Toplanan kaynakların belirli bir zümrenin TL’den vazgeçmemesi adına küçük bir zümreye transfer ediliyor olması oldukça güven sarsıcı bir durumdur. Böylece toplumun tüm kesimlerini ortak bir geleceğe ve inanca inandıramamaktadır. İçimden geldi ve yazdım diyerek Sonlu Oyun Sonsuz Oyunları tarif ettiğim ve bunu geleceğimize kurguladığım bir yazı kaleme almıştım. Yakın tarihimizde bir süreci örnek göstererek bir ülkede kalkınmanın, özgür ve adaletli bir yaşamanın nasıl olabileceğini tartışmıştım. Kısaca hatırlatmak gerekirse sonlu oyun
  • Kuralları belli ve değişmeyen
  • Katılımcıları ve sayısı belli
  • Kazananı ve kaybedeni belli olan oyunlardır.
Futbol, basketbol gibi oyunları da bu sonlu oyunlara örnek olarak göstermiştim. Sonsuz oyunlar ise
  • Kuralları değişen
  • Katılımcılarının farklılık gösterdiği ve
  • Kaybeden ve kazananın olmadığı oyunlar olarak belirtmiştim.
Oyun sürekli devam ederken o oyunu oynayanların gerekli kaynakları ve inancı etrafında toplayamamasından dolayı oyundan düştüklerini söylemiş ve bu kaynağın en önemli bileşeninin insan kaynağı olduğunu söylemiştim. Türkiye ekonomisinin son dört yıllık sürede geldiği nokta hemen hemen herkesin malumu. Aksoy Araştırma şirketinin yaptığı bir kamuoyu araştırmasında “ekonominin durumu sizce nasıl”  sorusuna verilen yanıtlar bunun en açık göstergesi. 2021 yılı başında bu soruya Berbat/ Çok Kötü diyenlerin oranı %63.3 seviyesindeyken Nisan 2022’de yapılan ankette bu oran %24.8 artarak %88.1’ ulaşmış durumda. Bir ülkede yaşayanların o ülkenin kalkınması, yüceltilmesi ve geleceğe daha umutla bakması için sağladığı katkıların neler olabileceğini bir hayal edin. Verilen cevaplar çok da tahmin edilemez değildir. Çok çalışmak, kurallara ve yasalara uymak, etkin ve verimli çalışmak, sürekli gelişim içinde olmak, dayanışma içinde olmak ve birbirine güvenerek daha çok üretmek ve ürettiğinden hak ettiğini almak. Belki eksik kalmış noktalar bulunabilir ama bu katkının sağlanabilmesi için en kritik olan şeyin güven olduğu hemen hemen herkes tarafından kabul edilecektir. Aynı amaca, aynı inançla yola koyulanları bir arada tutan ve büyük motivasyon sağlayan yegane şey güvendir. Toplum nezdinde adaleti ve kişinin toplum nezdinde kendisine verilen değeri de göstermesi bakımından hayati öneme sahiptir. Toplum anlamında düşündüğümüzde
  • Güven kamu yararına olan bir şeydir
  • Güven ortamı kurulduğunda bunda herkes faydalanır
  • Güvenin yok olduğu durumlarda sistem er veya geç çöker.
Bunu çok basit bir deneyle göstermek mümkündür. Şöyle bir oyun düşünün. Bir ülkede 10 tane vatandaş var ve herkesten her gün kutuya 10₺ atmaları isteniyor. Kutuya kimin bu para attığını veya atmadığını kimse bilmiyor. Ülkede üretim dinamikleri atılan bu 10 ₺’yi değerlendirerek atılan toplam miktarı 5 kat fazla olarak geri veriyor. Kutu akşam açılıyor ve herkese üretimden aldığı 50 ₺ geri veriliyor. İlk gün kutuya herkes 10₺ atıyor ve ortaya çıkan 500₺ herkese eşit oranda dağıtılıyor. İzleyen günlerde de herkes kutuya 10₺ atmaya devam ediyor ve günün sonunda 50₺’sini alıyor.
5 Kat Fazla  Kutusu
1. Vatandaş 10 500 50
2. Vatandaş 10 50
3. Vatandaş 10 50
4. Vatandaş 10 50
5. Vatandaş 10 50
6. Vatandaş 10 50
7. Vatandaş 10 50
8. Vatandaş 10 50
9. Vatandaş 10 50
10. Vatandaş 10 50
5.gün 4. vatandaş kutuya 10 ₺ atmadığı için kutuda toplam 90 ₺ birikiyor ve yine 5 kat fazla çıktı ile 450₺ üretiliyor. İş dağıtıma geldiğinde herkes bu defa 50₺ yerine 45₺ alıyor. Böylece bir kişinin kutuya 10 ₺ atmadığı, yani katılmadığı anlaşılıyor. 6.gün, gün sonunda kutu açılıp bakıldığında hiç kimsenin kutuya para atmadığı görülüyor. Bu oyunun adına psikologlar “Güven Oyunu” diyorlar. Psikolojinin önemli bir alanı olan davranış biliminin ortaya koyduğu bu sonuç, insanların inandıkları bir amaç için nasıl işbirliğine yatkın olduğunu, fakat bir tek güven kaybı yaratan hareketin bu oyundan nasıl vazgeçtiklerini göstermesi bakımından önemlidir. Bu noktada Türkiye’de yaşanan süreci son dönemlerde gündemde olan birçok gelişmeye kurgulamak mümkündür. Kur korumalı mevduatın bunlardan biri olduğu düşünülebilir. Devlete vergi ödeyen tüm vatandaşların, ödedikleri verginin kendilerine kamu hizmeti olarak dönmesini beklediği bir ekonomide, toplanan kaynakların belirli bir zümrenin TL’den vazgeçmemesi adına küçük bir zümreye transfer ediliyor olması oldukça güven sarsıcı bir durumdur. Devletin sürekliliği bağlamında, sonsuz oyun kurgulayarak tüm vatandaşları işbirliğine teşvik etmesi gereken iktidar kazanan ve kaybeden kesimler oluşturarak bu işbirliğine büyük zararlar vermektedir. Böylece toplumun tüm kesimlerini ortak bir geleceğe ve inanca inandıramamaktadır. Kamu - özel İşbirliği projeleri ülkenin büyük yatırımlarının yapılması adına doğru kurgulandığı, zamanlı ve şeffaf yapıldığı, fizibiliteleri doğru ve etraflıca yapıldığı takdirde aslında toplum faydasına olacak projelerdir. Son dönemlerde şeffaflıktan uzak, belirli kesimleri kayırarak toplumda büyük soru işaretleri oluşturacak şekilde yapılan KOİ projeleri de kazananı ve kaybedeni olan projeler olarak ortaya çıkmış ve toplumda güveni derinden sarsarak ortak inancın kaybolmasına neden olmuştur. Bu konudaki uygulamalar, kamu bankalarının belirli gruplar için kullanılması, bakan Nebati’nin açıkladığı gibi enflasyonun kat be kat altında verilen banka kredileri gibi örneklerle artırılabilir. Kısaca mevcut iktidar sonsuz oyunu, sonlu oyun zihniyetiyle oynayarak, kazananı ve kaybedeni olan taraflar yaratmaktadır. Bunun vahim sonucu vatandaşın ülke kalkınmasındaki işbirliğini en düşük düzeye indirmekte ve sisteme olan güvenini sıfırlamaktadır. Çözüm, aynı ortak hedefe büyük bir inançla yürüyecek motivasyonu yüksek insan kaynağını bu sonsuz oyun içinde tutacak güvene, şeffaflığa dayanan politikaları uygulamak ve bunlardan sapılmasını önleyecek sistemi kurgulamaktan geçiyor.