31 Mart 2024 tarihinde gerçekleşen ‘yerel seçim’, halkın yönetime el koymasıyla son buldu. İsmet Özel’in 14 Mayıs 1950 seçimlerini anlatırken sarf ettiği imge yüklü sözünü tekrarlarsak; “Türk milleti başında kimlerin olmaması gerektiği konusunda fikir beyan etti.” aslında. Belki de bu tercihler, en çok ana muhalefet partisini şaşırttı. Birçok büyükşehri yine sembolik değeri olan Üsküdar ve Eyüp gibi semtleri kazanan Cumhuriyet Halk Partisi’nin idaresi altına kattığı kentlerden biri de Bursa oldu. Özellikle sosyal medyada “AKP’nin kalesi” olarak adlandırılan bir şehrin ‘muhalif saflara’ dâhil olması çok konuşuldu. Yazıyı tam da bu sebeplerden ötürü kaleme alıyorum. Çünkü Bursa algısı, sanıldığı, bilindiği gibi homojen değil, hemen her şehrin olduğu gibi Bursa’nın da nevi şahsına münhasır iç dinamikleri söz konusu, onlardan bahsedeyim o zaman…

Dil ile Tarif Edilemeyen Kalem ile Yazılamayan bir Yer: Sultan II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi Dil ile Tarif Edilemeyen Kalem ile Yazılamayan bir Yer: Sultan II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi

ü

Ortanın Solu Değil, Merkezin Sağı

Çok gerilere gidersek meram uzar; fakat Bursalılar, Ekrem Barışık (1984-1989), Teoman Özalp (1989-1994), Erdem Saker (1994-1999) gibi genel eğilimi ‘merkez sağ’dan yana olan adayları tercih etmekle maruf. AKP, 2004’te Hikmet Şahin (tarihin garip bir tesadüfü: İktidar partisinin ilk belediye başkanı da son idarecisi de İnegöllü) ile şehre başkanlık etmeye başladığında, koltuğu devraldığı selefi DSP’nin belediye başkanı Erdoğan Bilenser’di. Hatırlatalım: Eskişehir’i yirmi beş sene yönetecek olan Yılmaz Büyükerşen de 18 Nisan 1999’daki seçimlerden sonra Ecevit’in adayı olarak makam koltuğuna oturmuştu.

ü

Özgül Ağırlıktan Taşan ‘Zoraki Saygı’

Bursa’da ‘siyasal İslam’ bir faktördü, hiçbir zaman aktör olmadı. Özellikle kentin doğusunda, taşradan gelenlerin birlikteliğiyle ideolojik bir yığınak altında yaşayan kitlelerin, periferide kendi hâllerinde, şehrin geleneklerini değiştirme cüretinde bulunmayacak bir ‘özgül ağırlık’ları vardı. Ki söz konusu keyfiyet, bugün Yıldırım Belediyesi şemsiyesi altında konsolide olmuş durumda, yani daha çok dinî, daha çok partizan ve muktedir olduklarında dayatmacı bir özgüvene sahip bu hemşeriler, kendi memleketlerinden getirdikleri hayatları ‘otokton’ kültürle adapte edememenin gerginliğini sonraki jenerasyonun diyaloğu ve iktidarın nimetlerinden yararlanmak numarasıyla göstermelik bir repütasyonla elde etmiş oldular.

ü

Dağ Yolunda Bira, Ulu Cami’de Namaz!

Yıldırım dışındaki diğer merkez ilçelerden Osmangazi ise mütedeyyin bir çevreye doğmuş, ileri yaşlarda dünya görüşleri değişse de örf bilen, türbe önünden geçerken Fatiha okuyan (Zafer Algöz’ün ‘Erkan Can ile Birlikte Zeytinlikte Uyuduk’ başlıklı videosunu izleyin lütfen), Dağ yolunda bira ya da Arap Şükrü’de rakı içen, Ramazan geldiğinde Ulu Cami’de yahut mahalle mescidinde teravih namazını kılan, Atatürk ve kurucu değerlerle ilgili herhangi bir sorunu/ajandası olmayan; hatta çoğunun Rumeli kökeninden ötürü Gazi Paşa’ya hassaten hürmet gösteren insanların ortalamasına sahip ‘Bursalı’ tipinin belki de en çok yaşadığı yer.

ü

Nilüfer: Sınıf Atlama Telaşının Meskeni

Şu anki belediye başkanı Mustafa Bozbey’in yirmi yıl yönettiği Nilüfer Belediyesi ise eski Bursa’dan kaçan, doğdukları mahalleleri terk eden, sınıf atlama gayreti ve telaşındaki ahalinin Çekirge ve Kükürtlü semtlerinden sonra ikamet ettikleri ‘son kale.’ Görece seküler bir yaşam tarzını benimseyenlerin adresi olan Nilüfer, şehrin diğer yerleşim yerlerine nazaran daha derli toplu ve düzenli binalarıyla da tercih sebeplerinden. Fakat burada da asla asıl şehrin o görkemli havası bulunmuyor, belirtelim.

ü

Bir Tuhaf Trend: Metal Yorgunluk

Pek tabi AKP’nin ülke sathındaki şöhreti ve yükselişi Bursa’yı da etkiledi. Büyükşehir Belediye Başkanı; Hikmet Şahin’den sonra Osmangazi Belediye Başkanlığı yapmış ve onardığı onca tarihî esere rağmen şehrin ortasına dikilen Doğanbey TOKİ’ler ve Atatürk Stadı’nın yıkılmasıyla anılan Recep Altepe oldu. 2009’un ardından 2014’teki mahallî seçimleri de kazanan Altepe, 2017’de Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ‘metal yorgunluğu’ gerekçesiyle görevinden alındı ve yerine İnegöl Belediyesi Başkanı Alinur Aktaş atandı. Türkiye’nin bu nobran ivmesi ‘tek adam’lığın inşa edildiği zamanlara tesadüf ediyor, hatırlatalım. Fakat 2019’da yeniden oylanan yerel seçimlerde aday gösterilen Aktaş, meşru bir şekilde seçimle Bursa Büyükşehir Başkanı oldu.

ü

Belediye, Kulübe Hep Müdahale Etti!

Alinur Aktaş, başından beri ‘şehrin asıl sahipleri’yle ortak bir dil kuramadı. Bursa’da yaşamaması, şehri tanımaması, kişisel tarihinde ticaret girdileri haricinde kentin değerlerini bilmemesi gibi dezavantajlı bir kimlikle işbaşı yaptı. Şehrin hiç kuşku yok ki en büyük marka değeri addedilen Bursaspor’la göstermelik pozlar dışında aynı duyguda olmadı. Hakkında bir ‘İstanbul takımı’nı tuttuğu söylentisiyle dolaşan Aktaş’ın belediye reisliği zamanında süper ligde olan Yeşil-Beyazlı kulüp, üçüncü lige düştü. Buradaki sportif başarısızlığın yegâne ‘günah keçisi’ Aktaş değil kuşkusuz; fakat iktidar partisinin Hikmet Şahin’le başlayan Recep Altepe’yle devam eden ve sabık başkanla da zirve yapan siyasetin futbola müdahalesi kulübü gün geçtikçe dibe itti. Çünkü Bursalı iş adamları (kendileri açıktan ifade edemese de) AKP ile benzer dünya görüşlerine sahip değiller, bu yüzden de gereken, arzu edilen maddi desteği hiçbir zaman vermediler.

ü

Bursaspor’un Marka Değerini Yedirmemek! Transfer yasağının kalkması için tahtanın açılması lazım, bunun gerçekleşmesi de nakit ihtiyacına dayanıyor. Söz konusu meblağlar, Türkiye’nin en önemli sanayi şehirlerinin başında gelen Bursa için devede kulak. Fakat ‘şehrin ileri gelenleri’, ‘dostlar alışverişte görsün’ minvalindeki yardımlar dışında taşın altına ellerini doğru dürüst sokmadılar. Çünkü Bursaspor’un olası yükselişinin mevcut rejimin pr’ına dönüşmesini, Bursaspor’un marka değerinin ekmeğini belediyenin yemesini istemediler. Onların fısıltıyla birbirlerine söyledikleri gerçek, eski bir tekke şeyhinin sohbetinde ifade ettiği gibi ‘Bursalı olmayan taşralı bir adam’ın kariyerine katkı vermemekti aslında.

ü

Resmî Siteden Belediye Başkanlarına Teşekkür Tweet’i Bursaspor’un taraftar grubu Teksas’ın (içlerinde AKP’li olduklarını saklamayan tribün liderleri olmasına rağmen) her dem Bursaspor’un menfaatlerini öncelediklerini bilmeyen kalmamıştır sanırım. Onların kimi zaman agresif ve tribün jargonuna has hâlleri, bugün gittikçe müzelik olan Bursasporlular için varlıklarını ifade eden bir ses demeti. Her ne kadar bir gerilla galibiyeti havası verse de eski şehrin muhtelif bölgelerinde gerçekleştirdikleri nokta atışı eylemlerle adlarından söz ettiriyorlar. Adele hafızası oldukça güçlü olan Teksas’ın ne kadar bağlayıcı bir amalgam olduğu ‘yerel seçim’e çok az bir süre kala bir kez daha tekrarlandı. Tüm tuşlara basarak siyaseten etkin olduklarını düşündükleri eski yönetim, Bursaspor resmî hesabından 29 Mart’ta şu tweet’i attırdı: “Kulübümüze son dönemdeki maddi manevi katkılarından dolayı Büyükşehir Belediye Başkanımız Alinur Aktaş’a teşekkürlerimizi sunuyoruz.”

ü

“Çok Meraklılarsa Siyasete Girebilirler”

Bu iletinin ardından Teksas, derhal resmî sitesinden şu açıklamayı yaptı: “Değerli kamuoyu,

Bursaspor ve tribünleri siyaset üstüdür. Kulübümüzün yerel seçime âdeta saatler kala Alinur Aktaş ve Mustafa Dündar’a ‘Teşekkür’ mesajı yayınlayarak tarafmış görüntüsü çizmesi asla tasvip edilemez. Bu hamleyi yapanlara, camiamız böyle bir yetki vermemiştir. Dolayısı ile yapılan bu paylaşımları kabul de tasvip de etmiyor, bu konunun muhatabı her kim/kimler ise oturdukları koltuğun siyaset değil, Bursaspor koltuğu olduğunu hatırlatmaya çağırıyoruz. Çok meraklılarsa, spor yöneticiliğini bırakıp, siyasete girebilirler. Seçimlerde tıpkı kentimiz gibi, Bursaspor’umuza da hak ettiği değeri vermeye talip tüm aday ve partilere başarılar dileriz.”

ü

Evet, Teksas’ın bu yerinde müdahalesi varolan ‘dip dalga’yı amaca matuf bir şekilde yönlendirdi, şehrin asi çocukları başarılı bir orkestra şefliği gerçekleştirdi ve zaten başta ekonomik kıskaç olmak üzere sair sebeplerden ötürü bunalan halk gereğini yaptı, kısacası zor oyunu bozdu. Teksas; kentin surlarında kendi afişini sallandıran eski belediye reisinin seçimi kaybetmesiyle hemen mevcut propaganda malzemesinin üstünü Bursaspor bayrağı ve “Alçaklara kar yağıyor üşümedin mi/Sen bu işin sonunu hiç düşünmedin mi?” türküsüyle örttü.

ü

Politik Figürler, Statlara Sadece Taraftar Olarak Gelsin! Velhasıl Ankara’dan yerel yönetici atama kibriyle hareket eden politikacılara naçizane think outside the box, yani alışılmışın dışında düşünmelerini tavsiye ederim. Aday belirleme işini bir fetakompli, yani oldubittiyle yapanların nasıl bir gaflet içinde olduklarını sandık sonuçlarını göstermiştir umarım. Şunu da ilave edelim: Bursa, genel seçimlerde iktidarın propaganda aygıtının muazzam manipülasyonu ve zaten Bursalıların mayasında olan ‘milliyetçi-muhafazakâr’ hamurun da etkisiyle yeniden AKP’den taraf rey beyan edebilir. Fakat Bursasporlular, herhangi bir partinin arka bahçesi olmamak, seçilen belediye reisi ile kulüp menfaatlerini önceleyen uzlaşılar sağlamak ve herhangi bir politik figürün salt miting meydanlarında boyunlarına atkı dolamalarını değil, ‘kravatlı’ların -şayet Bursasporlularsa- stada sadece taraftar olarak gelmelerini istiyor.

ü

Teksas, Ayak Bağı Olmaya Devam Edecek!

Özetle belki bir devrim olmayacak ama Subcomandante Marcos’un dediği gibi bir avuç Zapatista’nın (Bursa’da bu pekâlâ Teksas’tır) inadı, düzene ayak bağı olmaya devam edecek. Çünkü şehrin en büyük birleştirici lokomotifi Bursaspor, ‘Beştepe’den büyüktür. Aksini iddia eden önümüzdeki oylamada bir test sürüşü daha yapabilir. Son olarak; Mustafa Bozbey ve ekibi de kulübü ayağa kaldıracak hamleler yapamazsa, bu yönde bir irade ortaya koyamazsa geldikleri gibi giderler, bu böyle biline…