Muhalefet bloğu içerisindeki siyasi kriz derinleşerek devam ediyor. Gün geçmiyor ki, muhalefetteki aktörlerin birbirlerini suçladıkları bir değerlendirmeye rastlamayalım yazılı ve görsel basında. İYİ Partililer CHP’lileri, CHP’liler İYİ Partilileri, CHP içindeki değişim yanlısı ve genel merkez çizgisindeki ekipler birbirilerini suçluyor. Liyakatsizlik, strateji kurma hataları, otoriterlik ve vefasızlık aktörlerin ön plana çıkardıkları temel temalar. Bazıları bugün değişim diye yola çıkanların üç gün öncesine kadar her türlü otoriter ve antidemokratik kararı hararetle desteklediğini söylüyor.
Bu tartışmalara katılan bir kısım aktöre göre İYİ Parti aslında AKP’nin ajanı. Erdoğan’ın istekleri doğrultusunda muhalif siyaseti bozan bir Truva atı Sayın Akşener ve çalışma arkadaşları. Bu iddianın yanıtı yerine geçecek epey malzeme de var siyasi söylemde. Kılıçdaroğlu’nun rejimin kontrollü muhalefeti olduğu, Kılıçdaroğlu yerinde kaldığı müddetçe AKP’nin seçim kazanmaya devam edeceği ileri sürülmekte. Ortalık toz duman kısacası.
Bu siyasi krizin arkasında ise derin bir insani kriz yaşanıyor. Kavga, gürültü, itham ve suçlamalar o kadar arttı ki insan dinlerken hem şaşırıyor hem de utanıyor. Teşbihte hata olmaz. Muhalefet içi kavga giderek sonu kötü biten boşanma davalarına benzemeye başladı. Boşanma süreçleri de bazen bu şekilde kangrenleşir. Taraflar birbirlerine o kadar ağır şeyler söyler ki günün sonunda kimse birbirinin yüzüne bakamaz hâle gelir. Geçmişte olmuş iyi, güzel, doğru her şey uzak bir hatıraya dönüşür. Akılda kalan hep kötülük ve olumsuzluktur. Tabii şüphesiz ki siyasi partiler arası ilişkiler aile ilişkileri gibi değil. Karşılıksız sevgi ve saygı sivil toplumun doğasında yok.
Muhalefetin Millet İttifakı adı altındaki işbirliği de en nihayetinde bir çıkar birlikteliği. Tüm bunlar doğru. Ama yine de ortada ciddi bir siyasi mesai var. CHP içinde bugün birbirini suçlayan kesimler ile CHP ve İYİ Partide birbirlerine laf yetiştiren elitler epey süre ortak bir hedefe doğru omuz omuza çalıştılar. Bu süre içerisinde asgari bir nezaketin ve siyasi dostluğun oluşmuş olması gerekmiyor muydu? Seçim yenilgisinin her şeyi alt üst ettiği açıkça ortada. Bilinçaltı bilince yükseldi. Pek çok kişi saf değiştirdi. Bastırılan düşünce ve eğilimler gün yüzüne çıktı. Ama yine de bu denli hızlı bir parçalanma normal değil.
Karşımızdaki manzara fazlasıyla kasvetli. Muhalefet geçmişe takıldı kaldı. Ayrıca daha çok negatif siyaset yapıyor. Üstelik tüm bunlar zaten sorun değilmiş gibi söylenen sözler daha çok sosyal medya dolayımıyla kullanıma sokulmakta. Oysa başta Twitter olmak üzere sosyal medya platformları kamusal alan niteliğini çoktan yitirdi. Genel eğilim trolleşme şeklinde. Yani çok öfkeli olup, sürü gibi hareket ederek birilerini linç ettiğinizde düşünce beyan etmiş oluyorsunuz.
Ez cümle, bu kavganın kazananı olmaz. Muhalefet tüm taraf ve aktörleriyle itibar kaybına uğruyor.
ü