlüklerin kısıtlanmaya başlandığı 1979 İslam Devrimi’nden bu yana Türkiye, İranlılar için bir nefes alma ve kültürel olarak etkileşim alanı oldu. Devrim sonrasında İran’da radyo ve televizyonun devlet tekeline alınması ve tek tip İslamî yayınların yapılmasıyla birlikte, Türkiye filmleri, programları ve şarkıcıları önce yasak olan ses kasetleri ve videokasetler vasıtasıyla İranlıların hayatına girdi. Sonrasında uydu teknolojisinin İranlıların oturma odasına girmesiyle hem direkt Türkiye kanalları izlenerek hem de Farsça yayın yapan uydu kanallarının Türkiye dizilerini seslendirip yayınlamasıyla birlikte Türkiye’deki hayat tarzı ve yaşam biçimi teo-faşist bir düzende yaşayan İranlıların kültürel kodlarına yansıdı. İran’da 40 milyona yakın Azerbaycan Türkü olduğu düşünüldüğünde kültürel yatkınlığın ve değişimin seyri daha iyi anlaşılabilir. Başta giyim sektörü olmak üzere Türkiye’de üretilen her nevi ürün İranlıların hayatına girdi. Öte yandan Türkiye’de daha özgür bir yaşam alanı bulan İranlılar kültürel aktivitelerini de komşu Türkiye’ye kaydırıyorlar. Örneğin; İslam Devrimi sonrası ülkeden ayrılan İran’ın en önemli sanatçıları Türkiye’nin farklı şehirlerinde binlerce İranlı’nın katıldığı konserler düzenliyorlar. İranlılar için Türkiye’de daha özgür bir yaşama ulaşma idealinin önemli yansımalarından biri de şüphesiz burada konut almak oluyor. İran’ın içerisindeki ekonomik ve siyasal darboğaz İranlıları yeni alternatiflere yönlendiriyor. Ekonomi temelli geniş halk ayaklanmalarının her zaman tüm ülkeyi sarabilecek topyekûn bir halk isyanına dönüşebilme potansiyeline sahip olması özellikle yıllar içerisinde devlete yakınlığıyla astronomik servetler elde etmiş elitlerin endişelenmesini beraberinde getiriyor. Öte taraftan ABD ambargolarının yıkıcı etkisiyle birlikte İran milli parasının döviz karşısında değer kaybetmesi, önlenemeyen kur dalgalanmaları, ticaret hacminin neredeyse tüm sektörlerde azalması ve sermaye piyasalarının altüst olması da belirleyici etkenler.
Türk dizileri sayesinde Türkiyedeki hayat tarzı İranlıların kültürel kodlarına yansıdı. Nevruz bayramları ve ramazanlarda İranlıların en çok geldiği ülke hep Türkiye oldu.
Bu noktada ülke içinde yatırımlarının tehlikeye girmesi ve yeni yatırım yapma riskini alamayan varlıklı İranlılar sermayelerini İran dışına kademeli olarak çıkarma yoluna gidiyorlar ve şüphesiz en yakın adres Türkiye oluyor. Konut alarak kazanılmış bir Türkiye vatandaşlığı İranlılar için daha rahat bir ticari faaliyet yürütmeye olanak sağlıyor ve kurdukları şirketlerle sermayelerinin ABD ambargolarına takılmadan Türkiye’ye taşınmasını kolaylaştırıyor. Öte taraftan; İran’da emlak sektöründeki astronomik fiyat artışları da ülkede özellikle büyük metropollerde konutların metrekare fiyatlarını misliyle katlamış durumda. Örneğin; İran’ın başkenti Tahran’dan konut almak İranlılar için Türkiye’den konut almaktan çok daha pahalı bir hal aldı. Böylelikle; parası olan İranlılar kendi ülkelerinden konut almak yerine Türkiye’den konut almayı tercih ediyorlar ve yanında da oturma izni ve vatandaşlık imkânı da kazanıyorlar. Tahran’daki evini satarak parasının bir kısmıyla Türkiye’den konut alıp, kalan kısmıyla yatırım yapan pek çok İranlı var. İran’daki döviz kurunun değişkenliği özellikle ihracat ve ithalat yapanların kazandıkları dövizi zarar etmemek için ülke içine getirmemelerine sebep olabiliyor. Böylelikle; yapılan ihracat ve ithalatın parasını İran’a getirmek yerine Türkiye’ye yönlendirerek konut ve çeşitli gayrimenkuller alınma yoluna gidiliyor. Öte taraftan bazı İranlılar için yaptıkları kaçakçılığın karşılığını almak ve kara para aklama yöntemlerinin başında Türkiye’den konut ve gayrimenkul satın almak geliyor. Türkiye’de siyasal iktidarın 21 yıl boyunca inşaat sektörüne ağırlık vermesi ve ülkeyi inşaat şantiyesine çevirmesiyle birlikte; İranlı müteahhitler de kendi ülke vatandaşlarının en çok alıcısı olduğu bu kâr pastasından paylarını alma yoluna giderek Türkiye’deki inşaat sektörüne girmiş durumdalar. Yandaş “yerli müteahhitlerin” yanı sıra artık İranlılar da “ithal müteahhitler” olarak Türkiye’nin inşaat sektöründe gün geçtikçe daha çok yer edinecekler gibi gözüküyor.