Bugün yüzlerce Yoni aramızda yaşıyor. Üstlerine giydikleri üniforma onlar için bir şeref meselesidir. Ama o üniformaların içinde bir insan var. Bu gençlerimizi anlamak için ne yapıyoruz acaba?TAŞINAMAYAN YÜK Yoni olmak, sıradan insanlar için belki özenilecek bir durum olabilir. Mutlaka bir olağanüstülük içeriyor. Arkadaşı Elisha Breimyer, Yoni için yazdığı şiirinde “Yoni uykuya, yorgunluğa, lükse, unutkanlığa, beceriksizliğe, yardımdan yoksun olmaya, yalana karşı sürekli bir savaş demektir” diyor. Yoni, “mümkün olmayanı mümkün kılmaktır”. Bir insan bunları yapabilir mi? Hatta daha doğrusu, yapmak mecburiyetinde midir? İnsanların çoğu zaman başkaları tarafından onlara biçilen rollerin ağırlığı altında ezildikleri bir gerçektir. Yoni için de böyle. Mektuplarında zaman zaman, kendi hayatına bakmak düşüncesine kapıldığını ama her defasında İsraillilerin kendisinden hizmet beklerken, onları yüzüstü bırakamayacağını düşünerek vazgeçtiğini görüyoruz. Tüm İsrail halkının geleceği Yoni’nin omuzlarında mıydı gerçekten? Ancak bazen insanlar taşıyamayacakları yükler altında böyle garip duygulara kapılabiliyorlar. 31 Nisan 1963’te arkadaşı Rina’ya yazdığı mektubunda “Bazen insanın bir dev olduğuna, önünde hiçbir şeyin duramadığı bir güç olduğuna inanması iyi bir şey” demesi kişisel olarak zorlandığını göstermiyor mu? Yoni’nin memleketinin güvenliği için endişeye kapılması ve bunun sorumluluğunu taşıması anlaşılır bir şey ama içinde bulunduğu ruhsal durumun ne kadar zorlayıcı olduğu da ortada. İlginç olan bir diğer nokta da, kardeşi Benyamin’in uzun süren başbakanlığı döneminde “terörle mücadele”ye odaklanması ve iç güvenliği tam manasıyla sağlamayı başarmasıdır. Bir nevi ağabeyinin mirasını kucaklamış, onun bıraktığı yerden İsrail’e bir dönem hakim olmaya başlayan Filistin şiddetine darbe vurmuştur. BİZİM YONİLERİMİZ Bugün neden Yoni’yi anlattım? Çünkü bizim ülkemizde çok fazla sayıda Yoni var. Temel farklılık, bizimkilerin hiçbiri, hiçbir dönem iktidar sahiplerinin yakını değil. Genelde “kahraman olmak” yoksul Anadolu çocuklarının kaderidir. “Bu, üzülecek bir şey değil” diyebilirsiniz. Elbette insanın toprağı için mücadele etmesi çok değerlidir ve hatta gereklidir de. Ama siyasi sorunların çözümü sadece savaş mıdır? Belki dünyada savaş ve çatışmayla değil, diplomasiyle sorunları çözmek iradesini benimseyen hükümetler daha fazla sayıda olsaydı, kimsenin ölmesi gerekmezdi. Ayrıca Yoni’nin iç dünyasını okudukça artık bazı şeyleri kaldırmakta ne kadar güçlük çektiğini ve eğer kendini inandırdığı o kahramanlık destanından bir anlık sıyrılabilse, belki güçlü durmaktan bir anlık vazgeçebilse, yaşadığı onca stresi çözebilmesi için bir umut doğabilirdi. Son operasyondaki dalgınlığının da içinde bulunduğu bu ruhsal durumla ilişkili olduğu ortadadır. Bugün yüzlerce Yoni aramızda yaşıyor. Üstlerine giydikleri üniforma onlar için bir şeref meselesidir. Benim için de öyle. Ama o üniformaların içinde bir insan var. O insanın kalbi, iç dünyası çok değerli. Bu yüzden bu gençlerimizi anlamak için ne yapıyoruz acaba? Gelişmiş ülkelerde bu tip meslekler yapanlar düzenli olarak psikolojik destek alıyorlar. Evet belki öyle ahım şahım şekilde uygulamalar yapılmıyor olabilir ama en azından çalacak bir kapıları var. Yoni Netanyahu vatanı için savaştı ve öldü. Silahlı şiddete karşı verdiği mücadele bizim gibi özgür, demokratik, çoğulcu ve hukukun üstünlüğünü savunan insanlar için çok değerli. Mekanı cennet olsun. Ancak Yoni gibi gençler ölmeden, elimizi uzatırsak, belki taşıyamadıkları yükleri omuzlarından alabiliriz. Böylece onların vatan için daha fazla yaşayabilmelerini sağlayabiliriz.
YONİ
Politikyol
Netenyahu’nun abisi Yoni, akademiyi bırakıp İsrail ordusuna katılmıştı. Bir baskında vurularak öldürüldü. O gün depresyonda olduğu anlaşıldı. Psikologlar Yoni’nin ruh halini irdelemişler. Bu stres hali “kahramanlığın dezavantajı” olarak tanımlanıyor.
Orhan Veli bir şiirinde “Neler yapmadık şu vatan için! Kimimiz öldük; kimimiz nutuk söyledik” diyor. Her ne kadar vatan sevgisini ve savunmasını çok kutsal gören bir insan olsam da vatanın her ülkede bir kavram olarak çok kullanıldığını ve yıpratıldığını üzülerek görüyorum. Bugün size İsrail’in eski başbakanı Benyamin Netanyahu’nun ağabeyinden, Yonatan (Yoni) Netanyahu’dan bahsedeceğim. Bir kahramanın yılgınlığından…
Yonatan Netanyahu, tarihçi ve akademisyen bir babanın en büyük oğlu olarak New York’ta 1946’da doğdu. İki sene sonra İsrail’in kurulmasıyla, aile yeni ülkeye taşındı. Daha sonra ailenin tekrar New York’a taşınmasıyla, lise yıllarını da burada geçirdi. Liseden sonra askerlik yapmak üzere İsrail’e dönen Netanyahu, daha bu yaşlarından İsrail’i korumayı kişisel bir hedef olarak görmeye başlamıştı. 6 Gün Savaşı’nda ağır yaralandı. Savaştan sonra kız arkadaşıyla evlendi ve ABD’ye taşındılar. Harvard Üniversitesi’nde felsefe ve matematik eğitimi aldı. Ancak Yoni’nin İsrail’e dönmek için ısrarı üzerine, çift geri döndü. Burada bir süre Kudüs İbrani Üniversitesi’ne devam etse de, eğitimini bıraktı ve yeniden orduya yazıldı. Elit komando kuvvetleri olan Sayeret Matkal’a seçildi. 1976’da bu birimdeki bir askeri birliğin komutanı olarak katıldığı Entebbe Baskını’nda öldü.
ENTEBBE
27 Haziran 1976’da FKÖ’lü bir grup eylemci (aralarında iki Alman RZ örgütü militanı da vardı) Paris’ten Tel Aviv’e gitmek üzere kalkan Air France’a ait Airbus uçağını kaçırdı. Uganda hükümetinin uçağı kaçıranlara kucak açmasıyla, uçak Entebbe’ye indi. Burada İsrailli olmayan yolcular serbest bırakılırken, İsraillilerden ve uçağın mürettebatından oluşan 98 kişi esir olarak kaldı. İsrail hükümetinin olaya müdahale etmesiyle yapılan operasyon sonucunda esir alınanlar başarıyla kurtarıldılar. Operasyonda bir tek Yoni öldü.
Yoni’nin ölümü, İsrail’de büyük üzüntü yarattığı gibi, kardeşi Benyamin’in siyasete girmesine neden oldu. Netanyahu hükümeti hem bölgemizde, hem bu küçük ülkede birçok değişimi beraberinde getirdi. Yoni’nin ölümünden sonra mektupları yayınlandı ve bir grup araştırmacı onun psikolojisini ele alan bazı çalışmalar yaptılar. Bu çalışmalarda, baskın öncesinde ciddi stres altında olduğu ve depresyonda olduğu ifade edilmektedir. Böyle bir ruh halinin bu kadar önemli bir operasyonda ne kadar korkunç sonuçlar doğurabileceğini söylemek için psikolog olmaya gerek yok. Nitekim birçok operasyondan başarıyla çıkan Yoni, bu operasyonda öldü.
Yoni’nin iç dünyası aslında “kahraman” etiketini üstlenen bireylerin nasıl bir baskıyla yaşadıklarını, acılarını bile onurla yaşamak zorunda bırakıldıklarını gösteriyor. Bizim de böyle onlarca kahramanımız var ama ülkenin iklimi bu kişilerin özgürce kendilerini ifade etmelerine engel oluyor. Tabii ki şunu söylemem gerekiyor ki, İsrail’de de Yoni’yi bir kahraman değil de, ağır depresyon yaşayan bir komutan olarak konuşmak çok kolay olmasa gerek. Çünkü sürekli teyakkuzda yaşayan bir halk, en ufak bir insani zayıflığı hoş göremez hale geliyor. Bizim için de böyle. Ülkemizde de şehit yakınlarının isyanı çoğu zaman ya gösterilmez, ya da “metanet” mecburiyeti hissettiklerinden, acılarını yüreklerine gömüp kendi başlarına kalırlar.
HERS TEORİSİ
Ben Gurion Üniversitesi’nden klinik psikologlar Golan Shahar, Raz Bauminger ve Shai Itamar “Kendilik Temsilinin Kahramanca Olması” (HERS) olarak geliştirdikleri kavram çerçevesinde, Yoni Netanyahu’nun mektupları üzerinden ruhsal durumunu irdelemişler. Bu çalışmada, kişinin kendini “kahraman” olarak görmesiyle başlayan sürece dikkat çekiliyor. Bu süreçte kişi, kendinden beklentisini yükseltirken, bu beklenti kişide ciddi boyutta bir duygusal strese sebep oluyor. Kişinin içine düştüğü bu duygusal stres hali “kahramanlığın dezavantajı” olarak tanımlanıyor.
Bu üç araştırmacıya göre, HERS, İsrail’deki “Sabra” efsanesiyle ilişkili. Kimdir Sabra? İsraillidir. Aslında kaktüs demek olan bu kelime, dışı sert, içi ise yumuşak olarak ifade edilen, yeniden kurgulanmış “Yeni Yahudi”nin kimliğidir. Diasporada yaşayan ve başkalarının ülkesinde yabancı hisseden “Eski Yahudi” değildir. Sabra, hayata karşı duruşu kahramanca olan bir figürdür ve bu İsrail’deki kahramanlık kültünün nüvesidir. Yoni de bunun temsilcisi gibi adeta.
Yorumlar