Almanya'nın iki seçeneği bulunuyor. Birincisi uygulamakta olduğu, "görmezden gelme" stratejisi ki , müttefiklerinin ağır eleştirilerine muhatap olmakta. İkincisi, Ukrayna'nın talep ettiği silahları gönderip taraf olduğunu ilan etmek…
Ukrayna kriziyle ilgili ortaya çıkan gelişmeler Avrupa ülkelerini net bir hat belirlemeye zorluyor. Özellikle Doğu Avrupa'da yer alan, Rusya ile tarihsel düzlemde sıkı kontakları bulunan ülkelerin daha da zor durumda oldukları görülüyor.
Almanya için de durum pek farklı değil. Ülkede kullanılan doğal gaz ve petrolün üçte birini Rusya'dan alan Almanya'nın, Ukrayna krizine yönelik pasif tavrı hem liderlik pozisyonunu üstlendiği Avrupa Birliği'nde (AB) hem de ABD'de kaygıyla izleniyor. Özellikle Doğu Avrupa ülkelerinde giderek daha yüksek perdeden Almanya'nın bu çekimser tavrı eleştiriliyor. Bu ülkelerde, "Enerji sektöründe Rusya ile milyarlarca avroluk iş yapan Almanya'ya, Ukrayna ihtilafında ne kadar güvenebiliriz" sorusunun yanıtı aranıyor.
Bununla birlikte Şansölye Olaf Scholz'un Ukrayna krizinde kendisini hâlâ bir zeminde konumlandıramaması bazı Alman diplomatlarda da rahatsızlık yaratıyor. ABD'de de "Almanya'nın gerçekten güvenilir bir ortak" olup olmadığı tartışmaları devam ediyor.
Almanya'nın teknolojik açıdan dünyanın en gelişmiş ordularından birine sahip olduğunu anımsatmakta fayda var. Dünyanın en çok silah ihracatı yapan 4 ülkesinden biri olan Almanya, sadece geçen yıl 112,5 milyar avro tutarında silah satarken, müşterileri arasında diktatörler ve kriz bölgelerindeki ülkeler de bulunuyor. Hal böyleyken Almanya'nın Ukrayna'ya silah vermemesi, diplomasi kanallarını açık tutmaya çalışması ve sadece yaptırımlara güvenmesi müttefiki olan ülkelerle sıkıntı yaşamasına neden oluyor.
Silahları dünyanın dört bir köşesinde kullanılan Almanların, söz konusu Rusya olunca bu derece çekimser davranması enerji bağlantılarından ötürü anlaşılabilir bir durum. Bunun yanı sıra bu silahlı pasifizm denemelerinin Almanya'ya neye mal olacağını bir süre sonra göreceğimizi düşünüyorum.
"ORTAKLARINI YALNIZ BIRAKIYOR"
Bu bağlamda, çok sayıda siyasi gözlemci, Almanya'nın Ukrayna krizinde özellikle doğudaki ortaklarını yalnız bırakması sebebiyle AB içerisindeki prestijini yitirme riskiyle karşı karşıya olduğunu ifade ediyor. Bu sürecin AB'den kopmalara kadar uzayacağını iddia edenler dahi var. Neden olmasın? Genelde kıta sathında ve özelde Almanya'da giderek güçlenen aşırı sağcı siyasi hareketlerin birincil hedeflerinin AB'yi dağıtmak olduğu düşünülürse söz konusu kopmaların yaşanması ihtimalinin zayıf olmadığı görülebilir.
Çok sayıda siyasi gözlemci, Almanya'nın Ukrayna krizinde özellikle doğudaki ortaklarını yalnız bırakması sebebiyle AB içerisindeki prestijini yitirme riskiyle karşı karşıya olduğunu ifade ediyor.
Uzun yıllar boyunca Alman ARD kanalının Rusya temsilciği görevinde bulunan Herman Krause, geçenlerde bir gazeteye verdiği röportajda, Ukrayna krizinde hükümetin diplomasi kanallarını kullanmak istemesini olumlu bulduğunu ifade etti. Krause, "Ukrayna'ya silah vermek bizim işimiz değil. Doğru olan diyalog aramak. Burada zekice davranmak zorundayız" dedi.
Esasında, Krause'nin bu ifadelerini, Putin'in vatandaşlarına Ukrayna krizini açıklarken sarf ettiği, "Saldırgan olan biz değiliz. NATO, Ukrayna üzerinden bölgemizde nüfuz sağlamaya çalışıyor" ifadesi ile üst üste düşünürsek, tecrübeli gazetecinin "diplomasi yolundan gidilmeli" önerisinin eksik yanları olmakla birlikte "gerçekçi" olduğunu söyleyebiliriz. Bu söylemin eksik yanlarına yazının devamında değineceğim.
Doğu Avrupa ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi Bilimsel Direktörü Gwendolyn Sasse de meseleyi değerlendirirken, silah gönderilmesinin son seçenek olarak düşünülmesi gerektiğini vurguladı. Sasse, "AB'nin gücü, Ukrayna'ya tedarik edilen silahlarla ölçülemez" ifadesini kullanırken, Ukraynalıların da Almanya ve AB'ye ilişkin umutlarının kırılmaması konusunda uyarıda bulundu. Sasse, Almanya'nın enerji hattı Kuzey Akımı 2 Projesi'ni de göz önünde bulundurarak, bir an önce net bir çizgi belirlemesi gerektiğini de sözlerine ekledi.
ALMANYA TESTE TABİ TUTULUYOR
Peki Almanya'nın Ukrayna'ya silah yardımı yapmasını savunanlar ne gibi argümanlar öne sürüyor? Bu kesim, her egemen devletin silahlı saldırılara karşı kendini savunma hakkı bulunduğunu vurguluyor ve Birleşmiş Milletler Tüzüğü'nde yar alan, "bireysel veya toplu meşru müdafaa hakkı, savunmanın doğasında var" ifadesine atıfta bulunuyorlar. Bir ülkeyi saldırı durumunda kendini savunma yeteneğinden yoksun bırakmanın utanç verici olduğunu belirten "silah gönderelim" cephesi, "Sanki Naziler yabancıları avlarken yoldan geçenler boş boş izliyormuş durumuna düşmeyelim" diye ekliyor.
Meselenin bir de bu boyutu var tabii ki. Bazı siyasi gözlemciler, Nazi Almanyası'nın Ukrayna'yı işgalinin ve orada yaşatılan acıların unutulmaması gerektiğini dile getiriyor. Haklılar. Tarihten ders alınması gerekiyor. Sonuçta herkes Putin'in bir demokrat olmadığını biliyor. Avrupalı aşırı sağcıların "guru" muamelesi yaptıkları Putin'in demokrasi açısından ne kadar tehlikeli olduğunu anlatmaya gerek yok sanırım.
Bunun yanı sıra büyük bir askeri güç olan Almanya, komşusuna karşı beliren silahlı bir tehditte kafasını kuma gömüp, ilgilenmiyormuş gibi yapamaz. Bu bağlamda bana göre, Ukrayna'nın askeri olarak güçlendirilmesi önemli. İşte Herman Krause'nin tezinin eksik tarafı bu bence. Bu, barışın korunması açısından değerli olacaktır. Rusya, askeri açıdan güçlü bir Ukrayna'ya saldırmak için bir kez daha düşünecektir. Bu süreçte diyalog kanalları kullanılmaya başlanabilir. Ancak bunu yaparken Rusya'nın öncelikleri ve savlarının da dikkate alınması gerekiyor doğal olarak.
Evet, hükümet daha çok yeni. Koalisyonu oluşturan partiler daha birbirlerini tartmadan, anlamadan Ukrayna krizini kucaklarında buldular ama bu sürecin sonunda alınacak kararlar, Almanya'nın AB içi prestijini tespit edecek.
Sonuç olarak, Almanya'nın Ukrayna krizine ilişkin yönelik önünde iki seçenek bulunuyor. Birincisi şu anda uygulamakta olduğu, "görmezden gelme" stratejisi ki bu yukarıda bahsettiğim silahlı pasifizm kadrajına girer, bu da müttefiklerin eleştirilerinin dayanak noktasını oluşturur doğal olarak. "Sağa sola bu kadar silah satarken, bu derece güçlü bir orduya sahipken Ukrayna'ya sadece miğfer vaat etmek nasıl bir saçmalık" şeklinde ağır eleştirilere muhatap olmaya devam eder Almanya. İkincisi, Ukrayna'nın talep ettiği silahları gönderip taraf olduğunu açıkça ilan etmek. Bu yoldan gidilirse sonrasında şu gerçekleşebilir, askeri varlığı güçlenmiş bir Ukrayna ile savaşmaktan kaçınan Rusya, politik müzakere kanallarını daha da açabilir ve kriz görüşmeler yoluyla giderilebilir.
Almanya Hükümeti'nin Ukrayna krizi konusunda hızlıca karar vermesi gereken bir süreç başladı. Evet, hükümet daha çok yeni. Koalisyonu oluşturan partiler daha birbirlerini tartmadan, anlamadan Ukrayna krizini kucaklarında buldular ama bu sürecin sonunda alınacak kararlar, Almanya'nın uluslararası ve AB içi prestijini, küresel bazda güvenirlik kat sayısı ile devamlılığını tespit edecek. Almanya şimdi NATO ve birlik üyesi ülkelerce bu kanallar üzerinden teste tabi tutuluyor.