Erdoğan’ın “bunlar sürtük” ifadesi ile “Vurun Kahpeye”deki “Kahpe” arasındaki tek fark, artık dünyanın bir telefona sığan dijital özünde. "Toprağınız toprağım, eviniz evim; burası için, bu diyarın çocukları için bir ana, bir ışık olacağım ve hiçbir şeyden korkmayacağım; vallahi ve billâhi!" Halide Edip Adıvar’ın, Sultanahmet mitinginin bu korkusuz kadınının, Türkiye’nin belleğine kazıdığı cümlelerdir bunlar. Neredeyse 100 yıl önce edilen bu cümleler İstiklal Savaşı’nın ulusal, anti emperyalist bir mücadele olan özünü en iyi şekilde tarif eden “Vurun Kahpeye” romanından. Hemen tüm milli bayramlarda Hale Soygazi’nin canlandırdığı Aliye öğretmenin taşlar, sopalar ardında yok olan incecik bedeninden doğan bağımsızlık ateşi, tüm evlerde bir kez daha ışıldardı. Erdoğan’ın kullandığı “bunlar sürtük” ifadesinin öznesi olan kadınların, Kurtuluş Savaşı’nda milli mücadeleyi destekleyen Aliye Öğretmen’e yapılan tahkir ile, birebir aynı olması tesadüf değil. Milli Mücadelenin adı üstünde milli kimliğine karşı dini siyasi emelleriyle birleştiren başta emperyal güçler olmak üzere, tüm karşıt cephenin ortaya koyduğu ümmetçi yaklaşım ile, bugünün çatışma düzeni arasında pek çok benzerlik var. Fransız Devrimi ile öncelikle mutlaki rejimler ve onu destekleyen dinsel kadrolara karşı, halkın ayağa kalkması ile başlayan aydınlanma çağı bir yönüyle de devrimler çağı idi. Bu çağın dünyaya yaydığı enerji ile, eski rejimler çatırdıyordu. Diğer yanda gelişen silah endüstrisi ve dünyanın paylaşıma açılan bölgeleri büyük çatışmaları haber veriyordu. Dinin tıpkı 20. Yüzyılda ABD’nin Afganistan’da kullandığı gibi, o dönemlerde de kullanışlı bir meta olması söz konusuydu. Kadın özgürleşmesi ise sadece erkek egemen toplumu değiştirmiyordu. Eski rejimi kökünden sarsıyordu. Kadınların hayata katılımı, toplumsal olduğu kadar siyasal dönüşümü de ifade ediyordu. Halide Edip’in kadına kimliği ve kadınlığı üzerinden saldıran ama aynı zamanda eski rejimin de muhafazası için mücadele eden erkek bakışı ifşa ettiği “Vurun Kahpeye” bütün bu yönleriyle çok önemli mesajlar barındırmaktadır. Halide Edip’ten 100 yıl sonra toplumda onaylamadığı kadınlara “sürtük=kahpe” kavramıyla saldıran Erdoğan’ın, bilinçaltında biriken temel kaygının bu mücadele olduğu ve bu mücadelede alınan konumun sözleri biçimlendirdiği ifade edilebilir. Siyasi İslamcı geleneğin köklerinde Halide Edip’in Aliye Öğretmenini linç eden bakış açısı vardır. Türkiye neo liberal sistemin vahşi kapitalizmi ile geçen son 20 yılında, bir taraftan kapitalizmin tüm oyuncaklarını kullanan bir siyasete tabi oldu. Diğer yanda ise söylemsel olarak, 20.Yüzyıl başında emperyal güçlerin ortasında Amerika’nın enjekte ettiği panzehir olan dinsel söylemlerle ülke cepheleştirildi. ABD’nin soğuk savaş döneminde tek rakibi olan komünizmi alt etmek için, İslam’ın yeşil kitabına sarılması 1969’da 6.Filo’ya karşı çıkanlara karşı namaz kılarak tavır koyan dinci anlayışı doğurmuştu. NATO hem dinci hem milliyetçi kesim için o dönem komünizme karşı müttefikti. Bakmayın bugün atıp tutmalara. Bugün çıkarlar öyle gerektiği ve komünizm tehditi olmadığı için ABD/NATO hakkında atıp tutulsa da, Türk dinci/milliyetçi sağının geleneği her zaman bu noktada belli idi. Erdoğan’ın “bunlar sürtük” ifadesi ile “Vurun Kahpeye”deki “Kahpe” arasındaki tek fark, artık dünyanın bir telefona sığan dijital özünde. Bu çağda her şey uçuyor, buharlaşıyor hızla dönüşüyor. Bu nedenle yarın Erdoğan da sözünü belki düzeltecek, bundan önce pek çok kez yaptığı gibi inkar edecek. Ancak hepimiz çok iyi biliyoruz ki, Erdoğan büyük başarısızlığını ideolojik saplantısına din siyasetine borçlu. Erdoğan 1994’de İstanbul Belediye başkanı olurken hayat kadınlarını bile anlayışla karşılayan afişleri, İstanbul’un duvarlarına asarak seçildi. Toplumun ezilen kesimlerinin belki de en çok ezileni olan bu insanlar için, kendisini kollayıcı olarak tanımlayan bir siyaset için en büyük yenilgi 28 sene sonra edilen bu ifade oldu. Erdoğan kendisini başarılı kılan ne varsa yıkmaya yemin etmiş gibi davranmaya devam ediyor. Tarihe ona dair yapılacak saptamalar için neredeyse hiç boş alan bırakmıyor…