Son dönemde Türkiye ile Suriye arasında görüşmelerin olması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “seçimlerden sonra sil baştan yapacağız” gibi iddialı açıklamaları Suriye tarafının da Türkiye tarafından beklentilerinin olduğu anlamına geliyor. Taksim saldırısı sonrasında Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine bir operasyon gerçekleştirmesine neredeyse kesin gözüyle bakılıyordu, nitekim öyle oldu. Türkiye operasyonu sadece Suriye’nin kuzeyi ile sınırlı tutulmadı, Kuzey Irak’ta da bazı yerler hedef alındı. Türkiye hedefi çoklu tutmakla PKK’ya ve PYD ile işbirliği yapan ABD’ye geniş çaplı askeri operasyon kabiliyetinin olduğu mesajını da vermiş oldu. Çok daha önceden hazırlıklar zaten tamamlanmıştı. Ancak siyasi engeller vardı. Suriye, Rusya, ABD ve İran gibi ülkeler her biri kendi gerekçeleri ile Türkiye’nin operasyonuna karşı çıkıyordu. Operasyon Suriye açısından son dönemde yapılan istihbarat görüşmelerinde Suriye tarafının beklentileri karşılanmadan Türkiye’nin hâkim olduğu bölgeleri daha da genişletmesi anlamına geliyordu. Suriye ile birlikte hareket eden Rusya için de aynı durum geçerliydi. ABD aslında Fırat’ın batısını Merkez almamakla beraber, müttefiki SDG’nin talebi ve asıl önem verdiği Fırat’ın doğusundaki YPG güçlerinin etkileneceği gerekçesi ile operasyona karşı çıkıyordu. İran ise bölgesel rakibinin daha fazla alan kazanmasına karşıydı. Bu operasyon aynı zamanda İran’ın büyük önem verdiği Zehra ve Nubbul gibi bölgelerin de etkilenmesi anlamına geliyordu. Bütün bu gerekçelerin toplamı olarak Türkiye’nin operasyon yapması mümkün olmadı. Ancak Taksim (İstiklâl) saldırısı Türkiye’ye istediği meşruiyeti kazandırdı ve Türkiye BM sözleşmesinin 51. Maddesine dayanarak operasyonu gerçekleştirdi. Bu saldırı (İstiklâl saldırısı) Erdoğan’a Biden’a ve Putin’e karşı ses yükseltebilme imkanı tanıdı. ABD, Rusya, İran ve Suriye’nin bu operasyondan haberdar olmaması imkânsız. Bu sadece izin almak anlamında değil, teamül gereği de böyle. Dolayısıyla “Türkiye izin aldı / sadece haber verdi” iddialarına da bu şekilde yaklaşmak gerekir. Türkiye yukarıda saydığımız sebeplerle de operasyon yapamamıştı daha önce ancak İstiklâl saldırısı istediği argümanı işleme / kullanma imkanını ortaya çıkardı ve olay henüz tazeyken kullanılması gereken bu argümanın gereği yerine getirildi. Bu arada Suriye’nin de Rusya’nın da Kürtleri Şam’a yaklaştıracak ya da Şam’a yaklaşmalarını sağlayacak şekilde zayıflatacak bir Türkiye saldırısına sessiz kalması beklenmesi gereken bir durum. Ancak son dönemde Türkiye ile Suriye arasında görüşmelerin olması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “seçimlerden sonra sil baştan yapacağız” gibi iddialı açıklamaları Suriye tarafının da Türkiye tarafından beklentilerinin olduğu anlamına geliyor. Bu nedenle Türkiye bu operasyonu yaparken belki ABD’ye karşı rest çekmiş de olabilir ancak Suriye tarafının gelecekteki beklentileri de hesaplanmış olmalı. Bunların başında Şam’ın terörist olarak nitelendirdiği örgütlerden Türkiye şemsiyesinin çekilmesi geliyor. Şam böylece kimisi Türkiye tarafından da terör örgütü olarak Kabul edilen bu örgütlere karşı rahatlıkla operasyon yapabilecek. Bu gerçekleşirse Suriye yönetiminin önünde sadece Fırat’ın doğusu problem kalıyor. Bu da ABD gibi bir karşı taraf ve yerel müttefiki SDG ile mücadeleye başlanması demek. Gerek Şam gerekse YPG deyim yerindeyse şimdiye kadar “peşrev” yaptılar. İki taraf da asıl güreşin başlamasından kaçtılar şimdiye kadar. Ancak ABD’nin varlığını devam ettirmesi, Suriye’nin petrolleri, tahılı gibi zenginliklerini almaya devam etmesi Şam’ın sabırlarını zorluyor. Bu da SDG ile pazarlıklar devam ederken diğer alternatiflerin de Şam tarafından değerlendirildiği anlamına geliyor. Türkiye’nin bu operasyonları devam ederse (kara operasyonu da yapılırsa) bu ABD’nin sert tepkisine yol açabilir. Böyle bir durumda Şam’ın değil Ankara’nın ABD’yi sahada karşısına alması gibi bir durum ortaya çıkacaktır. Bunun faturası zaten savaş halinde olduğu için kaybedecek bir şeyi olmayan olan Suriye’ye değil (ABD tarafından) Türkiye’ye çıkartılmaya çalışılacaktır. Yok eğer Biden yönetimi Kürt cenahına “kusura bakmayın, elimizden geleni yaptık” derse durum değişir. Türkiye’nin bu operasyonu, seçim süreci ve ardından (başlarsa) Türkiye – Suriye normalleşme adımları yeni dengeleri ortaya çıkaracak gibi görünüyor.