MB’nın örtük bir şekilde, arka kapı araçlarını kullanarak döviz kurundaki artışı sınırlandırma mücadelesinde olduğunu gösteriyor. Peki MB’nın döviz kurlarındaki artışı uzun süre sınırlandırabilmesi mümkün mü? İktisat teorisinin cevabı yine çok net: Hayır.
Türkiye’de döviz kurları yaz sonundan bu yana baskılanıyor. Ağustos ayının ortalarında
18 ₺ düzeyinde olan dolar kuru
aradan geçen 155 günde sadece
18.80 ₺ düzeyine yükselmiş durumda. Son 5 ayda Amerikan dolarının Türk Lirası karşısındaki günlük değer kazancı 0.005 kuruş. Yani dolar
günde sadece yarım kuruş değer kazanıyor.
KURUN SEYRİ EKONOMİK GERÇEKLERLE UYUMLU DEĞİL
Aşağıda yer alan grafik, dolar kurundaki günlük değişimi gösteriyor. Değişimin son 5 ayda sıfır çizgisine ne kadar yakın bir değer aldığını görmek mümkün. Kurun bu kadar az değişim göstermesi
ekonomik gerçekliklerle uyumlu değil. Bunun arkasındaki asıl nedenin, Merkez Bankası’nın (MB)
arka kapıdan gerçekleştirdiği döviz müdahaleleri olduğu aşikâr. Peki MB, döviz kurundaki değişimi neden bu kadar küçük tutuyor?
DÖVİZ KURU ENFLASYONUN ANA NEDENİ
Döviz kuru, Türkiye’de yaşanan enflasyonun en önemli nedeni. 2021 yılının sonbaharında başlayan faiz indirimlerinin neden olduğu ani kur artışı, 2021 yılının sonbaharından itibaren fiyat dengelerini alt üst etti ve enflasyon oranı Türkiye Cumhuriyeti’nin
tarihinde görülmemiş bir süratle yükselmeye başladı. Hızlanan enflasyon hane halkının satın alma gücünü hızla tahrip etti ve
yoksulluk, toplumun tüm kesimlerinde hissedilir oldu.
Türkiye’de döviz kuru yukarıda da belirttiğimiz gibi son 5 aydır neredeyse sabit. Bu durum MB’nın örtük olarak döviz kurunu kontrol etmeye çalıştığını gösteriyor.
DÖVİZ KURLARINI UZUN SÜRE BASKILAMAK MÜMKÜN DEĞİL
Hükümet, yükselen enflasyonun seçimlerde aleyhte bir etkisinin olacağının farkında. Bu nedenle seçime kadar enflasyonu -göstermelik de olsa- bir miktar düşürmesi gerektiğini düşünüyor. Bunu ise
faiz kararından geri adım atmadan gerçekleştirmek istiyor.
Peki bu nasıl mümkün olacak?
İktisat teorisinin cevabı basit:
Döviz kurlarındaki artışı sınırlandırarak.
Yukarıdaki grafikler bize MB’nın örtük bir şekilde,
arka kapı araçlarını kullanarak döviz kurundaki artışı sınırlandırma mücadelesinde olduğunu gösteriyor. Peki
MB’nın döviz kurlarındaki artışı uzun süre sınırlandırabilmesi mümkün mü?
İktisat teorisinin cevabı yine çok net:
Hayır.
İMKÂNSIZ ÜÇLEME TEORİSİ İŞLİYOR
İmkânsız üçleme (impossible trinity) olarak ifade edilen teori, sermaye hareketlerinin serbest olduğu bir ekonomide hem faiz oranını hem de döviz kurunu aynı anda kontrol etmenin mümkün olamayacağını ileri sürmekte. Türkiye’de bu üç duruma biraz daha yakından bakalım.
MERKEZ BANKASI KURU ÖRTÜK POLİTİKALARLA BASKILIYOR
Türkiye’de döviz kuru yukarıda da belirttiğimiz gibi son 5 aydır neredeyse sabit. Bu durum MB’nın
örtük olarak döviz kurunu kontrol etmeye çalıştığını gösteriyor. Resmî açıklamalarda her ne kadar
döviz kurunun piyasada belirlenmesi esastır denilse de uygulamada durumun böyle olmadığını hepimiz biliyoruz. Peki MB kuru tutmaya çalışırken acaba piyasa faizlerini de kontrol edebiliyor mu?
POLİTİKA FAİZLERİ PİYASA FAİZLERİNİ YÖNLENDİREMEZ HALE GELDİ
Politika faizini merkeze koyan normal bir ekonomide merkez bankaları her ay açıkladıkları politika faiz oranı ile piyasa faiz oranlarını yönlendirmeye çalışırlar. Piyasa faiz oranlarından kasıt
tahvil faizi, kredi faizi ve mevduat faizidir. Normal koşullar altında politika faizi ile tahvil faizi ve bankaların mevduat ile kredi faizleri arasında bir uyum vardır. Türkiye’de ise bu uyumun özellikle yakın dönemde iyice kaybolduğu görülüyor. Tahvil ve kredi faizleri, bankaların uymak zorunda bırakıldığı makro ihtiyati tedbirler ile düşük tutuluyor. Nispeten kontrolün düşük olduğu
mevduat faiz oranları ise son dönemlerde iyice arttı ve politika faizinden iyice ayrıştı. Artık pek kontrol gücü kalmadığından, merkez bankası mevduat faizindeki artışa yol vermek durumunda kaldı.
KISMİ SERMAYE KONTROLÜNE YÖNELİM
Üçüncüsü ise sermaye hareketlerinin serbestliği. Türkiye ekonomisinde sermaye hareketleri normal şartlarda serbest idi. Ancak son dönemlerde merkez bankası ve diğer kamu kurumları döviz transferlerine ilişkin bir dizi
makro ihtiyati tedbirler açıkladılar. Neredeyse her hafta
gerek TCMB gerekse de BDDK tarafından bankalara yeni bir düzenlemenin gönderildiği haberini alıyoruz. Bu durum resmi olarak dile getirilmese de
fiili olarak kısmi sermaye kontrolüne yönelim olduğu anlamına geliyor.
BU POLİTİKALAR SEÇİME KADAR SÜRDÜRÜLEBİLİR Mİ?
İmkânsız üçleme hipotezi belli ki halen
çalışıyor. Yetkililer de bunun farkında. Ancak şu an için istenen belli ki bu durumun seçime kadar devam ettirilmesi. Seçim sonrasında hangi kesim iktidara gelirse gelsin ekonomi politikasında değişim olacağı aşikâr. Ancak bu politikanın
seçime kadar sürdürülebilip sürdürülemeyeceği konusu ise şüpheli.
Cari dengede açık verdiğimiz için ve sermaye hareketleri istikrarsız olduğu için mevcut irrasyonel politikanın sürdürülebilirliği merkez bankasının döviz rezervlerinde ve insanları dövizden uzak tutabilme kabiliyetinde gizli.
Yetkililer, insanları dövizden uzak tutma stratejilerini ise sütten ağız yakma politikası ile yürütüyorlar. Döviz piyasasında gerçekleştirdikleri örtük işlemler ile döviz piyasasında işlem gerçekleştiren kişileri bilerek zarara uğratıyorlar ve bu kişilerin yoğurdu üfleyerek yemelerini istiyorlar.
MERKEZ BANKASININ DÖVİZ REZERVLERİ BELİRLEYİCİ
MB’nın hali hazırda ne kadar döviz rezervi olduğunu, bu rezervi artırmak veya azalışını engellemek için dış ülkelerle ne tür anlaşmalar yaptığını bilemiyoruz. Örneğin BOTAŞ’ın Rusya’dan satın aldığı
doğal gaz için yapılması gereken ödemenin ertelendiğine dair bir söylenti mevcut. Bu tür bir ertelemenin rezerv azalışını yavaşlatacağı açık. Ancak bu söylentinin gerçek olup olmadığı hakkında bilgi sahibi olmadığımız için rezervlerin olası seyri hakkında net bir şey söylemek mümkün değil.
SÜTTEN AĞIZ YAKMA POLİTİKASI
Yetkililer, insanları dövizden uzak tutma stratejilerini ise
sütten ağız yakma politikası ile yürütüyorlar. Döviz piyasasında gerçekleştirdikleri örtük işlemler ile döviz piyasasında işlem gerçekleştiren kişileri
bilerek zarara uğratıyorlar ve bu kişilerin
yoğurdu üfleyerek yemelerini istiyorlar. Devletin kendi yatırımcısına tuzak kurması üzerinden yürütülen bu stratejinin uzun vadede daha ciddi tahribatlara neden olma ihtimali oldukça yüksek ve bu konunun detayları başka bir yazının konusu.
2023 YILI UNUTULMAYACAK YILLAR ARASINA EKLENEBİLİR
2022 yılı, yarattığı yoksulluk ve yoksunluk ile Türkiye ekonomisinin tarihinde unutulmayacak bir yıl oldu. Cumhuriyetin yüzüncü yılı olan
2023 yılının da Türkiye tarihinde yine unutulmayan bir yıl olma ihtimali yüksek. Bu ihtimalin seçimleri öne aldırdığı aşikâr. Ancak bu sürenin 2023 yılını
unutulmayacak yıllar arasından çıkarıp çıkarmamaya yetip yetmeyeceğini hepimiz birlikte yaşayıp göreceğiz.