Gelişmemişliğin bedelini, giderek kıymetlenen zamanlarımızda, bir yolculuğun tadını çıkarmak yerine sonunu getiririm inşallah serzenişiyle ödemek, o serüvenin sonuna yaşayarak gelemediğimiz için çoğunca, ödeyememekten iyidir.Takside Pos yapıştırmasının, o aracı kullanacak yolcu için basit bir ödeme kolaylığını duyuran bir şeyden ibaret olmadığını, bunun öncül ve ardıl kimi dinamiklerinin olduğunu çaresizce sezebilmektir desek de mübalağa etmiş sayılmayız. Dahası, güya bankaya başvurma bürokrasinin önüne geçmek ve zaman kazanmak amacıyla ama aslında bankanın kendisinden keseceği bedelden kaçmak pahasına pos cihazını bu aracı yapılardan satın alarak söz konusu komisyonu yolcunun taksimetresine ilave eden ve Ankara özelinde değerlendirecek olursak bu sayede bir komisyoncu şirketin kasasına günde en az 10.000 TL. gibi paranın girmesini sağlayan şoför profilinin gökten inmediğine değinirsek de iddialı sayılmayız. Bu prototipi, bu piyasanın bu kadar serbestleşmesinin önünü açan yerel ve merkezi tüm otoriteler yaratmaktadır. El birliğiyle. Bağlantılı olarak, yolcu olmak, yaşamak pahasına ister bankanın doğrudan kazandığı ister komisyoncu şirketin işlemleri hızlandırma” emeği” vererek bu komisyondan devşirdikleriyle abat olduğu bir bağlam mevzu bahis olsun, her durumda yanan taraf olmak demektir. Kendisinin ölüme koşulması için zaten milyon tane sebebi olan bir faniyi, yolcu olmaktan bir araç ne kadar hızlı çıkarabiliyorsa o kadar kıymetlidir özetle. Tam da bu nedenle taksi maalesef ki tercihe şayandır. İçindeki pos cihazının önü ve ardındaki tüm faktörlerine ve onun bir tek çaresizlerin çaresizi vatandaşın menfaatine olmamasına rağmen. Ya da fiziki özellik, teknoloji gibi unsurlar nedeniyle yolcusu için göreceli olarak daha güvenilir bir serüven vaat eden bu aracın, günden güne, hatta neredeyse saatten saate, astronomik olarak artan yakıt fiyatlarını bir kenara koymak durumunda kalsak bile. Fakat, bu tercihlerin ne kadar iradi olduğunu ve yolcuyu hep bir kısır döngüye sokarak onun kötüler içinde en iyisine mecbur eden ve insanını toplu taşıma fikrinden bu kadar uzaklaştıran bir ülkenin kent yönetiminden başlayarak tüm bir kamu yönetimini, bankacılık sistemini, denetleme mekanizmalarını sorgulamanın baştan sona bir fikri zorunluluk olduğunu kabul etmek, taksiye çekilme nedenlerimizi konuşmak kadar lazım bir şeydir.
Yolculuğun önü-ardı: Takside pos
Politikyol
Kendisinin ölüme koşulması için zaten milyon tane sebebi olan bir faniyi, bir araç yolcu olmaktan ne kadar hızlı çıkarabiliyorsa o kadar kıymetlidir özetle. Tam da bu nedenle taksi maalesef ki tercihe şayandır.
Ankara’da 8000 civarında ticari taksinin olduğu biliniyor. Bunların çoğunda, özellikle pandemi döneminde oldukça yaygınlaşan, nakit ödeme yerine karttan ödeme opsiyonunu teşvik amacının da etkisiyle, pos cihazı bulmak mümkün. Karttan ödeme yapabilmek, hele ki ekonomik dar boğazın ortasında nakit paraya eli giderek sıkışan ve kredili ödemeyle kopmaz bağları oluşan biz tüketici zevat için teknik bir kolaylık elbette. Doğrusu hijyenik de bir şey. Nitekim, bu, para gibi, biraz bayağı da kaçacak olsa, nitelemesini her anlamda kirli olarak yapabileceğimiz bir varlıktan korunmak için bile fena bir yöntem olmayabilir. Paraya ne kadar elimizi az sürsek o kadar iyidir vesselam.
Peki, toplumsal hayatın bir gereği olan toplu taşımanın değil de onun mantalite olarak tam karşısında olan ve bizim de aslında prensipte karşı çıktığımız taksi yolculuğunun teknolojisi neden bizim meramımızdır? En basitinden bu soruya bir cevap verilecek olursa, yaşamak, toplu taşımaya rağmen tercih ettiğimiz taksi yolculuğundan çok daha pahalı bir şeydir çünkü.
Vasıta dediğimiz şey, yolcuyu bu yazı için makus olarak nitelendirilebilecek bu statüsünden kurtaran şeydir bizim ülkemizde. Daha doğrusu bu, Türkiye’de, hele bir de toplu ulaşım işin içindeyse dezavantajlılık durumundan yolcuyu çıkararak onu tekrar hayata bağlayan bir vesile olabilir. Çok basitçe diyebiliriz ki, kürenin batısına gittikçe yolcu insanların, yaşam ortalamaları artar.
Günde taşıdığı “kelle” başına yevmiyesi belirlenen, bu yüzden de kendisine araç sahiplerince ya da bu sahiplerden başka kimsenin söz sahibi olamadığı tüzel yapılarca tayin edilen ring süreleriyle yarışan şoförlerin kullandığı araçlarda, özel halk otobüslerinde, minibüslerde ölüm meleği gözle görülecek kadar gerçektir. Bu gerçekliğin biraz bulanıklaştığı, ölüm-yaşam çizgisini sararıp silikleştiği yer, Türkiye’de taksi olabilir bu yüzden. Zarar katları, yolcunun tepesine yükselmesine rağmen.
Cebinde cash’i (nakdi) olmasa bile yüksek ihtimal kredi kartı bulunan ve toplu taşımanın hâlâ söz konusu olan bulaşma riskinden imtina eden, hatta her taraf kovit-19 açısından güllük gülistanlık bile olsa, toplu taşımanın pahalılığını ve sayısız kazasıyla akıllara kazınmışlığını hesaba kattığında taksi kullanmanın hiç değilse konforunu kendisine hak görenler için takside pos cihazı olması bu yüzden işlevsel sayılabilir. Dolayısıyla sıradan bir vatandaşın ister tek başına ister tutarı paylaşacağı bir grupla kullanmayı tercih ettiği taksideki bu kolaylık onu daha da cazip hale getirebilir kendisi için. Taksi gibi serbest ekonomi modeline uygun bir vasıtanın teknolojisi, esefle söylemek gerekirse, biz sıradan vatandaşları tam da buradan doğru, eskiye göre daha fazla ilgilendirmektedir.
Fakat, yine de ismini “artan pahalılık” diye çağıracağımız ülkemizde taksiyi tercih etmenin, bu tercih lafzının bir mecburiyete gönderme yapması nedeniyle tırnak içine alınması gerektiğinden ve dolayısıyla bu “tercihin” kimi bedellerinden dem vurmak, hatta bu bedellerin kimlerin arasında bölüşüldüğünden ve tüm bu konteksin nedenlerinden biraz daha söz açmak gerekebilir.
Gelişmemişliğin bedelini, giderek kıymetlenen zamanlarımızda, bir yolculuğun tadını çıkarmak yerine sonunu getiririm inşallah serzenişiyle ödemek, o serüvenin sonuna yaşayarak gelemediğimiz için çoğunca, ödeyememekten iyidir. Ve bu, tam olarak bir yolcu için pahalı bir bedele karşılık geliyor olsa da. Çünkü, yaşamanın hesabı, daha iyi yaşamaya göre değil de yaşamamaya göre tutuluyorsa bir yerde, nefes denen şeyin pahası elini verip kolunu kaptırmaktır. Söz misal, bankayla anlaşırsa eğer, mesafe bedelinden mahsup edilmek üzere belirlenen %7’lik komisyonu ödememek için, pos cihazını bankadan değil de bu komisyon pazarının kaymağını yemek için kurulan bir şirketten temin eden bir şoförü, bahsi geçen nedenlerden tercih etmek durumunda kalmaktır ya da. Toplu taşıma yerine taksiyi seçmek, gelişen bu yeni ödeme yöntemlerinin, aslında piyasanın hep olduğu gibi, bırakınız yapsınlarcı dünya görüşü doğrultusunda sinsice hayata geçirdiğinin ayırdında olamamak ya da olunsa bile sessizliğe bürünmeye eş bir şey olabilir.
Yorumlar
Popüler Haberler
Atatürk Havalimanı Katliamı: Ağırlaştırılmış müebbet alan IŞİD'liler tahliye edildi
'Ölünce beni kim yıkayacak?': TRT'nin reklam panoları tepki topladı
Komisyonda mikrofonlar açık unutuldu: 'Çok yanlış yaptı Bakan Hanım'
AK Partili Belediye Başkanı, AK Parti ilçe başkanını Ülkü Ocakları üyelerine dövdürdü
Bakan Fidan: HTŞ, yıllardır bizimle işbirliği içinde oldu
İstanbul'da deprem meydana geldi