Aslında uzun süredir siyaset kamuoyunda "Yetmez ama Evet"çi olarak bilinen ve büyük çoğunluğu "sol liberal" olarak nitelenebilecek aydın ağırlıklı siyasal çevrenin yaşadığı trajik evrim üzerine bir şeyler yazmak istiyorum. Gel gör ki hep ertelemek durumunda kalıyorum.

Yazma isteğim bu çevrenin son üç/dört yıldır AKP karşısında muhalefet çizgisine geçmelerine karşın yaşadıkları sürecin ciddi bir analizini yapma yükümlülüğünden ısrarla kaçınıyor olmalarından kaynaklanıyor... Zira hal böyle olunca yarın benzer hataları ama bu kez trajikomik biçimde tekrarlamaları kaçınılmaz...

Erteleme isteğim ise muhalif pozisyona geçtikten sonra bu kesimin de iktidarın amansız ve şiddetli baskısıyla yüz yüze kalmalarından kaynaklı... İstemeden de olsa onlar üzerindeki bu anti demokratik baskıları -ve baskıcıları- meşrulaştırmaya hizmet eder pozisyona düşme çekincesi...


Altan kardeşlerin başına gelenlerden sonra, bir kez daha erteledim.

Zira Altan kardeşlerin tutuklanması ne hukuken, ne siyaseten ve ne de vicdanen kabul edilebilir bir durum değil.

Hele de kendine anlaşılması güç biçimde hala ve ısrarla "sol" yaftası takan bazı çevrelerin Altan kardeşlerin tutuklanması karşısında bayram havasına kapılıp neredeyse "reis"in elini öpmeye gidecek bir ruh haline kapıldıklarını gördükten sonra...

Önce siyasetin etik/ilkesel ve taktik boyutları üzerine bir şeyler yazmaya karar verdim. Bu çerçevede "yetmez ama evetçi"lere bu konjonktürde nasıl yaklaşması gerektiğine ilişkin yaklaşımımı belirteceğim. Bunu takiben "yetmez ama evet"çilere yönelik eleştirel düşünceleri dile getirmenin daha doğru olacağını düşünüyorum.

Yani önce "Yetmez ama Evet"çilerle ne yapmalı? ve peşi sırada "Yetmez ama Evet"çileri ne yapmalı? sorularına kendi cephemden yanıtlar vermeye çalışacağım.

"Hedefi daralt cepheyi genişlet..."

Siyasetin en temel ve her akımı ortak biçimde kesen genel/evrensel kurallarından biridir bu. Pek çok siyaset yöntemi gibi kaynağı askeri savaş stratejileridir... Ne de olsa Prusyalı General ve entelektüel Carl Von Clausewitz'in (1780 - 1831) ünlü sözünde ifade bulduğu gibi "Savaş siyasetin başka araçlarla sürdürülen biçimidir." Tıpkı hiç bir ordunun tüm rakipleriyle aynı anda savaş yürütmeyi tercih etmemesi gibi, siyasettede aynı anda tüm rakiplerinize bodoslama dalamazsınız. Dalarsanız müzmin bir yenik olursunuz.

Öncelikli olan ile ikincili olanı, yakın ve güçlü tehdit ile zayıf ve orta vadeli tehdidi ayırmak zorundasınız.

Bunu yaparken de...

Elinizde biri daha temel ve stratejik diğeri daha güncel ve pragmatik iki araç vardır: İlke ve taktik... Daha temel ve stratejik ortaklıklarınız olan güçlerle daha orta vadeli ve bağlayıcı ittifaklar kurarsınız. Daha güncel ve pragmatik ortaklıklarınız olanla ya taktik/geçici ve bağlayıcı olmayan birliktelikler kurar ve/ya bu güçleri olanaklı olduğunca tarafsızlaştıracak bir politika izlersiniz. Yani sizden farklı olan herkese eşit davranmazsınız. Farklılığınızın stratejik ve güncel açısına göre farklı ağırlıklar ve biçimler saptarsınız.

Siyasette dün önemli ama bugün belirleyicidir...

Siyaset öyle bir şeydir ki dün farklı hatta karşıt cephede olanlar bugün sizle aynı cepheye gelebilir. Bugün sizle aynı cephede gözükenlerde tam tersine yarın karşı cepheye geçebilir... Dün AKP ile kolkola olan liberallerin bugün karşıt cephede, dün AKP'ye karşıt olan ulusalcıların büyük ağırlıkla bugün AKP ile kolkola olması gibi...

Orta vadede hazırlıksız yakalanmamanız ve sizi mağlup kılacak hayal kırıklıkları yaşamamanız için, geçici yol arkadaşlarınız hakkında hayallere kapılmamak ne kadar önemliyse, bu geçici yol arkadaşlığını reddetmemeniz ve o kısa yolu birlikte yürüyebilme becerisi göstermeniz de o kadar önemlidir.

Ez cümle -gönüllü ya da zorunlu- bugün sizinle aynı cepheye gelmiş, sizin temel siyasi muarızınız ile ortak mücadeleye yönelmiş bir kesime, "geçmişteki hatalarını" hatırlatıp sırt çevirmeniz, hele hele sizin temel rakibinizce bu kesime yönelik uygulanan baskı ve teröre avuçlarınızı ovuşturarak "oh olsun" çekmeniz, siyasal etik/ilke bakımından kabul edilemez olması bir yana, güncel siyasal taktik bakımından da kendi ayağınıza çelme takmak olur.

Erdoğan'ın siyasal sınırları ve başarısı ...

Erdoğan'ın siyasal başarısı "kararlılık" ve "güç" algısını başarılı biçimde oluşturmasından ve siyasal muarızları arasındaki çelişkileri kullanmasından kaynaklanıyor. Ama ikinci faktör yani çelişkilerden yararlanma konusundaki "başarı"sını tırnak içinde kullanmalıyız. Zira bu Erdoğan'ın yeteneğinden daha çok liberal ve ulusalcı dediğimiz kesimlerin zaaf ve basiretsizliğinden kaynaklanıyor.

Bilakis Erdoğan bu alanda en az muhalifleri kadar yanlışlar yapıyor. İç ve dış politikada birçok cepheye aynı anda saldırıyor. İç muhaliflerinin basiretsizliği nedeniyle içerde bu yanlışları ciddi bir faturaya dönüşmese de, dış politikada durum tam tersi... Dış politikada iyice yalnızlaşan Erdoğan kendisiyle birlikte Türkiye'yi de uçurumun ağzına kadar sürüklemiş durumda.

Eğer sol, liberal, Kemalist, Kürt,Türk, Alevi, Sünni iç muhalifleri taktik/konjonktürel planda ortaklaşabilirse uçurumdan aşağı yalnızca Erdoğan düşecek ama yok bugünkü manzara devam ederse, cümleten geçmiş olsun...

Gelelim konunun etik/ilkesel olan kısmına...

İşin ilkesel/etik kısmı çok daha temel önemde... Ama pek çok yazıda şu ya da bu biçimde bu boyuta işaret edildiği için kısaca bir kez daha altını çizmekle yetineceğim: Bugün yürütülen bir cadı avıdır. En temel, en asgari hukuki normlar bile ayaklar altına alınarak üniversite hocaları, gazeteciler, siyasetçiler, öğretmenler, yazarlar, kamu görevlileri muhalif olmaları nedeniyle delilsiz, hukuksuz biçimde işinden edilmekte, keyfi tutuklamalarla ve işkencelerle yüz yüze kalmaktadır.

Bu uygulamalara o ya da bu nedenle -destek vermek bir yana- hayırhah tutum almak bile, faşizan uygulamalara destek çıkmak, suç ortaklığı yapmaktır.

"Müzmin bir sosyalist" olarak

Benim bulunduğum yerden hem ulusalcılarla hem sol liberallerle aramda kalın çizgiler var. Zira her iki kesimde farklı dönem ve biçimlerini esas alıyor olsalar da, neticede mevcudu korumaya çalışıyorlar.

Bu kesimlerle uzun vadeli ve bağlayıcı yol arkadaşlığım olanaklı değil. Ama ikisi de o siyasal konjonktürdeki pozisyonlarına göre geçici yol arkadaşım ya da karşı cepheye itmemek için özenli davranacağım güçler olabilir. Bugünkü koşullarda böyledir.

Bugün sol/sosyalizm adına işin esasını bırakıp mesaisini sol liberallerle hesaplaşmaya ayıranlar, eğer siyaseten kör değillerse, faşizan iktidarın zavallı birer enstrümanlarıdır.