31 Mart'ın kutlamalarını sağlıklıca geride bıraktığımıza göre artık değerlendirme vakti gelmiştir. Biz bütün umutlarımızı kaybetmişken nasıl oldu da kazandık? Nasıl oldu da böyle tarihi bir fark attık? Gelin biraz düşünelim.
ü
Önce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu'ndan bahsetmek istiyorum. Kapsayıcı siyaseti, güçlü hitabeti ve içtenliğiyle zaten gönüllerimizi fethetmişti. Diğer siyasi figürlerin aksine lafla değil icraatlarıyla annelerin hayır duasını, çocukların gülüşünü de kazandı ve böylece hem gönlümüzü hem de İstanbul'u Fatih'in emanetiyle ikinci kez fethetti. Kendisini buradan da kutluyor ve bir İstanbullu olarak yaptıkları, yapacakları için teşekkürlerimi sunuyorum.
ü
Diğer adaylara gelecek olursak tablo zaten ortada. Yine de acemi aday ile başlayalım. Kendisi zaten gaftan gafa koşarken sayın İmamoğlu işten işe koşuyordu. Aslında bu bile yeterli olurdu ama kendisi acemi bir adaydan çok daha fazlasıydı. Başarısız bir bakan ve belki de dolandırıcı diyebiliriz. Söz verdiği evleri vatandaşa vermeyen birine başka ne denirdi ki? Aslında çok şey denebilir ama zaten büyük bir hezimete uğramış birinin üzerine fazla da gitmeye gerek yok. Nitekim düşene bir tekme daha atacak zihniyette olanlar biz değiliz.
ü
Şimdi biraz da DEM Parti adaylarından söz edelim. Beştaş ve Çepni bütün seçim kampanyası boyunca sokak sokak gezip "Bize oy verin, kendi partinize oy verin, biz kimseye değil kendimize kazandırmaya geliyoruz." diyip durdular. Haklarını da yememek lazım, o kadar koşup durdular ki belli ki oturup "Biz kimiz ki ne yapıyoruz? Kürtler bizim tekelimizde olan marabalar değil ki!" diye düşünmeye bile vakitleri olmamış. Boş vakitlerinde insanlara üstenci bir davranışla "Siz siyasetten anlamıyorsunuz, her şeyin en iyisini biz biliriz çünkü seçmenimizi koyun gibi gütmeyi severiz." mesajları vermeyi eksik etmeyen adaycıklarımız da maalesef İstanbul'da süper bir hezimetin ortağı oldular. Anketler onları üçüncü parti, oylarını da 4-5 bandında gösterirken tam bir komedi yaşandı. Ama kendileri tanrıcılık oynamaya bayıldıkları için İmamoğlu'nun başarısına ortak olmaya çalıştılar. Kendi iradelerini ortaya koyan Kürt dostlarıma teşekkür ediyorum. Adaylar ve partinin gidişatı için söyleyeceğim tek şey belli. Sahi kim takar Yalova Kaymakamını?
ü
Gelelim çoğumuzu şaşırtan Yeniden Refah'ın yükselişine… Muhafazakar seçmen artık AK Parti'nin siyasal İslam'ından illallah etmiş olacak ki çareyi Erbakan'da buldu. İstanbul'da AKP'nin kendi tekelinde sandığı seçmen iradesini ortaya koydu ve bir kısmı Refah'a kaydı. Rahmetli Necmettin Erbakan'ın son dönemlerinde Erdoğan için söyledikleri eminim herkesin hatrına gelmektedir. Halkımız elbette birdenbire seküler bir seçmen haline dönmeyecek ama boş tencerenin yıkamayacağı iktidar olmayacağını hepimiz biliyoruz. Refah, yeni AKP mi? Konusunu da başka bir zaman konuşacağız. Hızlı yükselişleri için kendilerini tebrik ediyorum.
ü
Genel olarak yerel seçim yorumuma gelecek olursak, önceki seçim dönemlerinde birçok adayın kampanya sürecinde ve sonrasında kibirli ve aşağılayıcı bir tavır sergilediği gerçeğiyle yüzleşmek zorunda olduğumuzu düşünüyorum. Ancak, bu seçimde çok farklı bir tablo çizildi. İmamoğlu dışındaki adayların geçmişteki yanlışlarından ders çıkartmadıklarını, toplumu birleştirici bir tavır sergilemediklerini gördük. Yerel seçim tablosu, bu halkın artık ayrımcı değil, birleştirici adayları istediği gerçeğini bir kez daha vurguladı. Ancak, bu zafer sadece rakamsal bir üstünlükle sınırlı değildi. Asıl dikkatimizi çekmesi gereken nokta, CHP'nin adaylarıyla, halkın beklentileri arasındaki uyumdu. Sonuç olarak, seçim zaferiyle sonuçlanan bu strateji, uzun zamandır kopmuş ve kutuplaşmış olan toplumumuzu bir araya getirmeyi başaran ve birlikte daha güçlü bir geleceğe ilerleyen yeni bir Türkiye vizyonunu yansıtıyor. Dolayısıyla, CHP'nin seçimlerde elde ettiği bu başarı, toplumun temel beklentileriyle uyumlu bir şekilde gerçekleşmiş bulunuyor. Gelecekteki siyasi süreçlerde de bu birleştirici ve toplum odaklı yaklaşımın önemini göz ardı etmeyeceğimize güveniyorum. Sonuç olarak Murat Kurum kaybetti ve maalesef kurunun yanında yaşlar da yandı. Birçok belediye CHP yönetimine geçti, yani artık gerçek belediyecilik vakti. Halk kazandı.