Kürtlerin isyanı Türk’e, Türklüğe veya Türkiye’ye değil. Biz Türklerin bunu anlaması lazım. Elbette Kürtler içinde ayrılıkçı olanlar var. Lakin çoğunun Türkiye ile yürümek istediği aşikâr, bunu 2019’da cümle aleme ilan ettiler, hâlâ da ediyorlar. Mersin’de ki saldırıda şehit düşen polis memurumuz Sedat Gezer’e Allah’tan rahmet, geride kalan sevenlerine sabırlar diliyorum. Lâkin bu cümleyi utanarak, mahcup olarak yazdığımı belirtmek isterim. Bu retoriği ne kadar çok kullanırsam kendimi o kadar çok kirlenmiş hissediyorum. Memleket evlatlarının canları üzerinden kendine alan devşiren yozlaşmış siyasilerle aynı tarafa düşmekten korkuyorum. On binlerce canı yitirdiğimiz, neredeyse yarım asırdır devam eden bu kirli savaşa dur demek için parmaklarını dahi kıpırdatmayanların kaşlarını çatarak attıkları riyakâr nutukları anımsıyorum ve anımsadıkça da utancım hüzne, hüznüm de öfkeye dönüşüyor. Kimi politikacılar bu kirli siyaseti yapar kimileri de buna alet olurken taşın altına elini değil gövdesini koyan bir siyasetçi var; Selahattin Demirtaş. Demirtaş PKK’nın Mersin’de gerçekleştirdiği terör saldırısını net bir şekilde kınadı. PKK da bunun üzerine önce Duran Kalkan, sonrasında da müstear adlarla Demirtaş’ı eleştiren oldukça sert açıklamalar yaptı. HDP ise saldırıyı kınamakla birlikte Tayyip Temel üzerinden “Demirtaş ile fikir ayrılıklarımız var” çıkışını yapma ihtiyacı duydu. Öncelikle belirtmek isterim ki Türkiye, dünyanın gözleri önünde Ortadoğu’da güç kaybederken Demirtaş’ın ve HDP’nin Türkiye’den yana aldığı tavır çok kıymetli. Peki neler oluyor? Kürt siyasal hareketinde bir içi çatışma mı var? HDP ile Demirtaş’ı ayrıştırmaya çalışan Türk solunun ve Öcalan ile Demirtaş’ı çatıştırmaya çalışan Türk milliyetçilerinin sessizce ama sevinçle takip ettiği bu sürecin keskinleşmesi Türkiye’nin hayrına değil. Kürt siyasal hareketi çok sesli olmakla birlikte yek vücut kalmak zorunda. Aksi halde Türkiye, demokratik değişim ve dönüşümün lokomotifini kaybedecek. “Selahattin Demirtaş Öcalan’dan liderliği alıyor mu?” sorusu da magazin haberi olmanın ötesinde bir anlam ifade etmiyor. Abdullah Öcalan nefes alıp verdiği sürece, onu yerin yedi kat dibinde bir zindana da kapatsak Kürt siyasal hareketinin liderliğini kimse ondan alamaz. Kürt siyasal hareketinin iki kolu mevcut, PKK ve HDP. Harekete mensup olanlar, düz ova ile dağ; terör ile sivil siyaset arasında bir seçim yapıyorlar. İşte Selahattin Demirtaş tercihini yıllar önce sivil siyasetten yana kullandı. Demirtaş’ı hiç kimse illegal yapılarla veya terör faaliyetleriyle ilişkilendiremez. Hukuken bu mümkün değil. HDP ile Demirtaş arasında olduğu iddia edilen fikir ayrılıklarına gelecek olur isek, partinin temel duruşunu açıkladığı Tutum Belgesi ile Demirtaş’ın söylemleri arasında hiçbir fark yok. Lakin Kürt siyasal hareketi oldukça dinamik ve özeleştiriden beslenen bir yapı. Bu sebeple de pek tabii fikri tartışmalar olacaktır. Bunların olması Kürt siyasal hareketinde ayrışma olduğu anlamına gelmez. Demirtaş elbette HDP’den büyük değildir. Ama HDP’nin en büyüklerinden biri, belki de birincisidir. 30 yılı deviren HEP-HDP çizgisinde halk ile doğrudan konuşabilen ve tabanına istikamet çizebilen ilk siyasi liderdir Demirtaş. Üstelik halktaki karşılığı da öyle birilerinin dediği gibi sadece Türkiye’nin batısı ile sınırlı değildir, Türkiye Kürdistan’ı ve hatta İran Kürdistan’ında bile oldukça güçlü bir karşılığı vardır Demirtaş’ın. PKK’nın içerisinde statükodan yana tavır alanların Demirtaş’ın ezber bozan söylemlerinden rahatsız olması normal. Zira PKK Kürt gençlerine özgürlük ve eşitlik mücadelesine giden yolun dağlardan geçtiğini söylerken, Demirtaş bunun artık sandıktan ve Ankara’nın yollarından geçtiğini ifade ediyor ve bu söylemi halk arasında çok güçlü bir karşılık buluyor. Dünyada ve bölgede dinamikler değişiyor. Zamanın ruhu ve dönemsel değişiklikler yapısal reformları zorunlu kılıyor. Türkiye içerisinde de PKK içerisinde de statükonun devamını isteyen güruhlar gücü ellerinde tutuyorlar. Ama bunun halklara ve Türkiye’ye faturası oldukça ağır oluyor. Toplumu oyalamanın, insanları aldatmanın anlamı yok. Kürt sorunu en nihayetinde PKK’yı ve İmralı’yı içine alan bir genel af ilanı olmadan çözülemez. Ağrımıza gidebilir, zorlanabiliriz, ama Türkiye’yi seviyor, demokratik bir yapıya kavuşmasını, 100 yıl önce savaşın ayırdığı kardeşleri ile kucaklaşmasını ve güçlenerek var olmasını istiyorsak, artık yeni bir şeyler söylememiz, yeni bir çağı başlatmamız gerekiyor. HDP’yi muhatap dahi alamayan bir muhalefetin Kürt meselesinde çözümün Meclis’ten geçtiğine insanları inandırması mümkün değil. Demirtaş barış ve demokrasi için dört duvar arasında, kısıtlı imkânlarla çetin bir mücadele veriyor. Peki bizim Türkler ve özellikle İYİP, statükonun bekçiliğinden başka ne yapıyor? Hangisi Türkiye’ye daha çok hizmet ediyor? Demirtaş mı, Meral Abla mı?
HDP’yi muhatap dahi alamayan bir muhalefetin Kürt meselesinde çözümün Meclis’ten geçtiğine insanları inandırması mümkün değil. Demirtaş barış ve demokrasi için dört duvar arasında, kısıtlı imkânlarla çetin bir mücadele veriyor.
PKK’lılar ekseriyeti itibarı ile Türkiye’nin çocukları. Terör eylemlerine başvuranlar, kandan beslenenler en şiddetli şekilde bunun karşılığını bulmuştur ve bulacaktır elbet. Lakin bu, ölenin de öldürenin de bu toprakların evladı olduğu gerçeğini değiştirmez. Buna dur diyebildiğimiz ölçüde Türkiye adil, eşit, özgür ve müreffeh bir ülke olacak. Hiç kolay olmayacak, ama başka şansımız yok. Kürt yurttaşlar arasında “Allah PKK’ya fırsat vermesin, ama yokluğunu da göstermesin” diyen bir kitle var. Devletin yurttaşlarını bu ikilemde bırakması ne büyük basiretsizlik. Siyasetin bu trajediye çözüm aramaması ne büyük acizlik. Kendisine azıcık güveni olan bir siyasi lider yurttaşlarının neden böyle düşündüğünü sorgulamaz mı? Tüm bunlara sırtını dönen bir devlet hiç büyük olabilir mi? Doğrudan diyalog ve açık müzakereler ile yepyeni bir siyasi süreç başlatılmalı. Silahların bırakılmasını talep edip elinde silah olmayan siyasetçileri tutuklamak riyakârlık değilse nedir? Kürtlerin isyanı Türk’e, Türklüğe veya Türkiye’ye değil. Biz Türklerin bunu anlaması lazım. Kürtler içinde ayrılıkçı olanlar yok mu? Elbette var. Lakin ekseriyetinin Türkiye ile yürümek istediği aşikâr, bunu 2019’da cümle aleme ilan ettiler, hâlâ da ediyorlar. Bize uzattıkları eli karşılıksız mı bırakacağız? Kürtler kararını çoktan verdi. Peki Türkler, Türk milliyetçileri ne yapacak? Türkiye’nin kaderini bu sorunun cevabı belirleyecek.