“Kimdi giden kimdi kalan  Aslında giden değil  Kalandır terkeden  Giden de  bu yüzden gitmiştir zaten.” Bahçeli’nin “ittifak bitmiştir” sözlerini duyar duymaz aklıma Murathan Mungan’ın bu dizeleri geldi. Bahçeli, “vuruşarak çekilmeyi” tercih etti. BAHÇELİ’NİN “GÖBEK BAĞI!” Bahçeli, “artık göbek bağımızı kendimiz keseceğiz” dedi. Kuraldır; “göbek bağı”, büyüme ve şekil alma sürecini sağlayan önemli bir bağdır. Kesilmesi; doğduğu ortama ihtiyaç kalmadığı anlamına gelir. Kendi göbek bağını kendisinin kesmesi” demek, aslında “ana rahmi”nin artık yeni doğana yük anlamına gelmesi demektir. Güncel siyaset açısından ise Cumhur İttifakının “ana rahmi” konumundaki AKP, “göbek bağı”na sahip MHP’yi gitmeye zorladı. Neden? İki nedenden ötürü! BAŞKANLIK, ŞOVEN MİLLİYETÇİLİĞİN VAZGEÇİLMEZİDİR! Birincisi, Erdoğan’ın MHP’den istediği tek şey vardı; Başkanlık Rejimini onaylatmak… MHP, Erdoğan’ı kırmadı ve 24 Haziran’da, Başkanlık lehine oy kullandı. Bunun karşılğında küçük “siyasi rüşvetler” aldı ama esas olarak, Başkanlık MHP’nin beslendiği “milliyetçi-şoven” ideoloji açısından daha uygundu. Bu açıdan MHP ile AKP, örtüştüğü için yan yana gelmişlerdir. Erdoğan, “yorganı almıştır” ve anlaşmaktadır ki bu andan itibaren MHP, AKP için “yük”e dönüşmüş durumdadır. Erdoğan, yaptığı anketlere bakınca halen “iktidar imkanları” ile yanında tuttuğu “milliyetçi-muhafazakar” seçmenin “gönül rahatlığı” ile MHP’ye kaydığını görmüştür. Öte yandan Erdoğan’ın görüntüde de olsa iktidarı MHP ile paylaşıyor olması, inançlı Kürt seçmen ile AKP arasındaki “mesafe”yi de açtığı görülmektedir. Erdoğan, başta İstanbul olmak üzere, muhafazakar Kürtlerin desteği olmadan kazanamayacağının farkındadır. Kürt seçmenin ise MHP’nin durduğu yere gelmesi beklenemeyeceğine göre geriye tek yol kalmaktadır; MHP’nin AKP’den uzaklaşması… BAHÇELİ’Yİ AYRILĞA ZORLAMAK! Bunun için de “kışkırtılma”ya ihtiyaç vardı ve başta uyuşturucu kaçakçılarının affı ve “andımız” meselesi, bu uzaklaşmayı sağlamak için Erdoğan’a verilmiş bulunmaz fırsatlardı. Dikkat çekilmesi gereken bir diğer nokta da, 24 Haziran seçim sonuçları da, Erdoğan’ı, MHP ile yürüttüğü “yol arkadaşlığı”na son vermek için yeterince kanıtlara sahiptir. Seçim sonuçlarına bakıldığında, başkanlıkları MHP’de olan Adana, Mersin ve Manisa’da AKP birinci çıktığı görülecektir. AKP’nin şu an itibariyle elinde bulunan belediye başkanlarından İstanbul ve muhtemelen Ankara dışında riskli olarak gördüğü herhangi bir yer yoktur; bu iki yerde de MHP’nin desteği yerine İYİ PARTİ’NİN yahut Kürtlerin desteği daha önemli görünmektedir. AKP, Ankara ve İstanbul’da kendisine katkısı olmayacağı açıkça görülen MHP ile seçime gitmek yerine MHP’nin elindeki üç büyük şehri alabilme ihtimaline odaklanmış durumdadır. Siyasi pragmatizmin en büyük temsilcisi konumundaki Erdoğan’ın bu fırsatı kaçıracağı düşünülemez. Bütün bu nedenler, Erdoğan’ın bilerek ve isteyerek, “uyuşturucu kaçakçıları” üzerinden MHP’ye yüklendiğine işaret etmektedir. Bahçeli’nin, işte bu nedenlerden ötürü, istemeden de olsa ipleri koparmak zorunda kaldığı söylenebilir. Bahçeli’nin bu “çıkışı”, her ne kadar “gündem belirleyici” nitelikte olsa da istemeden yaptığının altını çizmemiz gerekir. HALKÇI DEVRİMCİ BELEDİYECİLİK İÇİN FIRSAT DOĞMUŞTUR! Bahçeli’nin çıkışı üzerine, Erdoğan’ın dediği “herkes kendi yoluna” sözü de buna işaret etmektedir. Öte yandan bu “kopuş”, CHP, İYİ PARTİ ve HDP için de iyi bir fırsat yaratma potansiyeline sahiptir. Bu “kopuş”, CHP’nin, Ankara’yı almak için Mansur Yavaş seçeneğine mahkum olmadığının kanıtıdır. Madem “herkes yoluna”; CHP de, “içeriden” adaylar üzerinde yoğunlaşabilir ve “Halkçı Devrimci Belediyecilik” modeli için adım atabilir.