Ülke olarak BİZ’i ön plana çıkartmak yerine hep BEN ile hareket etmekte ve kollektif, kapsayıcı ve toplu bir refah artışına gitme konusunda engellerle karşılaşmaktayız. Kur korumalı mevduatın kurumlara 2021 son çeyreğinde ve 2022 ilk çeyreğinde elde ettiği kur kazançlarının ve faiz kazançlarının kurumlar vergisinden muafiyeti ile çıkan yeni yasa, gerek bankalara gerekse kurumlara büyük avantajlar sağlıyor. Bu avantajların sağlanması her zaman olduğu gibi vergi ödeyen ve bu haklardan faydalanamayan vatandaşlar vasıtası ile oluyor. Kısaca devletin gücü ekonomik ortamı kısa vadede güllük gülistanlık göstermek isteyen iktidar tarafından belirli kesimlere verilen avantlarla kullanılıyor. Bu uygulama gerçek bir oyun teorisine konu aslında. Oyunu üç farklı kesim oynuyor. Bu oyun, vatandaşının tamamının refahını sağlaması gereken iktidarın, yani sonsuz oyun zihniyetli ile oynanması gereken devlet gücünü kullananların, maalesef kazananı ve kaybedeni olan iki farklı kesim yaratarak, toplumu daha da yoksullaştırmasına sebep olacak bir noktaya doğru yol alıyor. Oyun nasıl mı oynanıyor? Çok basit. Elinde devlet gücünü ve mali gücü bulunduran iki kesim diğer yanda elinde sadece sandıktan sandığa giderek oy kullanarak gücünü gösterebilecek diğer bir kesim var. İktidarda bulunan kesim devlet gücünü kullanarak, mali gücü bulunan kesime yasa çıkartma gücünü kullanarak kendi düştüğü kötü durumdan çıkmak için avantajlar sağlıyor. Elinde mali gücü bulunduran kesim de (döviz tutanlar) karşı tarafın düştüğü bu zayıf durumu görerek, tekrar iktidarı kazanmak için yapabileceklerini tahmin ederek, elindeki mali güce güç katmaya çalışıyor. Elinde sadece oy gücünü bulunduranlar ise gündemde Adem ile Havva’yı, Cumhurbaşkanına hakaret suçlaması ile tutuklanan gazetecileri tartışıp sosyal medyadan tepkilerini dile getiriyor ve önlerine gelecek sandığı bekliyorlar. Ama emeklerinden, ceplerinden alınanı görümüyorlar. Bir örnekle açıklayalım durumun ne olduğunu 1.Elinde dövizi olan, 2021 son çeyreğinde TL’nin önemli bir değer kaybı dolayısı ile kur karı elde etmiş olan ve bu kazanç üzerinden kurumlar vergisi ödeyecek olan kurumlar açısından bakalım. 17 Şubat tarihine kadar KKM yaparak 2021 yılı son çeyreğinde herhangi bir kur kazancından doğan kurumlar vergisi ödemeyecek, 2022 yılı ilk çeyreğinde elde ettiği faiz kazançlarından ve kur farkı kazançlarından da kurumlar vergisinden muaf olacak. Bunun karşılığında likiditesini nakit karşılıklı kredi ile bankadan karşılayabilecektir. Banka da böyle bir işleme girerek daha az ödeyeceği munzam karşılık, TCMB’nin sağladığı fonlama olanakları, Döviz mevduatlara uygulanan %1.5 komisyon gibi bir çok maliyetten de kaçınmış olacaktır. Aşağıdaki tabloda banka ile şirket arasındaki ilişkiyi gösteren kısa bir örnek bulabilirsiniz. Burada şirket KKM ile parasını TL’ye çevirmiş, karşılığında aynı vadede (Burada 6 ay alınmıştır) nakit karşılıklı kredi kullanmıştır. Bu takdirde banka aşağıdaki tabloda verildiği gibi bir avantaj elde edecektir.
USD/TRL Dönüşüm Kuru 13
Ana Para (USD) 100
TL Karşılığı 1300
Bankanın Ödediği Munzam (TL)
Döviz Mevduat Munzam Karşılığı 25% 325
TL Munzam Oranı 6 Ay için 6% 78
Bankanın TL Mevduata Dönme avantajı TRY 247.00
%20 faizle 6 ay için Bankanın Karı (TL'ye alınan faiz hesaba katılmamıştır) TRY 24.70
1300 TL için karşılık gelen yıllık bazda bankanın avantajı     3.80%
Bu hesaplamalara bankanın TCMB'den sağlayacağı uzun vadeli politika faizi ile fonlama dahil edilmemiştir.Mevcut %14 ile sağlanacak uzun vadeli fonlama avantajının da dahil edildiği durumda banka %20 mevduat faizi ile karşılaştırıldığında yıllık %6'lık bir spread elde etmektedir. Neticede bankanın böyle bir operasyondan sağladığı spread %9.8'lere kadar çıkmaktadır.
Banka ile elinde döviz bulunduran şirket, iktidarın vergi ödeyen vatandaşların sırtından kendilerine sağladığı sayısız avantajlarla karşılıklı bir oyuna girerek uygun bir bilanço, daha iyi bir Kar/Zarar tablosu hazırlamaktadır. Kamu kaynakları da yasayı çıkartanlar vasıtasıyla kullanılarak heba edilmektedir. 2.İktidar elinde bulundurduğu yasama gücünü kullanan diğer bir kesimdir. Ülkeyi bir faiz inadı uğruna düşürdüğü ekonomik çıkmaza sokan ve bunun karşılığında önemli oy kaybı yaşayan iktidar bunu tersine çevirmek için kamu kaynakları ile güçlü kesimlere inanılmaz tavizler vermektedir. Tamamen sahte bir bahar havası yaşatacak olan bu uygulamaların yaratacağı kısa vadeli pozitif sonuçlar:
  • TL fazilerde aşağı yönlü bir hareket
  • Ekonomide tekrar canlanma
  • Kurda önümüzdeki kısa dönemde belirli bir baskı
  • TCMB rezervlerinde artış olarak karşımıza çıkabilir. Ama unutulmaması gereken şudur. Bu döngü ile ortaya çıkacak parasal genişleme, herhangi bir sermaye kontorlü olmaması durumunda uzun vadeli negatif sonuçlar doğuracaktır.
Bunlar
  • Dövizin sadece TCMB havuzunda birikmesi dolayısı ile ithalatçının döviz ihtiyacında piyasaya gelmesinde yaşanabilecek oynaklık
  • TCMB’nin sürekli kura müdahil olması
  • Kur riski nedeniyle ucu açık bir risk ve buna bağlı kamu bütçesinde potansiyel yük
  • Gelir dağılımı adaletsizliğinin artışı (Kaynakların yoksuldan alınıp varlıklı kişilere transferi)
  • Enflasyon sarmalında bir üst noktaya geçiş ve hiper enflasyon riskinin artık çok yüksek olması
3.Vergi veren sade vatandaşın elindeki güç ise sandığa gittiğinde sadece bir oydur. Sesini duyurabileceği bir kollektif oluşumda bulunmaması, hukukun üstünlüğünün ortadan kalkması ile bu durumu düzeltebileceği bir mevkinin bulunmaması, sivil toplum kuruluşlarının seslerinin artık iyice cılız çıkması vatandaşın bu girilen oyunda hiçbir güçlü yanını ortaya koyamamasını beraberinde getirmektedir. Sahte gündemlerle de oynanan bu oyun vatandaşa unutturulmaktadır. Sonuç olarak iktidar iktidarını korumak, iş alemi iktidarın kendilerine sağladığı ve topluma orta ve uzun vadede büyük yükler getireceği kesin olan avantajı gerçekleştirmek için kurgulanmış bir oyunun içine girmektedir. Bu oyun sonlu bir oyundur. Yani kazananı ve kaybedeni olan bir oyun. Kaybeden kesim toplumun büyük bir kısmını oluşturmakta ve bu nedenle de toplumda güveni, işbirliğini önemli ölçüde negatif etkilemektedir. Bu nedenledir ki ülke olarak BİZ’i ön plana çıkartmak yerine hep BEN ile hareket etmekte ve kollektif, kapsayıcı ve toplu bir refah artışına gitme konusunda engellerle karşılaşmaktayız. Vatandaş elindeki gücün farkına varmalı ve anayasal haklarını kullanarak, sesini daha çok duyurabileceği platformlarda yer almalıdır. Bu da mevcut koşullarda ancak siyasetle ve korkmadan olur. Yapmadığı veya yapamadığı durumlarda ise elindeki gücü daima sonlu oyun zihniyetiyle kazanmak üzerine kurgulayanlara bilmeden de olsa devreder ve maalesef geleceği çalınmaya devam eder. Not: Sonlu oyun sonsuz oyunu daha iyi anlayabilmek için şu linke tıklamanızı da öneririm. --- https://www.paraanaliz.com/2021/ekonomi/omer-rifat-gencal-oyun-teorisini-gelecegimize-uyguladi-g-10562/