Beynin otomatik pilottan çıkarılabilmesi için zorlanması gerekir. Daha önceki yazılarda da bahsettiğimiz nöroplastisite kavramı, beyninizin adaptasyon ihtiyacını fark ettiğinde kendini yeniden yapılandırma yeteneğini ifade eder.Bu noktada sorulması gereken ilk soru şu: Bu metafizik ölüme neden olan şey tam olarak neydi? Sizin vakanızda Aşil’in tendonu neresiydi? Ve neden bir yarayla değil, bir ölümle sonuçlanacak kadar derinlere iniyordu? Burada dünyaya ve kendimize bakış açımızla ilgili majör sorunların kaynağı olan bir noktaya temas etmemiz gerekiyor. Bu temas noktası çoğunlukla yıllardır geliştirmekte olduğunuz, kendinizle ya da çevrenizle ilgili bir kabul noktasının hatalı ya da tümden yanlış işliyor oluşu. Mükemmeliyetçi bir insanın iş hayatıyla ilgili büyük bir kayıp nedeniyle kendisini oluşturduğu yapı taşlarından birini kaybetmesi sonrası gelen yıkım buna bir örnek olabilir. Ya da kendinizi yaşamsal bağlarla bağladığınız bir insanın kaybında, aslında yaşamsal olan tek bağın kendinizle olan bağ olduğunu unutarak, yine yanlış bir benlik yapı taşı ile ilerlemeniz de bir örnektir. Bu gibi durumlar, zihinde oldukça derin ve günlük sorgularda erişemeyeceğiniz bir noktaya kodlanmış olan şablonlarınızın eseridir. Bu şablonları bir şeyler kırılmadan fark etmeyiz; zira daha önce bahsedildiği üzere otomatik pilot kontrolünde bu yapıları sorgulamaz, beyninize bir karar daha almanın yükünü getirmezsiniz. Ancak majör yaşam olayları sonrasında farkına varılabilen bu şablonlar, samimi bir sorgu ve değişim çabası ile yerini yenilerine bırakabilir. Şablonlardan kaçış yoktur, zira beyin bu yapılar üzerinden işler. Ancak şablonları değiştirmek, birine giden yolları kesip bir diğerine doğru giden yollar inşa edebilmek mümkündür. Beynin otomatik pilottan çıkarılabilmesi için zorlanması gerekir. Daha önceki yazılarda da bahsettiğimiz nöroplastisite kavramı, beyninizin adaptasyon ihtiyacını fark ettiğinde kendini yeniden yapılandırma yeteneğini ifade eder. Yaşınızdan bağımsız olarak, beyin yaşam boyu gelişmeye ve değişmeye, öğrenmeye, yaratmaya ve yeni (ve potansiyel olarak daha sağlıklı) kısa yollar ya da şablonlar inşa etmeye devam edebilir. Böylece yolunuza daha iyi bir otomatik pilotla devam edebilirsiniz. Nörobilim uzmanları depresyonla ortaya çıkan olumsuz düşünce kalıplarının kesintiye uğramış veya bozulmuş nöroplastisite süreçlerinden kaynaklanabileceğini tartışıyorlar. Bu durumda açılan yeni bir tartışma kapısı da pozitif nöroplastisitenin kişinin kalıplarını "yeniden yazmaya" yardımcı olabileceği yönünde. Peki bu nasıl mümkün oluyor? Nöroplastisiteyi artırabileceğimiz iki ana beyin bölgesi var: uzun süreli hafıza merkezimiz hipokampus ve koordinasyon ve kas hafızasından sorumlu merkezimiz, beyincik. Bu iki bölge, yetişkinlerde sürekli olarak yeni nöronlar doğurma (nörogenez) yeteneğine sahip olan iki bölge. Bu alanlarda yeni nöron üretimi, yeni şablonlar ve bunlara uzanan yeni yollar inşa edebilmek anlamına geliyor. Bunun en temel yolu ise beyninizin asla alışkın olmadığı, sıra dışı şeyler yapmanız, hiç yaşamadığınız yeni deneyimler yaşamanız ve yeni şeyler öğrenmeniz. Beyninizin bu süreçleri otomatik pilotla yönetme ihtimali yok, zira beyninizde bu süreçlere dair bir kısa yol ya da şablon yok. Dolayısıyla beyin yenilerini inşa etmek durumunda... Ayrıca yüksek zorluk gerektiren aktiviteler, daha yüksek nöroplastisite aktivitesine yol açıyor. Haliyle bir deneyim sizin için ne kadar yeniyse ve ne kadar çok öğrenme gerektiriyorsa, beyninizi yeniden şekillendirme kapasitesi de o derece yüksek oluyor. Burada yazıya, bir sonraki hafta bu konuyla ilgili daha detaylı bilgileri de sizlerle paylaşmak üzere bir virgül koyuyorum. Dilerim yeni yılda kendi kendimizi içine sıkıştırdığımız alışkanlıklardan, normlardan ve şablonlardan kurtaracak harika, heyecanlı ve yepyeni yollar keşfederiz. Mutlu yıllar.
Yeniden başlamak isteyenler için nörobilim: Doğum, ölüm ve plastisite
Politikyol
Beyniniz yaşam boyu gelişmeye ve değişmeye, yeni ve daha sağlıklı kısa yollar ve şablonlar inşa etmeye devam edebilir. Bunun yolu ise beynin asla alışkın olmadığı, sıra dışı şeyler yapmaktan, hiç yaşamadığınız yeni deneyimler yaşamaktan geçiyor.
“İnsan hayatı boyunca birden çok defa ölüyor… ve yeterince şanslıysa birden çok defa doğuyor. Sevdiğiniz bir insanı toprağa verdiğinizde, derin bir kederle baş başa kaldığınızda, değer yargılarınızı alt üst eden gerçeklerle karşılaştığınızda artık hayata eski benliğinizle devam edebilmek mümkün olmuyor. Telaffuz etmekte zorlanıyoruz, ama burada gerçekleşen açıkça metafizik bir ölüm…
Sonrasında hayata devam edebilmenin tek yolu ise eski benlikle vedalaşıp bir yenisinin doğumuna izin vermek ve belki de bunu sağlamak. Elbette bu süreç zaman alıyor. Ama bazen de, yaşanan kırılmanın derinliği, kayıpların ağırlığı ve hayata nasıl devam edileceğini bilememekten, bu doğum bir türlü gerçekleşemiyor. İnsan hayatla ölüm arasında, kendi ölümü ve yeniden doğuşu arasında bir yerde sıkışıp kalıyor. Cenin pozisyonunda, gelmemekte ısrarcı olan bir şafağı, ışığı, yeni bir doğumu bekliyor.
Araf bazen bir kaçışla, bazen bir kapanışla, bazen derin bir depresyonla kendini gösteriyor. Çoğu zaman istemsizce ortaya çıkan eski siz olarak hayatınıza devam edebileceğiniz yanılgısı sadece arafta geçirilen süreyi uzatmaya yarıyor. Kabul edilmesi gereken gerçek, artık öyle birinin olmadığı, öyle bir hayat formunun yaşamadığı… Aksi durumda ne ölünebiliyor, ne yaşanabiliyor. Birazı, belkisi yok… Yaşama devam edebilmek için insan her şeyiyle yeni birini, yeni bir hayat formunu doğurmak zorunda.”
Bu cümleler çok eski bir yazımdan alıntı. Bir yıl daha sona ererken etrafımda oldukça düşündürücü sözlerin yankılandığına tanık oluyorum: İçi boşaltılmış gibi hissettiğini, hatta artık herhangi bir şey hissetmekten dahi uzak olduğunu söyleyen insanların sayısı gün be gün artıyor.
Bu durumun hepimizin malumu olan oldukça somut bazı nedenleri var. Bu nedenlerin ruh halimiz üzerindeki yıkıcı etkileri kısa zamanda ortadan kalkacak gibi de değil. Ancak benim ilgilendiğim kısım bu nedenlerden ziyade çözümler, ya da daha doğru bir ifade ile olası çözüm alternatifleri. Ne yazık ki hepimize yazılabilecek bir reçete yok, ama öyle zannediyorum ki bize yeni bir doğum gerekiyor.
Son üç senede hayatlarımızda yaşanan, adapte olduğumuzu zannettiğimiz, oysa sadece yara bantları ile geçiştirmeye çalıştığımız kanamalı değişimler, ruh sağlığımızı zorlayan ve artık norm halini almış sorunlar, bireyleri ve toplumları, tekil ya da toplu halde hiç alışık olmadığımız davranış biçimlerine iten yeni yaşam arayışları… Tüm bunların içinde eski benliği ile sert bir biçimde vedalaşması gerektiğinin farkına varamayan ve kendini yıprattıkça yıpratan insan… İnsan, özellikle de belirli bir yaş ve yaşam tecrübesinden sonra kendini nasıl yeniden inşa edebilir? Aklımdaki sorunun net bir yanıtı elbette yok; ama yaptığım araştırmalardan elde ettiklerimi sizinle de paylaşmak istiyorum.
Öncelikle tüm davranışlarımızı yönlendiren beynimizin değişikliklere karşı müthiş bir direnç gösterdiğini ifade ederek başlayayım. Beyin, mümkün olan en yüksek enerjiyi hayati kararlara ayırmak gerektiği için, diğer kararlarla ilgilenmeyi pek sevmez. Bu nedenle kısa yollar, alışkanlıklar ve düşünülmeden tekrarlanan davranışlar geliştirir; hayati olmayan kararları vermek için enerji harcamadan, daha önce seçilmiş olanla, yani otomatik pilotta yolumuza devam ederiz.
Değişime direnç de tam olarak bu noktada başlar. Bu nedenle alışkanlıkları değiştirmek oldukça zordur. Ve bu alışkanlıklar sadece gündelik kararlarımızı değil, hayata bakış açımızı şekillendiren şablonlarımızı, kodlamalarımızı, normlarımızı ve normallerimizi de içerir. İnsanın kendini yeniden doğurabilmesi, ancak bu yapıları kararlı bir çaba ile kırmaya çalışmasıyla mümkündür.
Bu çabaya karşı ilk direnç de çevrenizden değil, kendi içinizden, beyninizden gelir. Bu, sonraki süreçlerde uğraşılması gereken eş dost tepkilerinden, yaşamınız değişirken karşılaşacağınız maddi manevi engellerden, “Sana bir haller oldu.”lardan çok daha zorlu bir dirençtir. Öyleyse esas soru şudur: bu direnç nasıl kırılabilir?
Yorumlar
Popüler Haberler
Atatürk Havalimanı Katliamı: Ağırlaştırılmış müebbet alan IŞİD'liler tahliye edildi
'Ölünce beni kim yıkayacak?': TRT'nin reklam panoları tepki topladı
AK Partili Belediye Başkanı, AK Parti ilçe başkanını Ülkü Ocakları üyelerine dövdürdü
Komisyonda mikrofonlar açık unutuldu: 'Çok yanlış yaptı Bakan Hanım'
Bakan Fidan: HTŞ, yıllardır bizimle işbirliği içinde oldu
İstanbul'da deprem meydana geldi