İmamoğlu, Alçı’yı tam karşısına oturtarak ona önem verdiği, sorularını dikkatlice yanıtladığı mesajını veriyor. Sosyal medya Alçı’ya bu fotoğrafla nefret kustu, fakat bu aynı zamanda rakip takımdan bir transfer olarak değerlendirilmeli. 2.Dünya Savaşı’ndan sonra dünya siyasetine giren Siyasal İletişim kavramı, Türkiye’de de 1980’li yılların başlarında önem kazanmaya başladı. Seçmenlerin oy tercihini etkileyen ve seçim dönemlerinde yoğun kullanılan Siyasal İletişim metodu, kitlelerin tercihlerinde etkili olmayı ve mesaj vermeyi amaçlar. Bunu yaparken de kitle iletişim araçlarını kullanan Siyasal İletişim, mesajının gücünü artırmak için de fotoğrafa başvurur. Siyasiler de 19. yüzyılda siyasal iletişimde fotoğrafın gücünü keşfetmiş; fotoğraf liderler tarafından propaganda aracı olarak kullanılmıştır. Örneğin, Amerikalı fotoğrafçı Mathew Brady’nin 1860 yılında çektiği Abraham Lincoln Portresi, fotoğrafın siyasal iletişimdeki gücünü görmemiz adına önemli bir örnektir. Abraham Lincoln’un başkanlık kampanyasında kullanılan güçlü ve tek adam imajı, Lincoln'un seçimlerdeki başarısında önemli rol oynamıştır. Başka bir örnek de Almanya’dan. Alman fotoğrafçı Heinrich Hoffmann tarafından çekilen Hitler fotoğrafları da döneminin ikonu haline gelmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk de kitlelerle iletişim kurmak için fotoğrafa önem veren dünya liderlerinden biridir. Atatürk, fotoğrafın kitlelerle iletişimdeki gücünün bilincinde pozlar vermiştir. Bütün fotoğraflarında şık kıyafetler giymekte, yaptığı Batılı devrimlerin güçlenmesine çalışmaktadır. Bu bakımdan Atatürk’ün fotoğrafları bir devrimin göstergesidir. Siyasal iletişim açısından fotoğraf bu kadar önemlidir. Geçtiğimiz günlerde sosyal medya üzerinden paylaşılan 3 fotoğrafa bu açıdan odaklanalım. Birincisi DP Başkanı Gültekin Uysal’ın Davutoğlu ve Babacan ziyareti sonrasında sosyal medyaya servis edilen fotoğrafı. Uysal'ın cumhurbaşkanı adayına ilişkin yaptığı tarif, Gelecek ve DEVA Partisi'nde büyük rahatsızlık yarattı. İki siyasetçi ile Uysal’ın çekilen fotoğraflarında yüzlerin gülmediği görülüyor (uysal dışında). İkincisi Erdoğan’ın masa tenisi oynarken paylaşılan fotoğrafı. Erdoğan’ın, raketin sapından değil de gövdesinden tutması gündem konusu olmuştu. Aslında Erdoğan’ın daha önceleri de çok tartışılan kimi fotoğrafları paylaşıldı. Üçüncü fotoğraf ise daha sıcak, üzerinde dumanları tüten bir kare. Ekrem İmamoğlu’nun Karadeniz turuna çıktığı otobüsündeki gazetecilerle çekilen fotoğrafı. Bu fotoğraf o kadar tartışıldı ve eleştirildi ki siyasal iletişim açısından bol malzemeli olmasının yanında adeta turnusol kâğıdı görevi de gördü. UYSAL, DAVUTOĞLU VE BABACAN FOTOĞRAFI Uysal’ın mutlu, Davutoğlu ve Babacan’ın ise düşünceli olduğu görülen fotoğrafta Uysal’ın Twitter mesajının hoş karşılanmadığı anlaşılıyor. Bu fotoğrafı üç açıdan ele almak gerek. Birincisi mevcut altılı masa partilerinin arasında hala kurumsal bir söylem bütünlüğü olmadığı gerçeği. İkincisi Davutoğlu ve Babacan’ın AK Parti ile beraber oldukları dönemden kalan siyasi bagajlarının henüz unutulmadığı, daha sıcaklığını koruduğu gerçeği. Üçüncüsü ise Davutoğlu ve Babacan’ın, asık suratları ile hem kitlelerine hem de Kılıçdaroğlu’na bir mesaj veriyor oluşu: “Biz Gültekin Uysal’dan memnun değiliz.” Bu fotoğrafla ilgili İndependent Türkiye’nin deneyimli muhabiri Abdülhakim Günaydın, Uysal’ın paylaşılan fotoğrafı üzerine bir haber yaptı. Haberde Uysal’ın adaylık açıklamasındaki kastının “Beştepe etrafında kümelenmiş çıkar grupları” olduğunu yazmış; Demokrat Partili Bülent Şahinalp’in de “Yüzlerinin güldüğü fotoğrafları da var” açıklaması yapılmıştı. Ancak burada yüzlerin güldüğü fotoğraflar yerine neden asık suratlı fotoğrafların servis edildiğinin siyasal iletişim açısından önemi var. Gelecek Partisi ve Deva Partisinin servis ettiği fotoğraflar, bu durumdan memnuniyetsizliği açıkça gösteriyor. Tartışılmayan bir diğer mesele de Uysal’ın CB adayı kriterlerini ifade ederken Davutoğlu ve Babacan, cumhurbaşkanı adayı mı olacak ki üzerlerine alındılar sorusu! Sonuçta Uysal CB adayı kriterlerini sıralıyor. Davutoğlu ve Babacan’ın kamuoyu ile paylaşılmayan bir adaylık durumumu söz konusu acaba diye de merak etmiyor değiliz. Ancak siyasal iletişim kazaları, altılı masanın ‘Kurumsal İletişim Masası’ kurması ve bütün bu iletişim süreçlerini tek bir merkezden yönetmesi gerektiği gerçeğini de yeniden ortaya koyuyor. ERDOĞAN VE MASA TENİSİ FOTOĞRAFI Çok konuşulan diğer bir fotoğraf ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın masa tenisi fotoğrafı. Erdoğan'ın yurtta kalan öğrencilerle masa tenisi oynarken raket tutuş biçimi sosyal medyada gündem olmuştu. Fotoğrafta Erdoğan, raketi sapından değil yuvarlak gövde kısmından tutuyordu ve o şekilde oynuyordu. Bu fotoğrafı da üç açıdan ele alacağız. Sıradan bir kişi (raketi daha önce hiç görmemiş dahi olsa) tenis raketini eline aldığında ergonomik ve tabii olarak sap kısmından tutma eğilimi oluşur. Çünkü raketin tasarımı sizi buna zorlar. Oysa Erdoğan daha zor olanı tercih ediyor ve büyük kısımdan tutuyor. Birincisi Erdoğan’ın zoru tercih ettiği ve sevdiği gerçeği ki bunun örneklerini 20 yıllık AK Parti iktidarı sürecinde defalarca deneyimledik. Hep zorladı, büyük olana talip oldu, söylemleri ile uygulamaları çoğu zaman birbirini tutmuyordu. İkincisi, Erdoğan bütün bu tersliklerin farkında olmasına rağmen yüzündeki gülümseme. Buradaki gülümseme, ne yaparsa yapsın kendisini eleştiren olmadığı gibi halinden memnun görünen kişilerin varlığı. Üçüncüsü ise bu fotoğrafın servis edilmiş olması. Aslında fotoğraftan çok fotoğrafın servis edilmesi siyasal iletişim açısından daha değerli. Çünkü bütün bu aksiliklere, tersliklere rağmen bu fotoğrafın servis ediliyor oluşunu Erdoğan’ın eleştirilemez bir kişi olduğunun göstergesi olarak değerlendirmek mümkün. Çünkü etrafındaki bir kişi dahi raketin öyle tutulmaması gerektiği konusunda Erdoğan’ı uyarma cesareti göstermemiş. Erdoğan’da bu durumu kanıksamış olacak ki yüzünde tebessüm ile oynamaya devam etmiş. BİR İLETİŞİM KAZASI: İMAMOĞLU VE OTOBÜSTEKİ GAZETECİLER Sadi Şirazi’ye atfedilen “Yanlış üslup doğru sözün celladıdır” sözü aslında tam da bu fotoğrafı anlamamız adına imdadımıza yetişiyor. Yani anlattığınız şey ne kadar değerli olursa olsun, anlatma tarzınız doğru değilse anlatılan şeyin önemi yok olur gider. Bayram süresince Karadeniz turuna çıkan İBB Başkanı İmamoğlu’nun gezisi, “Cumhurbaşkanlığı adaylığı turu yapıyor” şeklinde yorumlandı. Ancak geziye asıl damgasını vuran otobüste yer alan gazetecilerdi. Kimler mi vardı? İlkeli duruşu ile tanıdığımız duayen gazeteci Nagehan Alçı, İsmail Saymaz, Özlem Gürses, Gülşah İnce ve hükümetlere köşesinden ayar vererek bir döneme damgasını vuran Ertuğrul Özkök. Ancak bu karede Nagehan Alçı'nın yer alması ise tepkilerin asıl nedenini oluşturuyordu.
Ertuğrul Özkük’ün Ekrem İmamoğlu’nun hemen solunda oturması (oturtulması da denebilir) Özkök’ten bir beklentinin varlığına dair mesajlar sunuyor.
Bu fotoğrafı da yine üç maddede ele almalıyız. Ekrem İmamoğlu’nun otobüste verdiği pozda bilindik altı gazeteci ve basın sözcüsü Murat Ongun var. Kimi mutlu kimi gelecek tepkileri hisseder gibi düşünceli... Birincisi gazetecilerin İmamoğlu’na göre durdukları pozisyonun değerlendirilmesidir. Zira bu fotoğrafta Ertuğrul Özkük’ün Ekrem İmamoğlu’nun hemen solunda oturması (oturtulması da denebilir) Özkök’ten bir beklentinin varlığına dair mesajlar sunuyor. Eğer biri sizin sağınızda veya solunuzda oturuyorsa, bu size yakın olduğu ve karşılıklı beklenti anlamını taşır. İletişimde bazı mesafeler vardır ve bu mesafeler sizin karşı taraftan beklentinizi ve onunla oluşturduğunuz iletişimin yoğunluğunu gösterir. Özkök’ün konumu bu bağlamda önemli. Önemli olan bir başka isim ise Nagehan Alçı’nın oturma pozisyonu. İmamoğlu, Alçı’yı tam karşısına oturtarak ona önem verdiğini, sorularını dikkatlice yanıtladığı mesajını veriyor. Ancak burada başka bir ayrıntı da Nagehan Alçı’nın aslında İmamoğlu’na muhalif bir safta yer alıyor oluşu. Sosyal medya Nagehan Alçı’ya bu fotoğrafla nefret kustu, fakat bu aynı zamanda rakip takımdan bir transfer olarak değerlendirilmeli. Kendi kitlesi için sinir bozucu olarak görülen bu fotoğraf, aynı zamanda siyasi rakiplerine de karşı taraftan istendiği zaman oyuncu transferi yapabildiğinin mesajını veriyor. Bu fotoğraf önümüzdeki günlerde eleştiriye açık başka gazetecilerin de olacağının sinyallerini veriyor.
Nagihan Alçı’lı fotoğraf önümüzdeki günlerde eleştiriye açık başka gazetecilerin de olacağının sinyallerini veriyor.
Bu karede kayda değer diğer bir isim ise Murat Ongun. Zira Ongun’un verdiği pozda oldukça düşünceli olduğu beden diline yansıyor. Ellerin yüzdeki duruşu adeta “Sosyal medya linçi yükleniyor” mesajını veriyor. Çünkü kendisi fotoğraf ve iletişim arasındaki ilişkinin anlamını en az oradakiler kadar bilen deneyimli bir gazeteci. Ancak medya dünyası içinde krizin engellenebilmesi mümkün değilse yönetilmesi gerekebiliyor. Ne var ki bu fotoğrafta Erdoğan’ın fotoğrafındaki gibi siyasal iletişim kazasını bariz biçimde barındırıyor. Bu fotoğrafta da elbette murad edilen şeyler var. Ancak ne Hürriyet eski Hürriyet ne de Özkök eski Özkök… O köprünün altından çok sular geçti, geleneksel ve tek taraflı iletişimin hâkim olduğu medya dönemi bitti. Özkök’ün attığı manşetler iktidarları etkilemiyor, bilakis insanlarda itici etki bırakıyor. İlkeli gazeteci Nagehan Alçı’nın bagajının oldukça dolu olması sebebi ile insanların tepki göstermesinden başka işe yaramayacak gibi duruyor. Amaç renkli ve çok görüşlü bir fotoğraf ise ulusal bazı gazeteciler davet edileceği gibi yerel gazeteciler de davet edilebilirdi. “Heyecanımız yüksek gençliğimiz var” sloganına uygun düşecek genç gazeteciler de orada olmalıydı diye düşünüyor insan. Elbette İmamoğlu açısından bakıldığında Karadeniz bölgesinde Karadenizli bir siyasetçinin olması AKP’den kopan seçmenlere sıcak gelecektir. Zira her ne kadar bu fotoğraf cumhurbaşkanlığı turu şeklinde algılanmış olsa da kurumsal bir bütünlük içinde hareket edildiği taktirde CHP’ye fayda da sağlayabilir. Fakat usulün esastan önce geldiği gerçeğini de unutmamak gerekir. Son tahlilde özellikle sosyal medyadaki fotoğraflar seçmenler kadar siyasetçiler için de önemlidir. Bir fotoğraf siyasetçiye olumlu fayda sağlayacağı gibi olumsuz etki de yaratabilir. Magazinleşen medyanın reyting uğruna yapacağı haberler, siyasetçiler için büyük bir risk barındırıyor. Bugün önemli bir siyasi figürken yarın bir fotoğraf yüzünden siyasi kariyeriniz olmayabilir. Son olarak siyasilerin iletişim danışmanları ve kurumsal iletişim ekiplerinin ne kadar kritik bir pozisyonda bulunduklarını da söylemeden geçmeyelim.