Türkiye’de ittifaklar meselesini tartışırken farklı mecralarda bir süredir dile getirilen bir argüman var: “İttifaklar partilerin kimliklerini yok ediyor, partileri birbirinden ayrıştıran noktaları ortadan kaldırıyor.” Bu argüman doğru olmakla birlikte bazı politik önermelerle birleştiğinde önemli bir tehlikeyi de içinde barındırıyor. Bu önermeler Türkiye’de seçim kazanmak için bir sağ ittifakın kurulması gerektiği, özellikle ilk kez seçime girecek DEVA ve Gelecek Partileri’nin diğerlerinden ayrışacak alanlara ihtiyaçları olduğu savı ile birlikte sunuluyor. Meselenin tehlikesi ise Türkiye’nin rejim dinamiklerini ve muhalefetin mücadelesinin demokrasiye geçiş mücadelesi olması gerektiğini ıskalıyor oluşu. Daha evvel de yazılarımda ifade ettiğim üzere popülist otoriterliğe karşı seçim kazanmanın birkaç önemli dinamiği var.
  1. Mümkün olan en geniş muhalefet ittifakını kurmak
  2. Ortak aday stratejisi etrafında birleşmek
  3. İktidarın kutuplaştırıcı siyasetinin sınırlarından çıkmak
  4. Kazanabiliriz umudunu canlı tutmak
  5. Siyasete mesafeli kitleleri , kararsız seçmeni mobilize etmek
  6. Katılımcı ve dinamik seçim kampanyaları oluşturmak
  7. Topluma ikna edici, somut, pratik bir gelecek vaadi sunmak
Yine aynı rejimlerde iktidarların en kırılgan olduğu zamanlar ekonomik krizin derinleştiği, yolsuzluğun yaygınlaştığı, ahbap-çavuş ağlarındaki pastanın küçüldüğü ve iktidardaki elit kesimde ayrışmaların başladığı anlardır. Ancak, yine de tüm bu koşullar iktidarın kendiliğinden gitmesini sağlamaz. Bu rejimler etkili muhalefet stratejilerinin yokluğunda uzun süre ayakta kalabilirler. Haliyle, muhalefetin her bir tutarlı adımı, ortak çabası iktidar için oldukça tehlikeli. Tam da bu nedenle muhalefetin ortak duruş sergileyebildiği her konuda baskı uygulamak için büyük çaba sarf ediliyor. Türkiye’de otokratik eğilimleri gittikçe daha güçlenen rekabetçi otoriter rejimin siyasal alanı her gün daralttığı bir ortamda muhalefet partileri deneye yanıla, dersler çıkararak “bir arada durabilme” konusunda büyük bir mesafe kat etti. Sivil toplumun, entelektüellerin de bu süreçte önemli bir payı olduğunu vurgulamak gerekiyor. Bu “bir arada durma” hikayesi partilerin yer yer kimliklerinden taviz vermesine, oy oranlarının sabit kalmasını göze almasına sebep olabiliyor. Ancak, demokrasiye geçiş için partilerin kendi seçmen tabanlarını “kutuplaştırarak” mobilize etmesinden ziyade en geniş ittifakı sağlamak gerekiyor. İTTİFAKLARIN DEMOKRASİYE GEÇİŞ İÇİN ANLAMI NE? Öte yandan sağ-sol, Kürt-Türk, laik-dindar ekseninden geniş bir ideolojik yapıya sahip muhalefetten Türkiye’nin demokrasiye geçiş sürecinde yapması gereken uzlaşıyı sağlamak olacaktır.  Bu da kabul etmek gerekir ki kimlik politikalarına sıkışılan bir ortamda hayli zor. Aynı masalarda oturup tartışabilmenin bile ortadan kaldırıldığı kutuplaşmış siyaset için muhalefetin bir arada “demokrasi ve adalet için” seçim kampanyası yürütmesi buz kıran rolü oynayacaktır. Yani Türkiye’nin mevcut şartlarında sadece seçim kazanmak için değil demokrasiye geçiş için gerekecek toplumsal ve siyasal mutabakat için de ittifaklar kritik ve yapıcı rol üstleniyor. Türkiye’de muhalefet partilerinin olabilecek en geniş seçim ittifakını oluşturup ortak adayla seçime gitmesi gereken bir düzlemde partilerin oy hesabından ziyade bir Türkiye mutabakatı oluşturması için çaba göstermek gerekiyor. Ancak partilerin birbirleri ile rekabet edecekleri, “tek kişinin” değil siyasal rekabetin ve çoğulculuğun hakim olduğu demokratik bir düzleme ulaştığımızda partilerin oy oranlarını maksimize etmesinin gerekliliğini yeniden tartışmak mümkün. Öte yandan bu tartışmaların DEVA ve Gelecek Partisi’ne sanıldığı gibi faydalı olmadığı kanaatindeyim. Türkiye’nin demokratikleşmesinden ziyade partilerin kazanımlarına ve yerleşikleşilmesine yapılan her vurgu geçmiş hesapları bir kenara bırakarak demokratik bir gelecek için ortak mücadele çabasını tehlikeye düşürüyor. Muhalif seçmene de DEVA ve Gelecek liderlerinin AKP geçmişini  hatırlatıyor. Bu nedenle partilerin kazanımları ile ilgili tartışmaların siyasetin alanını açmaya, Türkiye’nin geleceği için ortak bir mutabakat ve farklı vurguları da olsa bir gelecek vizyonu sunulmasına yönelik bir çerçevede ele alınması partilerin spesifik kazançlarına odaklanmaktan daha faydalı olacaktır. İttifakların şekli ve uygulanacak somut politikalara dair önerileri ise  sonraki yazılara bırakıyorum.