Fırat nehrine kilolarca siyanür karıştı. Bir karış toprak için bile “canımı veririm” diyen milliyetçiler metrekarelerce toprağı umursamadı.
Fırat nehrine kilolarca siyanür karıştı. Milliyetçi kimlikli tek bir kişi gördünüz mü gibip protesto eden?! Siyanür ile arama izni verilmesi bile milliyetçi olanları yerinden zıplatmalıydı. Ormanlar yandı. Yanan ormanların yerine oteller dikildi. Diyeceksiniz ki çok küçük bir kısmına. Ne olursa olsun. Bir karış toprak için bile “canımı veririm” diyen milliyetçiler metrekarelerce toprağı umursamadı. Türkiye’nin ekilip dikilebilir arazileri hızla azalıyor. Hollanda büyüklüğünde arazilerimiz işlenemiyor. Karadeniz’de HES ile sularımız kuruyor, balıklarımız ölüyor. Maden işletmek için ağaçlar kesiliyor. Tüm bu işler olurken gidip kendini ağaca bağlayan tek bir milliyetçi kimlikli göremiyorum.
Şehirlerimize, kasabalarımıza, köylerimize bir bakın Allah aşkına. Bir de Gürcistan, Balkan ülkeleri, Avrupa ülkelerine bakın. Hatta Azerbaycan. Her taraf tarih kokuyor. 200 yıllık, 300 yıllık binalarda insanlar halen modern bir şekilde yaşıyor. Avrupa‘ya her giden Türk vatandaşı “Adamlar tarihini korumuş abi, şuraya, şu güzelliğe bak” deyip ağzı açık binaları, yolları, çeşmeleri, köprüleri seyrediyor. Türkiye’ ye döner dönmez dedesinden kalma tarihi evi yakıp rezidans dikiyor. Şirince, Amasya, Kula, Samatya gibi lokasyonlar turizm patlayıp oralardan para kazanılmaya başlayınca tarihi dokusunu korumaya başladı. Bir de Unesco listesine veya aday listesine girmen gerekiyor ki, kendi tarihimizi koruyabilellim. Yoksa talan kaçınılmaz.
Son yıllarda Doğu Ekspresi Kars’ı beton yığını olmaktan kurtarmış. Tam tarihi evler çökmeye, yıkılmaya, yok olmaya yüz tutmuşken Doğu Ekspresi çoşkusuyla kurtulmuş. Tarihi binalar otele, kafelere dönmüş. Sarıkamış’ta Katerina’nın Av Köşkünün harap halini gören her insanın, milliyetçiliği boşver oturup ağlaması gerekiyor. Hukuksal bir sorunu olabilir, bilemiyorum. Tarihini, vatanını seven bir milliyetçinin bu durumun çözülmesi için o köşkün önünde yatması gerekir.
Ülkeye elini kolunu sallayan pikniğe gelir gibi giriyor. Yıllarca Güneydoğu sınırlarımıza yüksek beton duvarlar yapılmasını bekledim. Epeyce bir kısmına duvar ördüler. Sonra videolar yayınlanmaya başladı. Adamlar duvara merdiven dayayıp komşu bahçesine erik çalmaya gelen çocuklar gibi gayet rahat içeri atlıyorlar. Ülkede dört milyonu Suriyeli, toplamda on milyon yabancı olduğu söyleniyor. Seksen milyonluk bir ülkede on milyon yabancı ciddi bir sorun. Ekonomik olarak, genetik olarak, kültürel olarak, sosyal olarak. Seksen milyon olarak üç yüz, beş yüz yabancıyı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yapabiliriz ama on milyon yabancı bizi başka bir millet yapar. Kimliğimizi kaybederiz. Bu milliyetçi kimlikli arkadaşlar bunu göremiyor mu!?
Konuşmaya gelince “biz bu vatanı kanımızla kurduk” dersin, sonra bir yabancının gelip para ile seninle aynı şartlarda vatandaş olmasını önemsemezsin. Gerçekten bu mudur milliyetçilik!?
Dünyanın her ülkesinde, ülke ekonomisine katkı olsun diye veya mülteci diye oturma hakkı veriliyor. Ama vatandaşlık vermek ne demek kardeşim.!? Konuşmaya gelince “biz bu vatanı kanımızla kurduk” dersin, sonra bir yabancının gelip para ile seninle aynı şartlarda vatandaş olmasını önemsemezsin. Gerçekten bu mudur milliyetçilik!?
Bugün bu duruma geldik filan diyenlere de inanmayın. Bu ülkede yetmiş yıldır milliyetçi, muhafazakar partiler iktidar. Şu şehirlerimize, kasabalarımıza, köylerimize bakın. Kargacık burgacık yapılaşma, ne plan var ne proje. Ülkenin ne eğitim politikası var ne tarım politikası ne de sanayi politikası var. Dış politikasında bile ne yaptığı belli değil.
1969 yılında ABD 6. Filosu İstanbul’a geldi. Dolmabahçe’deki Valide Sultan Cami minarelerine “Welcome” diye yazdık. ABD, emperyalist bir güç olarak milliyetçilerin en büyük düşmanı olması gerekmez mi!? Protesto eylemlerinde milliyetçi kimlikli tek kişi var mıydı mesela. Sanırım yoktu. Hatta filoya doğru namaz kılanları koruyordu sanırım.
Devlet politikası olabilir. Rusya’ya karşı “ABD ile birlikteyiz” güç gösterisi olabilir. Buna bir şey diyemem ama milliyetçilerin kanına dokunmalıydı bu durum. Türkler Selçuklu’nun son zamanlarında ve Osmanlı döneminde İslam’ın kılıcıydı, 1950’lerden sonra da NATO’nun kılıcı oluyordu. Ben NATO’ya karşı filan değilim. Ben orada olma sebebini irdeliyorum.
Korkarım Türkiye’de milliyetçilik, ümmetçilik şemsiyesi altında başka bir şeye dönüştü ama bunun adı kesinlikle milliyetçilik değil. Ümmetçi ve milliyetçi iki partinin aynı çatı altında olması imkânsız ama 70’lerden beri beraberler.
Korkarım Türkiye’de milliyetçilik, ümmetçilik şemsiyesi altında başka bir isme dönüştü ama bu isim kesinlikle milliyetçilik değil. Ümmetçi bir parti ile milliyetçi bir partinin aynı çatı altında olması imkansız bence ama 1970’lerden beri beraberler.
Türkiye’de milliyetçilik gerçekten olsaydı, Türk kültürünü yaşatan Aleviler, Türkiye azınlık gibi yaşamazdı. Bir milliyetçi “din elden gidiyor” diye Aleviye saldırmayı bırakın kendini ona siper ederdi. Türkiye’de Aleviler, milliyetçi partilerde yer alırdı.
Ümmetçilik, bir İslam topluluğu olarak kalmak, İslam dininin kurallarına göre yaşamak amacını güdenlerin yoludur. Daha geniş bakılırsa Müslüman nüfusun fazla olduğu tüm ülkelerin tek bir çatı altında birleştirilmesidir.
Milliyetçilik ise, belirli bir milletin çıkarlarını, özellikle egemenliğini ve özyönetimini kazanmayı, daha sonra bunu ilelebet sürdürmeyi amaçlayan ideolojik bir yaklaşımdır. Daha geniş bakılırsa tüm Türkleri tek çatı altında birleştirilmesidir. Ümmetçilik ile milliyetçilik yan yana olabilir mi arkadaş. Hem milliyetçiyim deyip hem Tengrici, Yahudi, Hristiyan dinine mensup Türkleri dışarda mı bırakacağız yoksa hepsini zorla Müslüman mı yapacağız?
MHP ile MSP nin veya günümüzde AKP ile MHP nin aynı çatı altında olup beraber hareket etmesini ben anlayamıyorum. MHP nin her iki dönemde de CHP ile birlikte olması son derece daha anlaşılır daha akla yatkındır bence.
Türkiye, kendi ortak tarihini ısrarla yağmalıyor. Milliyetçi kimlikli arkadaşların yaptığı ise “Biz dünya’ya hükmettik, sizi denize döktük, sabrımızı zorlamayın” demekten, Kürtlerle dil savaşı yapmaktan, Arabı aşağılamaktan ve alttan alta “Turan” hayali kurmaktan öte değil.